Bahadır Yenişehirlioğlu ile son romanı Antikacı’yı konuştuk
Özel İçerik

Bahadır Yenişehirlioğlu

Bahadır Bey ile yollarımızı son romanı Antikacı kesiştirdi. Onu bir oyuncu olarak tanıyoruz; ama bugün konumuz edebiyat. Bir baba, oğul hikâyesi anlattığı romanında, bu kez büyüteci erkeğe tutuyor. “Sosyal hayata yön veren erkek algısının aslında bir görünüş olduğunu, hayata asıl yön verenin dişilik olduğunu erkek üzerinden anlattım.” diyor…

Bahadır Yenişehirlioğlu yazarlığa nasıl adım atmış, yazmak onun için hangi duyguları ifade ediyor, son romanından yola çıkarak her şeyden konuştuk. Şimdi paylaşma zamanı…

Bahadır Yenişehirlioğlu ile son romanı Antikacı’yı konuştuk

EDEBİYAT, HAYATIMIN HEP MERKEZİNDEYDİ


- Hakkınızda bir şeyler öğrenmek internet sayesinde pek kolay; ama siz kendinizi nasıl anlatırsınız? Kendi gözünden Bahadır Yenişehirlioğlu kimdir?

Kul, eş, baba, dede, dost, hukukçu, yazar, aktör.

- Yazma yolculuğu sizin hayatınızda nasıl başladı?

12 Eylül askeri ihtilalin bütün ağırlığını hissettirdiği zamanlarda idam cezası ile yargılanan ceza evindeki ağabeyime, babamın öldüğünü söyleyememiştim. Zira idam cezası ile yargılanan kardeşinize babanızın öldüğünü söylemeniz o kadar da kolay değildir. Hele ben bunu asla söyleyemezdim. Refleks olarak hiç düşünmeden vefat eden babamın ağzından sanki babam yaşıyormuş ve ben onun yarımyamalak konuşmasından, (babam çok zor konuşurdu, zira felçliydi ve konuşmasını ancak biz anlayabilirdik) yani babamın ağzından cezaevindeki ağabeyime bir mektup kaleme alarak gönderdim.

-Böyle bir hikâye beklemiyordum doğrusu. Bu hikâye sizi nereye taşıdı?

Yıllar sonra fark ettim ki aslında yazarlık serüvenime farkında olmadan adım atmıştım.  Edebiyat, hayatımın hep merkezindeydi. Bir gün mutlaka yazmak istediğimi biliyordum; lakin zamanını bilemiyordum. Profesyonelce 2011 yılında ilk romanımı kaleme aldım ve büyük bir hızla ve tutkuyla ardı sıra diğerleri geldi. Sanki barajın kapağı açılmış gibi hissediyorum.

- Yazarlıktan oyunculuğa adım attınız değil mi? Bir yazarken ve bir oyuncuyken diye baktığınızda hangi özelliklerinizin ön plana çıktığını düşünüyorsunuz?

Sanıyorum ikisini at başı aynı performans ve tutku ile hayatında devam ettiren ender kişilerdenim. İkisinde de ortak noktam tutku, başarma azmi. Gerçekleştiremediğim takdirde infilak edecekmişim gibi bir duydu. Bu inanılmaz bir iç disiplin ortaya çıkarıyor. Belki bu yüzden çok çalışıp, çok zor yoruluyor ve çok zor pes ediyorum. Daha peç çok şeyi hayata geçirme azmimin hiç sona ermemesi için Allah’a dua ediyorum.

Bahadır Yenişehirlioğlu ile son romanı Antikacı’yı konuştuk

İZLERİ TAKİP EDİYORUM

- Yazma rutininiz nedir?

Sürekli yazıyorum.  Bir projeyi hayata geçireceğim zaman her gün yazmaya gayret ediyorum. Asla kopmama izin vermiyorum. Kulağıma kulaklığımı takıp o anki ruh halim neyi talep ediyorsa yüksek ses müzik dinleyerek dış dünyadan koparak içinde bulunduğum projenin yollarında yürümeye başlıyorum. Bu büyülü bir serüven.  Yüzde yüz bana ait; ama daha sonra binlere ait olacak muhteşem bir serüven.

- Oyunculuk, yazarlığınızı nasıl besliyor?

Aslında her ikisi birbirini besliyor diyebilirim.  Ve her ikisini de besleyen 57 yıllık yaşanmışlıklar, yerler, duygular, önceki mesleğim (Avukatlık), insanlar ve onların bıraktığı pek çok iz var içimde. Bu izleri takip ediyorum. Her seferinde başka yerlere ve dünyalara çıkan pek çok kapı var. Bu kapıları aralayıp almam gerekenleri alıp çıkıyorum. Yazılacak çok kelam, ortaya çıkmayı bekleyen pek çok adam var ekranda, beyazperdede sizlerle buluşmayı bekleyen. Çok sabırsızlar ve beni ciddi manada kışkırtıyorlar.

Bahadır Yenişehirlioğlu ile son romanı Antikacı’yı konuştuk

ERKEĞE BÜYÜTEÇ TUTTUM BU KEZ


- Son romanınız Antikacı’dan konuşmak için buluştuk. Arka kapakta bu kez şaşırtıcı bir romanla okurlarınızın karşısına çıktığınız yazıyor. En çok ne şaşırtacak? Diğer kitaplarınızda olmayan, Antikacı’da olan, duygu mu demeliyim, o ne?

Okuru yorup boğmadan güçlü meseleleri anlatan katmanlı bir metin olması…

Diğer romanlarımdan daha yoğun bir sinematografik anlatım var. Daha önce kendimi sınırladığım güçlü betimlemelere ve sahne tasvirlerine yer verdim. Okuyucu heyecanla kurduğum dünyanın içine çekilsin istedim. Çıkmakta zorlanmasını istedim. Aslında ‘Antikacı’ bir baba, oğul hikâyesi. Erkeğe büyüteç tuttum bu kez. Sosyal hayata yön veren erkek algısının aslında bir görünüş olduğunu, hayata asıl yön verenin dişilik olduğunu erkek üzerinden anlattım.

-Bunun için nasıl bir yol izlediniz?

Bunu farklı disiplinleri kullanarak yaptım. Osman Hamdi Bey tabloları üzerinden bunu anlatmak heyecan vericiydi. İstedim ki her okuyanda farklı okumalara yol açayım. Okurun entelektüel alt yapısına göre farklılıklar arz edecek; ama yine de onu tatmin edecek bir metin kurgulamak istedim. Bu yüzden roman çok katmanlı…

- Sizi en yoran, acı veren yanı neydi peki?

Okurun katmanlara vakıf olması aslında kendi bilinç sınırı ile alakalı. Antikacı Cemil Bey üzerinden aslında bir anlamda Türkiye panoraması ortaya çıkıyor. Şiddetin nasıl sirayet edici olduğunu anlatmak zaman zaman acı vericiydi benim için.

- Antikacı, bir hesaplaşmanın hikâyesini anlatıyor. Böyle bir kurgu nereden düştü aklınıza?

Romanın özü gerçek manada bir hesaplaşma hikâyesi.  Cemil Bey’in kendisi ile hesaplaşması. Bu hesaplaşmayı çok çarpıcı bir karakter ile yaptığı sohbetlerde okumak ve sonrasında okuyucunun şaşırmasını ummak heyecan vericiydi. Okuyucularımdan aldığım geri dönüşlerde bunu belirtmeleri çok tatmin edici. Romanı güçlü kılan unsurlardan biri de kurgusunun güçlü olması değil midir? Benim hep yaptığım ve bundan çok keyif aldığım kurgu bu kez gerçekten çok çarpıcı. Daha fazla açık vermek istemiyorum. Kim gerçekten kendisi ile hesaplaşmıyor ki? Dolayısı ile bu kurgu aslında okurun öyle ya da böyle, bilinçli ya da bilinçsiz içinde bulunduğu bir kurgu. Sadece gerçekten cesur olanlar bu çetin hesaplaşmayı yaşayanlardır.

Bahadır Yenişehirlioğlu ile son romanı Antikacı’yı konuştuk

MAĞDUR ÜZERİNDEN DEĞİL, FAİL ÜZERİNDEN ŞİDDETİ ANLATIYORUM ANTİKACI’DA

- Romanın ışığında sormak istiyorum: Yaşadığımız hayata ait miyiz her zaman? Ya da bu aidiyet hissi için neleri eksik bırakıyoruz?

Büyük bir soru bu. Cevabı da büyük olmalı diye düşünüyor olmalısınız. Ben sorunuzu şöyle yanıtlıyayım, insanlara kendileri ile hesaplaşmaları gerektiğini ortaya koyarak cesur insanların egemenliğinde, yığınlardan ibaret olan insanlığa aslında cidden yaralı olduklarını ve bu yarayı ancak kendilerinin sarabileceklerini ve böylece toplumun şifa bularak ilerleyebileceğini anlatmak istiyorum. İnsan dilediği kadar sahip olduğu donanım ile böbürlensin, yaradılış gayesine uygun olarak rayına tekrar oturmuyorsa asla mutluluğu elde edemez. Bunun için kendisi ile çetin bir hesaplaşmanın içine girmeli. Korkmamalı; bazen ne varsa söküp atmak gerek. Yaralı yığınların davranış biçimlerini değiştirmeleri için, kendilerini kurtarma azimleri olmalı.  Hiçbir zaman bu hesaplaşma için çaba göstermediklerini görmek acı verici. Toplumdaki şiddetin bu denli varlık bulması aslında bu sebepten.

- Ve siz romanınız ile aslında tam da bu noktaya mı değinmek istediniz?

Ben ‘Antikacı’ ile yani Cemil bey üzerinden bütün Cemillerin kendileri ile hesaplaşmaları gerektiğinin altını çiziyorum. Toplumsal olarak buna ihtiyacımız var. Mağdur üzerinden değil, fail üzerinden aslında şiddeti anlatıyorum ‘Antikacı’da.

- Kitabın kapağında bizi şöyle bir cümle karşılıyor ve kayıtsız kalmak pek mümkün değil: “Benim için her şeyi bırakmış gibisin. Ya bunun için beni suçlarsan günün birinde…” Hiç böyle bir hissiyatla boğuştuğunuz oldu mu? Nasıl çıktınız işin içinden?

İnsan kalmaya çalışarak.

Bahadır Yenişehirlioğlu ile son romanı Antikacı’yı konuştuk

BİTİRMEDEN ÖLEBİLİRİM TELAŞI SANIRIM

- Cemil Bey nasıl bir adam? Ya da diğer karakterleriniz? Onlarla olan bağınızdan, sizin hayatınıza gelişlerinden, cümle olup kaleminizden dökülüşlerinden bahsedelim mi biraz?

Bütün karakterler yazarından izler taşırlar. Bu ‘Antikacı’ romanımda da böyle. Mutlaka deneyimlemeniz şart değildir. Ama biliyorsunuzdur. Yanından geçmişsinizdir, şahit olmuşsunuzdur, sesleri kulaklarınıza ulaşmıştır. Kimi zaman müdahil olmuşsunuzdur, kimi zaman ise acı içinde yürüyüp geçmişsinizdir. Roman karakterleri böylece ete kemiğe bürünürler. Serüven bunu aktarmakta. Serüven bunu gerçekten hissederek karşı kıyıya ulaştırmakta. Bir roman hakkında hazırlıksız yakalanmak gibi bir durum söz konusu değildir. Kelam akmaya başladığında aklınıza gelen ilk düşünce çoğu zaman bizim kendi yaşadıklarımız, yani bizzat deneyimlediğimiz şeyler değildir; ama bildiğimiz, hissettiğimiz ve insanlık ailesine ait olan ne varsa odur.

- Roman yazmanın sizin dünyanızdaki hissiyatı ne?

Yazmaz isem infilak edeceğimi biliyordum.

- “Boğazdan gelen esinti ikinci katın ardına kadar açılmış balkon kapısından girerek tül perdeyi sahnedeki sihirbazın elindeki ipek şal gibi dalgalandırıyordu.” Bu, romanınızın ilk cümlesi. İlk cümleyi yazdıktan sonrası nasıl gelişiyor siz roman yazarken?

Büyülü bir dünyanın kapısı aralanmış oluyor. Bambaşka bir disiplin ile çağlıyor ne varsa. Sınırları zorluyorum, bunun için kendimi özgür bırakmam gerekiyor. Yazım aşamasında dış dünyaya karşı içimde şifacı olma isteği ağır basıyor. Çok çetin acıları en onulmaz yaraları ve hesaplaşmaları ortaya koyduğumda mutlaka buradan bir ders çıksın isteğim oluyor. Bana ne olursa olsun, beni ilgilendirmez zarar görürlerse de görsünler şeklinde asla düşünemiyorum okurlarıma karşı. Kendimi en yalın ve pür hissettiğim an, bir anlamda çırılçıplak kaldığım an, yazım sürecim diyebilirim aslında. Ben aslında yazdıklarımda çetin bir hesaplaşma içine giriyorum yazım sürecinde bunu tutkulu bir biçimde hissetmek gerçekten büyük bir enerjinin ortaya çıkmasına sebep oluyor.

Çok insan tanımış olmama rağmen bunların hepsinden geçerek tek bir insanı bütün cepheleri ile tanımaya ve tanıtmaya çalışıyorum yazım sürecinde. Belki roman kahramanlarım bu sebeple okuyucu ile çabuk iletişime geçiyorlar. Zira roman kahramanlarımda olan ne varsa bir anlamda okur bunu kendisinde bulabiliyor.

- Her şey çok hızlı mı ilerliyor peki?

Çok hızlı bir yazım sürecim var. Bunu editörlerimde çok iyi biliyorlar. Bir an önce yazıp kurtulma duygusu çok ağır basıyor. Yazım sürecimde kan ter içinde kaldığımı söylemeliyim, zira dörtnala koşan bir yarış atı gibi hissediyorum. Bitirmeden ölebilirim telaşı sanırım. Bir an önce karşı kıyıya ulaşma isteği. Buna mani olamıyorum. Bu sebeple pek çok insan bu denli üretkenliğimi hayret içinde karşılıyor.

Bahadır Yenişehirlioğlu ile son romanı Antikacı’yı konuştuk

BENİM İÇİN UYANDIĞIM HER SABAH ASLINDA YEPYENİ UMUTLAR DEMEK

- Antikacı, onuncu romanınız. Oldukça yoğun bir okur kitleniz var. Oynadığınız karakterin de etkisiyle belki, daha çok tanınır oldunuz. Söz konusu yazarlığınız olduğunda bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aktörlüğümün yazarlığımın önüne geçmesini hiç, ama hiç arzu etmiyorum. Yani biri diğerinden daha baskın hale gelirse bunu kabullenmem. O zaman baskın hale gelene zarar verebilirim. Yani onu geri çekerim. Yazarlık ve aktörlük ikisi de sanat ve ben ikisini at başı götürüyor olmaktan dolayı mutluyum. Bunun için belli disiplinleri gayet tabii uyguluyorum. Lakin şunu da unutmamak gerek, ekran önünde görünür olmanın farklı bir büyüsü var; bunu da normal karşılıyorum.

- Yer yer bir oyun teksti giriyor hikâyenin içine. Senaryo da yazıyor musunuz?

Hayır, henüz buna zaman ayırmıyorum. Sebebi de şu, roman yazdığınız sürede senaryo yazmaya devam ederseniz o zaman ikisinin dilinin birbirine karışma riski var. Senaryonuz roman, romanınız senaryo gibi olabilir. Romanda kullandığım senaryo çok sevdiğim dostum Dilek Külekçi hanıma ait. Sinema ve dizi sektöründe ciddi gelecek vadeden biri. Kendisine çok inanıyorum.

- Okurla bağı kuvvetli bir yazar olarak tanımlar mısınız kendinizi? Örneğin sosyal medyadan size ulaşan mesajlara cevap veriyor musunuz?

Ben bunun için ciddi mesai harcayan biriyim. Bunu binlerce kişi biliyor, zira onlarla güçlü bir bağımız var ve kimsenin araya girmesine asla müsaade etmiyorum.

- Yeni yılda çalışmalarınız neler?

Dünyanın güneş etrafındaki dönüşü ya da ayın dünyanın etrafındaki dönüşü beni pek ilgilendirmiyor. Yeni yıl diye bir kavramım yok. Her daim üretmek, yara sarıcı, bozan değil tamir eden olmak, tetik surat olarak dolaşmak yerine gülümsemek, acı vermek yerine mutluluk vermek ve insana kötülük yapan ne varsa onlarla mücadele etmek her daim vazifemiz. Yeni yılı yeni bir umut olarak görüyorsanız benim için uyandığım her sabah aslında yepyeni umutlar demek.

: Teşekkür ederim.

Bahadır Yenişehirlioğlu: Teşekkür ederim.

Bahadır Yenişehirlioğlu ile son romanı Antikacı’yı konuştuk

Antikacı

Bahadır Yenişehirlioğlu

Timaş Yay.

S.: 256

Kitabı satın almak için tıklayınız: D&R

*

Instagram: biyografivekitap