Dağların söyleştiği Ağrı

Şehri ziyaret eden Akgün Akova, Skylife Dergisi'ne bir gezi yazısı hazırlayarak Ağrı'da yaşadığı tecrübeleri anlattı: Her büyük yazar, ulu bir dağdır. Sözcükleri dağları da aşar hatta, gökyüzüne doğru savrulur. Rüzgâr alır onları; uzaklardakilere, bizlere taşır.

Dağların söyleştiği Ağrı

HER HARF BEYAZ BİR KUŞ OLUR

Her harf beyaz bir kuşa dönüşür, yüreğimizdeki karları eriyen som mavi göllere kanatlarını çarpar. İşte bu yüzden, yalnızca bu yüzden bile Yaşar Kemal’in ‘Ağrı Dağı Efsanesi’ni okumadan yola çıkılmaz Ağrı’ya, Doğubayazıt’a, Diyadin’e doğru…

Dağların söyleştiği Ağrı-Foto Galeri

Çünkü o kitabın daha ilk sayfasında, Yaşar Kemal, Ağrı Dağı’nın dört bin iki yüz metresindeki Küp Gölü’ne baharın çiçeklerle gelişini öyle bir anlatır ki, dağcı olasınız gelir.

Dağların söyleştiği Ağrı

UÇ DOĞU'YU SEVMEK

Ağrılı olasınız gelir, Ahmet olasınız gelir, Gülbahar olasınız gelir. Üstelik sınır demeden, uzak demeden, söylence mi gerçek mi demeden. Ağrı’yı sevmek, dağları sevmek midir? Süphan’ın, Tendürek’in gölgesini sevmek midir? Bakraçlardaki koyun yoğurtlarını, pembe renkli köy ilkokullarını, Urartulu taş ustalarını, koç başlı mezar taşlarını sevmek midir Ağrı’yı sevmek?

Dağların söyleştiği Ağrı

Derelere halıları indirip hep beraber yıkayan kadınların emeğini, söylencelerde kalmış geyik sürülerini, zor koşulların içe işleyen sızısını, kış damlarının yalnızlığını sevmek midir? Yoksa hepsi midir bunların, hatta çok daha ötesi? Ağrı’yı sevmek, Uç Doğu’yu sevmektir. Buz damlayan baharı sevmektir. Zoru sevmektir.

Dağların söyleştiği Ağrı

AĞRI'NIN İLÇELERİ

Orda durur Eleşkirt. Orda durur Taşlıçay. Orda durur Hamur. Orda durur Patnos. Orda durur Doğubayazıt. Çakılmış bir yıldız gibi. Orda durur kırmızı diş gibi saplanmış kayalar. Orda uyur yanardağlar ve Nuh’un Gemisi. Ve orda durur İshakpaşa Sarayı, adını taşıdığı valinin 1784 yılında kanatlarını açan taş kartalı olarak.

Dağların söyleştiği Ağrı