Çanakkale Kara Harekatı'nın 103. yıl dönümü
Özel Haber

Her yıl binlerce Avustralyalı ve Yeni Zelandalı turist, 25 Nisan günü ülkemizi ziyaret edip ve Gelibolu yarımadamızı dolaşırlar. Yer yer törenler düzenlerler. Peki nedir bu 25 Nisan?

Çanakkale kara savaşları eğer kaybedilseydi deniz zaferinin hiçbir anlamı kalmayacaktı.

Çanakkale Kara Harekatı'nın 103. yıl dönümü

ANZAK HİKAYESİ

On binlerce Avustralyalı ve Yeni Zelandalı genç Çanakkale kara harekatı için, tâ 15 bin kilometre uzaklıktaki Türk topraklarına doğru yola çıkıyorlar. Üç aya yakın süren bir deniz yolculuğundan sonra Gelibolu Yarımadası’na ulaşıyorlar...

Anzaklar cephede Türk askerinin hiç tahmin etmedikleri güçlü direnişiyle karşılaşıyorlar. Avustralya 26 bin, Yeni Zelanda da 7500 savaşçısını kaybediyor. 24 Nisan’ı 25’e bağlayan gün, şafak vakti Anzaklar beyaz bayrağı çekiyor... Aslında  bu olay, kendileri açısından bir yenilgi. Ama gerek Avustralyalılar, gerek Yeni Zelandalılar, Türklere karşı savaş açmanın hatasını kabullendiler. Savaştan sonra da Türkleri düşman değil, dost olarak görmeyi tercih ettiler...

Türklere karşı savaşan Avustralyalı asker Sydney Harrie Skinner'in 1915'te ailesine yazdığı mektup, Çanakkale Savaşı'nın dehşetini bir kez daha ortaya koyuyor.

O dönem 22 yaşında olan Sydney Harrie Skinner'ın gözlemleri trajik ifadelerle yer alıyor. Skinner, mektupta 25 Nisan 1915'te, saat 04.00 sıralarında, Gelibolu'daki Kabetepe açıklarında demirleyen 15 numaralı Avustralya nakliye gemisi ‘Star of England'da bulunduğunu belirtiyor.

“SAĞIR EDİCİ PATLAMA SESLERİ GELİYORDU”

Skinner, “Anne ve baba” şeklinde başlayan mektubunda şu ifadeleri kullanmış: “Gün aydınlandığında, ışık arttıkça önümüzdeki araziyi görmeye başladık. 15 savaş gemisi korkunç bir sessizlikle, sahildeki bataryaların ateşini bekliyordu. Saat 05.00'te üzerimize ateş açıldı. Her yerimizde şarapneller patlıyordu.”

“Savaş gemilerimiz, sahildeki Türk bombardıman noktalarına doğru döndü. Top mermileri, limanın sağ tarafındaki bölgeleri vuruyordu. Sağır edici patlama sesleri geliyordu. Tonlarca toprak ve kaya, havaya yükseliyordu. Bu sırada askerlerimiz destroyerlere ve sonra çıkarma botlarına geçiyorlardı.”

“ŞARAPNELLER ÖNÜNE ÇIKAN HER ŞEYİ BİÇİYORDU”

“Çıkarma sırasında botlar dolu yağmuru gibi mermi atışıyla karşılaştı. Makineli tüfeklerden şakır şakır mermi yağıyordu. Havada sadece şarapneller vardı. Bu şarapnellerin verdiği hasar korkunç. Yoluna çıkan her şeyi biçiyordu. Yüzlerce askerimiz sahile ulaşamadan ya öldü ya da yaralandı. Sahile ulaşmayı başaranları ise makineli tüfekler yere indiriyordu. Orada birilerinin canlı kalabileceğini düşünmek imkansız gibi görünüyordu. Sahilden üzerimize ateşlenen şarapneller gemimizin etrafındaki sulara düşüyordu.”

Atatürk, Çanakkale’ye giden bakanlarından birine kahraman düşman savaşçılarını da saygıyla anılmasını isteyerek şu sözleri söylemişti. “Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız… Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı siliniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımızdır.” Yazıma son verirken başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi saygıyla anıyorum.