50 yıl sonra yazarlar İngilizce mi yazacak
Özel İçerik

50 yıl sonra yazarlar İngilizce mi yazacak

Evet, yeni dosya konumuz dil üzerinden. Biliyoruz ki yazarlar başka dillerde de yazıyor bazen kitaplarını. Halide Edib Adıvar, ilk kez İngilizce roman yazan yazarımız örneğin. Onunla özdeşleşen en ünlü eseri Sinekli Bakkal’ı, 1936’da, “The Daughter of Clown” adıyla İngilizce orijinalinden yayımlamıştı. Daha sonra da yine aynı yıl Türkçe olarak da tefrika edildi.

Halide Edib’inki geleceğe bir göz kırpmak mı bilemiyorum. Ancak İngilizcenin artık uluslararası bir dil olduğunu biliyoruz. Günümüzde de Elif Şafak, Ece Temekuran gibi birçok yazar, kitaplarını İngilizce yazıyor zaman zaman. Bu konudaki asıl görüşlerini bilmiyorum. Ancak en azından yayın evlerine bu konuyu danışmak istedim. Sizinle de paylaşmak istiyorum. Sizin bu konudaki düşünceleriniz neler?

50 yıl sonra yazarlar İngilizce mi yazacak

Sorularım şöyleydi:

- 50 yıl sonra tüm yazarlar İngilizce mi yazacak?

- Edebiyat dilleri korur mu?

- Elif Şafak, Ece Temelkuran gibi yazarlar İngilizce kitaplar yazıyorlar bile. Bu gidişat nasıl değerlendirilmeli?

50 yıl sonra yazarlar İngilizce mi yazacak

NURDURAN DUMAN

Şair

Olur mu öyle şey? Dünya dengeleri değişmeye başladı bile. Belki o zaman Çince yazacaklar olacak, şimdi İngilizce yazanlar gibi. Belki de Türkçe yazarlar, kim bilir?

50 yıl sonra yazarlar İngilizce mi yazacak

AFŞİN KUM

Yazar – April Yayınları

Dünya üzerinde yaşayan dil sayısının hızla azalmakta olduğunu biliyoruz, ama büyük diller (neyse ki Türkçe de bunların arasında) konumlarını koruyorlar. Büyük dillerde edebiyat üretilmesinde bir düşüş eğilimi yok. Belki bir gelecekte bütün yazarlar aynı dilde yazacaklardır; ama 50 yıl bunun için çok az ve bu dilin şimdiki İngilizce olacağının da garantisi yok.

Edebiyat sözcük dağarcığını geliştirir, anlatım olanaklarını zorlar, en önemlisi dili kayda geçirir, kalıcılık katar. Ama kendi başına dili koruma gücüne sahip olduğunu sanmıyorum. Dilleri devletler, özellikle de sömürgeci devletler öldürür. Edebiyatın gücü onların karşısında direnmek için zayıf kalır.

Bunun bir gidişat olduğunu pek sanmıyorum. Elif Şafak, Amin Maalouf, Vladimir Nabokov gibi küçük yaştan itibaren çift dilli yetişmiş yazarlar, edebiyat potansiyeli daha büyük olan dili tercih edebiliyorlar; ama İngilizceyi yabancı dil olarak öğrenmiş bir yazarın, edebiyat yapma seviyesinde o dile hâkim olması çok zor. Kurmaca olmayan eserler için durum biraz daha farklı, orada bilimsel terminolojideki İngilizce ağırlığı daha etkili oluyor. Asıl endişe verici denebilecek durum, akademik dünyada yaşanıyor. Herkes doktora tezini ve benzeri çalışmalarını İngilizce yazmak istiyor, çünkü onun açabileceği kapılardan mahrum olmak istemiyor. Ülkemizde özgür bilim ve araştırma ortamı sağlanmadıkça da akademisyenlerin bir gözünün dışarıda olması kaçınılmaz.

(Fotoğraf kaynak)

50 yıl sonra yazarlar İngilizce mi yazacak

KÜSURAT YAYINLARI

Büşra H. Aksak

Sosyal medya hayatımıza girdiğinden bu yana bu mecralarda paylaştığımız yorumlarda, fotoğraflarda dahi İngilizce açıklamalar kullanmak tercih edilir oldu.

“No filter yes sunshine”, “Sunday-Funday”,  “Throwback Thursday” gibi kalıplara sıklıkla rastlıyoruz ve artık dili İngilizceyle harmanlamak gündelik hayata dair gördüğünü aktarma reflekslerinden biri haline geldi. Bunun edebiyat alanına da farklı biçimlerde sirayet ettiğini görebiliriz. Kimi yazarların, anlatmak ve aktarmak istediklerini daha nesnel bir yerden yakalamak istedikleri için İngilizceyi yazım dili olarak kullandıklarını görebiliyoruz. Anadil ile kurulan bağın, tarafsız yazar kimliğini etkilememesi için tercih edilebilir bir yöntem olarak değerlendirilebilir. Örneğin, hepimizin en az bir kitabını okuduğu ya da mutlaka adını bildiği İrlandalı romancı ve oyun yazarı Samuel Beckett eserlerini İngilizce ya da Fransızca olarak kaleme alıyordu; ama bu beslendiği kaynağa zarar veren bir tercih olmadı. Bu doğrultuda, yazarların kendilerini en iyi ifade ettikleri dili seçmelerinin uzun vadede edebiyatta bütünsel bir dönüşüm yaratacağını söylemek doğru olmayacaktır.

50 yıl sonra yazarlar İngilizce mi yazacak

KORİDOR YAYINLARI

Ece Çavuşlu

İngilizce yazmanın daha çok tercih edileceğini ya da eş zamanlı çevirilerin daha kitap hakları satılmadan hazır hale getirileceğine inanıyorum. Ancak bunun genele yayılmasının mümkün olmadığını düşünüyorum. Dünyaya açılmak için bu önemli olsa da yazara pek çok şey de kaybettirecektir.  Bir dilin gerçek gücü edebiyatında yatar. Bu nedenle yazılı edebiyatı oturmamış diller yok olma sınırına gelir ki günümüzde bunu pek çok dilde görüyoruz.

50 yıl sonra yazarlar İngilizce mi yazacak

DESTEK YAYINLARI

Özlem Küskü – Destek Medya Editörü ve Çeviri Kitapları Koordinatörü

Her yazar, eserini kendini en iyi ifade edebileceğine inandığı dilde kaleme alabilir. Dünya edebiyatına baktığımızda bunun pek çok örneği de vardır.

Örneğin Rumen yazar Panait Istrati tüm kitaplarını anadili olan Rumencede değil, Fransızcada yazmıştır. Üstelik Fransızcayı bulduğu bir sözlükle kendi kendine öğrenmiştir. Kundera, Beckett, Kafka gibi yazarlar da kendi anadilleri yerine başka dilde yazmayı seçen yazarlardandır.

50 yıl sonra tüm yazarlar İngilizce yazacak öngörüsüne katılmıyorum. Bugün bilimde neredeyse evrensel ve ortak bir dil haline gelen İngilizce edebiyatta da aynı etkiyi sağlayabilir mi? Her yazar kendi iç dünyasının zenginliğini en iyi aktarabileceği dilde yazmaya, bizler de çeviriler yoluyla onların dünyalarına ortak olmaya devam edeceğiz.

50 yıl sonra yazarlar İngilizce mi yazacak

EPSİLON YAYINLARI

Enis Köksaldı – Kafka Kitap Genel Yayın Yönetmeni

50 yıl sonra tüm yazarların İngilizce yazacağını zannetmiyorum. İnsanın kendini en iyi, içinde büyüyüp yetiştiği dilde ifade edebileceğini, hatta herhangi bir dili çok iyi bilse dahi yine de yazacaklarını ana dilinde yazmayı tercih edeceğini düşünüyorum. Tabii edebiyat tarihinde Nabokov gibi anadili Rusça olup sonradan İngilizce yazmış yahut Conrad gibi anadili Lehçe olup romanlarını İngilizce yazmış birtakım yazarlar var. Hatta bizim de Elif Şafak gibi İngilizce yazan yazarlarımız oldu, fakat bunların azınlıkta kaldığı aşikâr. Günümüzün global dünyasının "lingua franca"sı İngilizce olsa da, yine de yazarların kendi bahçelerinde oynamaktan vazgeçmeyeceği fikrindeyim.

Edebiyat dilleri elbette ilelebet korumaz. Dillerin kaderi daha çok dil dışı süreçlerin kontrolünde oluyor. Latince bile konuşulur, yazılır bir dil olmaktan çıktıysa, uzun vadede tüm dillerin "soylarının tükeneceğini" varsayabiliriz. Ama belki edebiyat, dillere filolojik bir muhafaza sağlıyordur. Tarihin bir döneminde, belli bir coğrafyada bir toplum nasıl konuşurmuş, meramını nasıl anlatırmış, cümlelerini nasıl kurarmış gibi meselelerin cevabını büyük oranda edebiyatta, daha doğrusu "yazılı dil"de bulabiliriz galiba.

İngilizce yazan yazarların artması elbette bize bir şeyler söylüyor. Çeşitli sebeplerle yurt dışında bulunan, bulunmuş yazarlar daha geniş bir okur topluluğuna hitap etmek için daha global bir araç kullanmaya çalışıyorlar. Ancak bunun bence herkesin İngilizce yazmaya başlayacağı bir geleceği beraberinde getirmesi pek mümkün değil. Yine de İngiliz yazar Tim Parks'ın “Ben Buradan Okuyorum” kitabındaki pek çok yazısında değindiği gibi: Yazılanların veya en azından daha geniş bir okur kitlesine hitap etmek arzusunda olan yazarların, yazdıklarının artık yerel tonlarından giderek arındığı daha çevrilebilir ve bu anlamda daha "uysal", daha "ıslah edilmiş" metinler ortaya çıktığı da bir gerçek; hatta kaçınılmaz bir zorunluluk! Ben şahsen bunun aynılaştırıcı, ya anlaştırıcı bir süreç olduğunu düşünüyorum. Yazarın tüm dünyayı aklında tutarak kendi zihninin verimini ehlileştirmesi, deyim yerindeyse küresel bir tornadan geçirmesi pek iyiye alametmiş gibi gelmiyor bana.

Not: Yazarlarımıza ve yayın evlerimize katkılarından dolayı çok teşekkür ediyorum…

*

Instagram: biyografivekitap