Vakanüvis köleliği yazdı
Özel İçerik

Vakanüvis

Antik çağlardan itibaren var olan kölelik; tarihinde sayısız rezilliği barındıran bir kavram, bir müessese, bir olgu. Hiçbir istisnası olmadan “bir insanın başka bir insanın malı” olması anlamına gelen kölelik, asırlar boyunca, milyonlarca insanın gözyaşına, kanına, canına malolmuştu.

“İKİ AYAKLI MÜLK, DÖRT AYAKLI MÜLK”

Kölelik, en yoğun bir biçimde antik çağda görülmüştü. Firavunlar, sinekleri kendisinden uzak tutmak için, çevresinde vücudu balla sıvanmış birkaç köle bulundururdu. Yine Firavunlar öldüklerinde, hizmetçileri de öldürülüp, kendileriyle birlikte gömülüyordu. Ahmet Gözlü ve Defne Yılmazcan’ın kaleme aldığı “Antik Yunan’da Kölelik: Atina ve Sparta Örneği” başlıklı makalede anlattıklarına göre; Hititler’de, kimi basit köle suçlarının hatta kabahatlerinin bile cezası ölümdü, çoğunlukla da dövülerek. Hindistan’daki Brahman Kanunları'nda köleler, “iki ve dört ayaklı” olarak tasnif edilirdi. Köle insansa “divipada (iki ayaklı mülk)”, evcil hayvansa ise “çatuspada (dört ayaklı mülk)” diye anılıyordu.

Vakanüvis köleliği yazdı

“BÜYÜK FİLOZOF” ARİSTO’DAN KÖLELİK GÜZELLEMESİ

Kölelik, antik birçok toplumda görülse de bu insanlık dışı uygulamayı “geliştiren”, “kurumsallaştıran” ise Yunan toplum olmuştu. Bu, o kadar öyleydi ki, kimi filozoflar bu uygulamaya dair düşünceler geliştirmişler, köleliğin nasıl “zarurî” olduğunu anlatmışlardı. Aristo, Politika isimli eserinde, “Köle; doğa gereği kendine değil başkasına ait birisidir. O, tabiat icabı köledir. İnsan da olsa, mülkün bir parçası olan şey, başkasına aittir. Köle, bir işi yapmamıza yardım eden bir âlettir.” demişti. Bir diğer filozof Platon da “Kölelerin ruhlarında sağlıklı hiçbir unsur yoktur.” diyordu. “Tarih Boyunca Kölelik” kitabında bu bilgileri aktaran Prof. Dr. Hasan Malay, “Antik çağ düşünürleri, köleliğin ne olduğuna kafa yormuşlar ama kölelerin içinde bulundukları güç koşulları hiç tartışmamışlardır. Zaten yöneticiler de özgür insanla, köleyi belirgin bir şekilde birbirinden ayıracak yasalar çıkarmış, uygulamada da hiç ödün vermemişlerdir.” diyor.

Yunanlılar; daha köleyi, köleleri tanımlarken, bu insanı, bu insanları nasıl gördüklerini ortaya koymuşlardı. Antik Yunan’da köleye “pain” diyen Yunanlılar, bunu “dövmek, vurmak” fiilinden (paiein) türetmişlerdi. Kölelerle ilgili olarak günlük hayatta en çok kullanılan tabir buydu. Romalılar da benzer kökten “puer”i kullanırlar, hatta bununla da yetinmez, köleyi efendisine izafe ederlerdi. Köleler, Marcipuer “Marcus’un kölesi”, Gaipor “Gaius’un kölesi” olarak çağrılırdı.

Vakanüvis köleliği yazdı

ROMA DEVLETİ, TAM BİR HAYDUT DEVLETTİ

Bir “haz toplumu” olan Antik Yunan ve Roma’da, bütün o sefih yaşantıların sürdürülebilmesi için çok fazla sayıda köleye ihtiyaç vardı. Bu insanın kaynağı da “savaşlar, korsanlık, haydutluk, mahkeme kararı, terkedilmiş çocuklar, borç nedeniyle bedenini kullanıma sunma, efendi evinde doğma” gibi yöntemlerle sağlanıyordu. Ünlü hatip ve devlet adamı Cicero, bir arkadaşına yazdığı mektupta, “Britannia seferinin sonuçları sabırsızlıkla bekleniyor ama adada gümüş yok. Bu durumda tek umudumuz, bolca köle toplamak.” diyordu. Köleler, tek tek hiçbir öneme sahip olmasalar da ekonomiye olan olumlu katkılarından dolayı, kitlesel olarak çok önemliydiler. Öyle önemliydiler ki, Roma’daki bazı “kanunlar”da, “30 yıl geçmeden azat edilemez” hükmü yer alıyordu. Kimi tarihçiler, Sezar’ın, bütün yöneticilik hayatı boyunca köle yaptığı insan sayısının bir milyon olduğunu yazar. Bir dönem Roma yönetimi “o kadar azıtmıştı” ki, yabancı ülkelerden değişik gerekçelerle gelen kişileri, hatta bazı elçiler ve maiyetindekileri de köleleştirmeye başlamışlardı. Bu kişiler, ancak yükse fidyeler karşılığında özgürlüklerine kavuşabiliyorlardı. Köleler, “agora”larda satılıyor, tıpkı bir eşya gibi yanlarına konulan levhalarda, “Güçlüdür, tembeldir, 76 kilo, sağ kolu sakattır, bir gözü görmez, boyu 1.70, yabancı dil bilir, kaçabilir” gibi ibareler yer alıyordu. Efendilerin hakkı olan pek çok şey, köle için ihlali halinde büyük cezalar alacağı bir suç sayılırdı. Mesela Antik Yunan’da, saç uzatmak özgür insanların hakkıydı, köleler saçlarını uzatamazlardı. Dönemin resimlerinde köleler, istinasız efendilerinden kısa boylu olarak tasvir edilirlerdi.

Vakanüvis köleliği yazdı

DİYOJEN BİLE KÖLE OLMUŞTU

“Gölge etme, başka ihsan istemem.” sözüyle tanınan ünlü filozof Diyojen de bir dönem köle olmuştu. Korsanlar tarafından kaçırılan Diyojen, köle pazarında satışa çıkartılmıştı. Diyojen’in, kendisini kaçırana, kalabalığın içindeki bir köle tüccarını göstererek, “Beni ona sat, çünkü onun bir efendiye ihtiyacı var.” sözü meşhur olmuştu.

Kölelikle ilgili olarak Roma’da, tam bir ikiyüzlülük vardı. Romalı seçkinler, Senato’da ya da toplum karşısına haydutluk yoluyla gelen başka ülkelerin seçkinleri olan köleler için eleştirel sözler sarfediyor ama haydut çetelerinin en büyük alıcıları yine onlar oluyordu.

Vakanüvis köleliği yazdı

KÖLELERİN İŞLERİ…

Yunan ve Roma toplumlarında kölelere yaptırılan işler, efendilerinin onları gerçekten de birer “alet” gibi gördüklerini ortaya koyar. Bu “işler”den bazıları şöyleydi: “Şeytan tırnağı kesmek, elinde bir saat ve trampetle bekleyip efendisini uyandırmak, efendisini giydirmek, tütsü tutmak, şiir ezberlemek, eve gelen misafirlerin isimlerini hatırlamak, Homeros’u ezbere okumak, efendi ve konuklarının konuşmalarını not almak, diyet yapan efendisinin yiyeceklerini ortadan kaldırmak, gladyatörlük yapmak, arenada vahşi hayvanlarla dövüştürülmek, efendisinin hasmını öldürmek, evsahiplerinden biri öldüğünde siyahlar giyerek cenaze törenine katılmak ve ağlamak, şenliklerde özgür insanlar gibi değil kaba ve gülünç bir biçimde dans etmek…”

Vakanüvis köleliği yazdı

ONCA KÖTÜLÜK, İSYANLARI GETİRDİ

Kölelere bu derece kötü davranılması doğal olarak isyanları da gündeme getiriyordu. Roma İmparatorluğu’nda, şartların giderek ağırlaşması büyük bir isyana yol açmıştı. Spartaküs ayaklanması bunların en büyüklerinden biriydi. M.Ö. 73’te gladyatör olarak satılan Spartaküs, peşine taktığı diğer kölelerle birlikte Vezüv Dağı’na çıkmıştı. Peş peşe katılımlarla birlikte Spartaküs’ün etrafında, 100 bin civarında köle toplanmıştı. Bir orduya dönüşen topluluk, Spartaküs’ün bir çatışmada öldürülmesiyle birlikte dağılmış, ayaklanma da böylece sona ermişti.  Tarihe geçen diğer bazı ayaklanmalar da şunlardı: Khios Ayaklanması, Çoban Ayaklanması, I. Köle Savaşı, II. Köle Savaşı…