Küçük Prens’in hikayesi ve yazarı hakkında her şey
Özel İçerik

Küçük Prens, bilindiği üzere özellikle yetişkinlere hitap eden bir çocuk kitabı. O kadar derin anlamlar içeriyor ki, sanırım onu en iyi böyle tanımlamalı. Küçük Prens ile ilk kez çocukken tanıştıysanız, ne mutlu size, ayrıcalıklı hissedebilirsiniz. Yine de önemli olan onunla tanışmak. Çünkü o her okuduğumuz yaşta, bize yeni bir şey daha katıyor. Biraz daha büyümemizi ve hepsinden öte iyi bir yetişkin olmamızı öğütlüyor…

Bunun yanında insana romantik geldiğinden mi, yoksa sosyal medyada pek popüler olduğundan mı bilemedim, onu tanımayan da yok. Bugün Küçük Prens’in yazarı Antoine de Saint-Euxpery’in doğum günü. Öyleyse bugün Küçük Prens’ten daha çok bahsetmeli…

Doğum günün kutlu olsun Antoine!

Küçük Prens’in hikâyesi ve yazarı hakkında her şey

(Antoine de Saint-Euxpery)

ANTOINE DE SAINT-EXUPERY VE KÜÇÜK PRENS HAKKINDA

29 Haziran 1900’de dünyaya gelen Fransa’nın en ünlü aristokrat yazar ve şairlerinden Antoine, II. Dünya Savaşı sırasında ülkesine hizmet eden bir pilot idi. Küçük Prens hikâyesinde yer verdiği ayrıntıların oluşturduğu hikâye ise, aslında kendi hayatından pek çok şeyin karşılığıydı. Daha önce Sahara Çölü’nde yaşadığı deneyimler, kitabı için enfes bir zemindi.

Evet, Antoine, bizzat kendi tecrübelerinden yola çıkarak kurmuştu hikâyesini. 1935’te, Antoine ve Andre Prevot, Caudron C-630 Simoun adlı uçak ile 150.000 Frank ödüllü, Paris-Saigon arasında uçakla en hızlı mesafeyi kat etme denemesi yapıyorlardı ki, uçak Nil deltasına yakın bir yerlerde, Sahara Çölü’ne düştü. Şükürler olsun ki yara almadan kurtulmuşlardı; ancak çölün sıcağı ve susuzluk ile yüzleşmek zorundalardı. Olayın üzerinden 4 gün sonra bir Bedevi tarafından bulunduklarında ölümden kurtuldular…

Küçük Prens’in hikâyesi ve yazarı hakkında her şey

Buradaki deneyimlerini Küçük Prens’ten önce “Yel, Kum ve Yıldızlar”da yazdı. Küçük Prens hikâyesine gelince, Tilki karakteri için çölde karşılaştığı bir çöl tilkisinden esinlenmişti. Küçük Prens’in tek gülünün yaratıcısı ise, Antoine’nin, El Salvador’lu karısı idi. Küçük bir ülke olan El Salvador’da pek çok yanardağ vardı ve karısı, yanardağın oluşumunu bir güle benzetmişti. Bununla birlikte Antoine, küçükken kıvırcık sarı saçları olduğu için ailesi tarafından “Güneş Kralı” diye anılıyordu. Buradan bakınca, Küçük Prens biraz da Antoine’nin çocukluğundan izler taşıyordu…

Antoine, 1941-1943 yılları arasında Central Park, New York’ta, Penthouse’de yaşıyordu. Kitabı yazdığı sıralarda Central Park’ın gürültüsünden rahatsız olduğundan, soluğu hep Long Islan’da alıyordu. New York’ta bir otel odasında yazan Antoine, sadece yazmıyor, tüm çizimleri de suluboya tekniği ile kendisi çiziyordu.

İlk kez Nisan 1943’te yayımlanan Küçük Prens’i, Antoine, aslında yetişkinler için yazmıştı. Kitabının yayımlanmasından birkaç hafta sonra Antoine, Fransa Kraliyeti tarafından gizli bir görev için davet ediliyordu. 32 gemi ile Kuzey Afrika’ya giden Antoine, savaş sırasında 31 Temmuz 1944’te hayata veda etti…

Küçük Prens’in hikâyesi ve yazarı hakkında her şey

(Antoine de Saint-Exupery)

Antoine, Küçük Prens’ye, yetişkinlere içlerindeki çocuktan haber getiriyor olmalıydı. Kendisinin de unutmak istemediği şeyler vardı…

Küçük Prens için şöyle de bir notu var hatta, kitabın tanıtım bülteninde de yer alır:

“Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam 6 yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkadaşı unutmak çok üzücü bir şey. Herkesin arkadaşı olmamıştır. Arkadaşımı unutursam, kendimi o sayılardan başka bir şeye değer vermeyen büyükler gibi hissederim sonra…”

Küçük Prens’in hikâyesi ve yazarı hakkında her şey

ANTOINE DE SAINT-EXUPERY VE KÜÇÜK PRENS HAKKINDA AZ BİLİNENLER

Kitaplar, filmler hakkında pek çok ilginç bilgi ile karşılaşırız. Küçük Prens için karşılaştığım en ilginç bilgi, kutsal kitaplar ve Das Kapital’den sonra en çok dile çevrilen ve satan kitap olması. Fransızcadan en çok tercüme edilen ve dünya genelinde yılda 1 milyon satışa ulaşan Küçük Prens, “20. Yüzyılın En İyi Kitabı”da seçildi. Resmi rakamlardan faydalanmak gerekirse, 250 dil ve lehçeye çevrilmiş, dünya genelinde satışı da toplamda 200 milyonu geçmiştir…

Antoine, Küçük Prens’i ilk kez yazdığında, neredeyse 1000 sayfaydı. “Mükemmelliğe yazıya eklenecek hiçbir şey kalmadığında değil, yazıdan çıkarılacak hiçbir şey kalmadığında ulaşılır” diyen Antoine, Küçük Prens’i şimdiki mükemmel hâline gelene kadar kısaltmıştı…

Bizim için en değerli kısım ise, Küçük Prens’i Türkçeye çeviren isimler arasında Cemal Süreya, Tomris Uyar, Ahmet Muhip Dıranas ve Selim İleri gibi özel isimler de vardı. Bugüne dek 102 farklı çevirisi yapılan Küçük Prens’i, Ahmet Muhip Dıranas, ilk kez 1953’te, tefrika halinde yayımladı.

Küçük Prens’in hikâyesi ve yazarı hakkında her şey

Antoine’nin esrarengiz ölümünden bahsetmeden önce bir tatlı bilgi de vermeliyim. Fransa, para biriminde Euro’ya geçmeden önce 50 Frankların üzerinde Antoine ve Küçük Prens’in resimleri bulunuyordu. Nedense bu bilgi içimi aydınlattı…

Şimdi gelelim Antoine’nin ölümüne… Antoine, az önce de belirttiğim gibi 31 Temmuz 1944’te hayata veda etti. Akdeniz semalarında salınıyordu ki, ondan bir daha alınamadı. 1998’de Marsilyalı bir balıkçı, Antoine’ya ait bir bilekliği bulduğunda, bu, Antoine’ye dair ilk işaretti. Marsilya kıyılarda 2004’te yapılan araştırmalar sonucunda da uçağın enkazına ulaşıldı. Ve ölümünün üzerinden geçen 65 yılın ardından bir Alman pilotu olan Hor Rippert, Antoine’nin kullandığı uçağı düşürdüğünü, “İçinde kimin olduğunu bilseydim ateş etmezdim” diyerek itiraf etti…

Küçük Prens’in hikâyesi ve yazarı hakkında her şey

KÜÇÜK PRENS’İN HİKÂYESİ

Kendi galaksisinde, kendi küçük dünyasında tek bir gül ile yaşayan Küçük Prens, başka galaksilerin merakı ile tek varlığı olan gülünü yalnız başına bırakıp yolculuğa çıkar ve başlar Küçük Prens’in hikâyesi. Küçük Prens’i büyüten, işte bu yolculuktur. Onun yolculuğundan insanlığın büyüdükçe kendinden, değerlerinden uzaklaştığı gerçeği yansır…

Aslında tüm hikâyenin özeti işte bu kadar net! Maharet derinliği yakalamakta…

Küçük Prens için gülü biricikti, çok değerliydi. Gül için de Küçük Prens. Küçük Prens, gülü için yeni gezegenler keşfetmek istediğini ima etti. Gülü ise, çok kırılmıştı ve ona ihtiyacı olmadığını söyledi. Gül kırılıyordu, Küçük Prens aslında görüyordu; ama yine de gitti… İnsan, gerçek duygularını söylemekten neden böyle köşe bucak kaçıyordu?

Oysa ikisi de birbirini ne çok seviyordu. Küçük Prens, yolculuğu sırasında pek çok şey öğrendi. Bunlardan birini çok güzel güllerin olduğu bir bahçenin ortasında anladı. Bunca gülle dolu bir bahçede olmasına rağmen, kendi gülünü düşünmekten buradaki güllerin güzelliğini göremiyordu. Hiçbiri onun yerini tutamazdı. Anladı ki, yeryüzünde sevdiklerimizin yerini dolduracak bir başka şey yoktu. Her şey kendine özeldi. Çünkü bu böyledir ve sonunda şöyle dersin: “Çünkü benim gülümdür o…”

Herkes için cevabı farklı sorular soran Küçük Prens ile siz en çok ne öğrendiniz?

*

Instagram: biyografivekitap