Jale Sancak: Onun ‘çocuğum’ diye hitap eden sıcak sesi hala kulaklarımda
Özel İçerik

Jale Sancak

Jale Sancak’ı daha çok öykülerinden tanıyoruz. Roman yazmayı aslında aklından geçirmezken kendini bir anda romanı elinde buluvermiş. Üstelik bu roman bir de “2018 Attilâ İlhan Roman Ödülü”nü almış. Sancak Attila İlhan’a duyduğu ustalık sevgisi ile duyduğu kıvancı özellikle vurguluyor…

ROMAN YAZMAYI GERÇEKTEN HİÇ DÜŞÜNMÜYORDUM


-Biz sizi yaptığınız işleri takip ederek elbette tanıyoruz. Peki Jale Sancak kendisini nasıl tanımlar?

İnsanın kendini tanımlaması kolay değilse de kendim için şunları söyleyebilirim: Edebiyata tutkundur öncelikle, iyi bir okurdur. Çalışkan, dinamik, üretkendir; hayatın asıl anlamının emek yoğun üretim olduğuna inanır. Amaçsız insanları anlamakta güçlük çeker, durağan bir hayat ona göre değildir; yaratıcılığı, düş gücünü çok önemli bulur.

-Şiirle başladığınız yazma hayatınızda en çok öykü yazdınız. Romana geçiş nasıldı?

Roman yazmayı gerçekten hiç düşünmüyordum, bende sarsıcı bir etki yaratan iki gazete haberini okuduktan sonra karar verdim. Çünkü onları öykü olarak yazsaydım, kısa metin içinde bazı şeyleri aktarmam mümkün olmayacaktı. Daha uzun ve ayrıntılı anlatılmaları gerekiyordu. Üstelik yan hikâyelerle de ana meseleyi destekleme olanağı bulabilecektim. Malzeme buna neden oldu diyebilirim.

Jale Sancak, Uyanan Güzel romanı röportajı

YAZIYLA BAĞIMI SIKI TUTMAK İSTERİM


-Bir gün yazma atölyeleri düzenleyen bir yazar olacağınızı biliyor muydunuz?

-Elbette bilmiyordum. Üstelik on küsur yıl öncesine kadar atölyelere karşıydım, gereksiz, anlamsız buluyordum. Sonra bir arkadaşımın ısrarıyla -küçük bir grupları vardı, onlarla çalışmamı istediler- bir kere deneyeyim öyleyse dedim. Böyle başladı ve sonra devam etti. Yazı atölyelerine benim ve kimilerinin yönelttiği eleştirinin haksız ve yanlış olduğunu anladım böylece. Atölyeler kimseyi yazar yapma garantisi vermez. Vermemeli de. Lakin bu alanda destek isteyenlere pekâlâ da katkı sağlayabilir, destek olabilirler, onca yıl yazıya emek vermiş yazarlar tarafından layıkıyla yapıldıklarında.

-Peki yazma rutininiz nedir?

Ben biraz ders çalışır gibi, ara vermeden, esin perisini beklemeden hemen her gün, çoğunlukla geceleri yazarım. Yazıyla bağımı sıkı tutmak isterim.

-Yazmaya hevesli okurlarımız için bir öneriniz olur mu?

-Elbette, öncelikle cesaret etmeli, denemekten korkmamalı, yazmaktan kaçınmamalılar. Aceleci olmadan, kendilerine ve olgunlaşması için yazdıklarına zaman tanımalı, ayrıca da hayal güçlerine, yaratıcılıklarına güvenmeliler. Yazmaya zaman ayırmak, sokağa, insana, hayata bir hikâye avcısı gibi bakmak da gerekenlerden. Bir de birbirinden farklı üslupları olan yazarları, onların yapıtlarını okumak, karakter, olay örgüsü açısından nasıl anlattıklarını incelemek çok yararlı olacaktır.

Jale Sancak, Uyanan Güzel romanı röportajı

ONUN ‘ÇOCUĞUM’ DİYE HİTAP EDEN SICAK SESİ HALA KULAKLARIMDA


-Uyanan Güzel’e geçmeden önce, “2018 Attilâ İlhan Roman Ödülü”nden bahsedelim istiyorum. Nasıl hissediyorsunuz?

Çok mutlu oldum. Ustalarımdan biri saydığım Attilâ İlhan adına verilen bu ödülü almak onur verici gerçekten de. Attilâ Bey’i tanımış olmak da çok güzeldi. Onun “çocuğum” diye hitap eden sıcak sesi hâlâ kulaklarımda. Kıvanç duyuyorum.

-Ödüle değer görülmeniz, “Renkler, dokular ve seslerin anlatısında Jale Sancak, kayıp bir şehirde kıyamet öncesi umutsuzluğun nasıl aşk ile umuda dönüşebildiğini ve inancın sevgiyle yeniden yeşerttiği bir dünyayı anlatıyor”sözleriyle açıklandı. Tam da bu dediniz mi?

Seçici kurulun değerlendirmesi, başka bir deyişle yapıtta ödüle değer buldukları şey, jüriden jüriye değişebilir. Belirtilen gerekçe olmayanlardan değil, tam da Uyanan Güzel’de var olan şeylerden söz ediyor ve bu özellikleriyle ödüllendiriliyor. Ne güzel. Bir başka jüri de ödüle değer bulsaydı belki de gerekçeler değişecekti.

BİR HAYAT BİÇTİM ONLARA


-Bir yanda terzilik yaparak babası ve yeğenine bakan Vahide Hanım, öte yanda Bosna Savaşı sırasında bir bacağını kaybeden akordeon ustası Romanyalı Adrian… Onların hikâyesi nasıl başladı?

Önce Vahide, ben bir roman kahramanıyım dedi bana gözleriyle, hiç konuşmadan. Birkaç kez bizim tiyatro kostümlerini diktirmek için dükkânına gittiğim; ama gerçek hikâyesini hiç bilmediğim terzi kadın… Sonra da Beyoğlu’nda akordeon çalan Florin… Onu da durup birkaç kez dinledim sadece; ama hikâyesini hiç sormadım. Soramazdım da zaten dilini bilmediğim için. Bir süre sonra da onları birbirlerine yakıştırdım, bir hayat biçtim onlara ve o hayatın içine anlatmak istediğim diğer meseleler karıştı. İnsanın binlerce yıldır, ilk günden bugüne hiç değişmeyen kıyıcılığı, erkek egemenliği, on iki Eylül, kayıplar, aşk, dayanışma ve diğerleri…

-Modelist ve tasarımcı olarak tekstil sektöründe de bulunuyor olmak, Vahide Hanım karakterinde kendini gösteriyor sanki. Yanılıyor muyum?

Elbette otuz yıl boyunca tekstil sektöründe çalıştım, terzilik yapmadım; ama sayısız kez bir giysi nasıl biçilir dikilir izledim, kumaşla, aksesuarla iç içe oldum, tasarımla uğraştım, onlarca giysi çizdim, ürettim, bezedim, o yaratım sürecini teknik olarak da, duygu olarak da iyi bilirim.

Jale Sancak, Uyanan Güzel romanı röportajı

ÖZELLİKLE ERKEKLERE; AMA EN ÇOK 40 YAŞ ÜSTÜ KADINLARA…


-Uyanan Güzel, sanki bir aşk masalı… Siz nasıl tanımlıyorsunuz?

Bir yanıyla aşkın, bir yanıyla şehrin, bir yanıyla da şiddetin masalı.

-Acıdan bahsediyorsunuz; ama umut da hep bir köşede duruyor. Umudunu yitirmeden yaşamanın sizdeki formülü nedir?

Benim için anlamaya çalışmak, dayanışmak, direnmek, bir amaç edinmek, üretmek, özellikle sevilen, düşlenen şeyi üretmek, her şeye rağmen, hatta biraz romantik olsa bile insana inanmak.

-Bütün olumsuzluklara rağmen sevgiden vazgeçmezsek, inanırsak daha güzel olur mu sizce her şey?

Mümkün olmayabilir, yetmeyebilir, biz -gerçekliğe sırt çevirmeden, körleşmeden- gene de öyle olmasını isteyelim, düşleyelim ve inanalım buna derim, ne kaybederiz?

-Uyanan Güzel kimlere dokunsun istersiniz?

Okuyan hemen herkese, özellikle erkeklere; ama en çok kadınlara, kırk yaş üstü kadınlara.

TİYATROYLA BAĞIMI SÜRDÜRMEK İSTİYORUM


-Tiyatro oyunu da yazdınız; hatta oynadınız. Galapera Sanatevi’nin de kurucususunuz. Bu tarafta da projeler var mı?

Evet, yeniden tek kişilik bir oyun yazıp önümüzdeki yıl sahnelemek istiyorum eğer koşullarda bir terslik olmazsa. Ayrıca Tiyatro Kara Kutu ekibi için de bir oyun yazıyorum. Şu anda da Sait Faik’in öykülerinden oyunlaştırdığım Bir İnsanı Sevmekle Başlar Her Şey’i sahneliyorlar. Tiyatroyla bağımı sürdürmek istiyorum.

-Sizi en çok etkileyen yazarlar ve kitaplar hangileri?

Sayısız yazar ve kitaptan söz etmem gerekir ve çok uzun bir liste olur sayarsam. Kısaca Türk edebiyatında 50 kuşağı öykücüleri, İtalyan ve Latin Amerika edebiyatı diyeyim.

-Şu an hangi kitabı okuyorsunuz? Tavsiye eder misiniz?

Faruk Duman’nın yeni çıkan kitabı Sus Barbatus’u okuyorum ve elbette tavsiye ediyorum, ben çok beğendim.

Jale Sancak, Uyanan Güzel romanı röportajı

SÖZCÜKLER


-Aşağıdaki ikili seçeneklerden hangisini seçerdiniz?

-Öykü mü, roman mı?

Öykü.

-Aşk mı, sevgi mi?

Seçim yapmak mümkün değil, her ikisi de.

-Anne mi, kadın mı?

Seçim yapamayacağım bir şey daha. Her ikisi de çünkü.

-Bu sözcüklerin sizin için tek kelime ile karşılığı ne?

-Fark etmek?

Aydınlanma

-Vicdan?

İnsanlaşma

-Sevgi?

Sağaltıcı

-Şiddet?

Ürkünç

: Teşekkür ederim...

Jale Sancak: Ben teşekkür ederim...

*

Instagram: biyografivekitap