Fikirci Bey yazdı: ERDOĞAN’I VERİN KURTULUN
ensonhaber.com

Fikirci Bey yazdı: ERDOĞAN’I VERİN KURTULUN

ERDOĞAN’I VERİN KURTULUN

Artık herkes farkında ki, hem ABD ve Avrupa medyasında hem de yerli postalcı ve paralelci medyada Türkiye’ye karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kişiliğine odaklanmış bir algı operasyonu yürütülüyor.

“Şu an yurtdışında yaşayan biri olsam Türkiye'de yaşanan olaylardan şöyle bir sonuç çıkarırdım. ‘Erdoğan ve ekibi sırf kendi iktidarının bekası için kadın, çocuk, yaşlı demeden Kürtlere bomba yağdırıyor. Buna karşı çıkan özgürlükçü PKK, Kürtleri korumak için savaşıyor. Aynı zamanda tüm medya, gazeteci, yazar, çizer, akademisyenler Erdoğan'ın Kürtlere karşı başlattığı bu savaşa karşı onurluca direniyor’” diyor bir yazar.

Ve çözüm öneriyor:

Tüm bu yalan, yanlış ve kin kokan politikalara karşı özellikle AK Parti, ciddi bir şekilde yurtdışına yönelik doğru bilgi enformasyonuna başlamalı. İngilizce, Fransızca, Arapça, Almanca, Rusça, İspanyolca ve diğer dillerde düzenli olarak Türkiye'deki yaşanan süreç ve barışa kimin, hangi nedenlerle kan bulaştırdığı anlatılmalı. Cümle cümle, olay olay, kronolojik bir formatla yapılacak bu doğru bilgi enformasyonu sadede AK Parti için değil tüm Türkiye halklarının hayrına dokunan bir çalışma olur diye düşünüyorum."

Bekir Berat Özipek “Hükümetin gündeminde bilgilendirme var mı?” diye soruyor ve davam ediyor sorularına:

“Anlamak mümkün değil, Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü ne [iş]yapar? Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı ne [iş] yapar?

O da önerilerde bulunuyor;  “Etnik bir gerilim ve sıcak çatışmanın yaşandığı bir ülkede bilgi kirliliği doğrudan bir iç barış ve güvenlik meselesidir. Gerekirse 7/24 dezenformasyona karşı doğru bilgi aktarmalı, bunu çok sayıda kanalla yapmalıdır.”

Bir TV konuğu “Anti-propaganda Bakanlığı kurulmalı” diye öneriyor.


Saptamalar doğru ama nedensellik düşünülmediği için öneriler yanlış.

Birincisi, yukarıdaki yaklaşımlara göre Batı bizi anlamıyor veya yanlış anlıyor, bunu düzeltmek gerekiyor.

İkincisi, PKK çok iyi propaganda yürütüyor ve kendini Batı’ya bizden daha iyi anlatıyor.

İkisi de yanlış.

Batı bizi gayet iyi ve doğru anlıyor ama bu algı operasyonunu bilerek, kasıtlı olarak yapıyor. Yani onlara “bakın siz yanlış anlıyorsunuz, aslında o öyle olmadı, barışı bitiren biz değiliz, iç savaş çıkarmaya çalışan biz değiliz” demenin ve bunu kanıtlamaya çalışmanın bir anlamı yok. Çünkü onlar da Sayın Halil Berktay’ın deyimiyle bunu “domuz gibi” biliyorlar ve bilerek çarpıtıyorlar.

İki yıldır “Türkiye IŞİD’ı destekliyor, IŞİD karşıtı koalisyona üslerini açmıyor, Erdoğan IŞİD’ın gerçek halifesi, işte IŞİD’e silah götüren tırlar, PKK-PYD nasıl terörist olur, onlar IŞİD’e karşı savaşıyorlar? Kobani’de ne cici bir komün kurmuşlar, onlar bizim Marksist kankalarımız, aa, bakın bakın tam Kürtler IŞİD’ın işini bitireceklerdi ki Erdoğan onları bombaladı, IŞİD’e yardım etti, artık Kürtler de Türkiye’de özerklik ilan ettiler ama Erdoğan onları sokak sokak kesiyor, görüntüleri yayınlayan gazetecileri de içeri atıyor” algı zinciri gerçeklikten tamamen uzak ama kendi içinde gayet tutarlı olarak sürüyor.

Yurt dışında, özellikle de eski Türkiye devletinin reflekslerine aşina  kişiler için zincir gayet mantıklı. Oysa gerçekte ne Türk devleti Eski Türk devleti ne de PKK iki yıl önce barış masasına oturan PKK.

Batı bunların hepsini gayet iyi biliyor ama hem bizimle hem de Kürtlerle ilgili başka planları olduğu için ve biz de buna uymayıp kendi politikamızı kendimiz belirlediğimiz için bu çarpıtmayı yapıyor. Onlar istiyorlar ki PKK barışmasın hep savaşsın, ortada bir kaos olsun, asker hep gündemde kalsın, iktidarda gevşek koalisyonlar olsun ki kolayca manipüle edilebilsin, toplanan mali birikim altı ayda bir IMF’nin kasalarına aksın. Yani son 60 yıl sürdürülen sömürü devam etsin.

Algı operasyonları hep bu sonuca ulaşmak için, yine bu cümleden olmak üzere PKK’nın iletişim stratejisi Türkiye’den daha üstün falan değil. Esasen PKK’nin bir iletişim stratejisi bile yok. Ama PKK, ABD ve AB için o kadar kullanışlı bir araç ki bedavaya onun halkla ilişkilerini yapıveriyorlar, hem de dünya çapında.

Almanya’da yaşayan biri, PKK’nın Alman hükümetini ele geçirdiğini sanır, oysa tam tersi, Alman hükümeti PKK’yı parmağında oynatıyor. Örgüt 30 yıllık tarihinde ilk defa en avantajlı dönemini yaşıyor, meclise 80 milletvekili sokmuş, 100 yıldır hayal edemediği hakları kazanmış, gerisi yasal zeminde uzlaşıma ve bir anayasaya kalmış. Ama örgüt ne yapıyor, tam bu noktada uykudaki polisleri enselerinden vurarak yeniden savaş başlatıyor ve  aslında kendi (ayağına bile değil) ensesine kurşun sıkıyor. Bu, örgüt için mantıklı bir adım mı? Sonra sokaklarını kazdığı dört beş kasabada özeklik ilan ediyor. Eli keleşli 200 çocuğun memleketi ele geçirebileceğini sanıyor. Cizre bir Kobani olabilir mi? Burası Suriye mi? 500 binden fazla askeri ile NATO’nun 2. büyük ordusu bunu kabul edip çekilir mi? Bu örgüt bu kadar aptal olabilir mi? Yürütemeyeceği bir özerkliği ilan edip gülünç olmak ve halk gözünde güvenilirliğini kaybetmek çok mu akıllıca?

Bence aptal değil.

Daha doğrusu biz PKK ile savaşmıyoruz. ABD ve AB’nin Ortadoğu politikaları ile savaşıyoruz.

Dolayısıyla bunlar Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünün, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının “Aman efendim yanlış anladınız, o öyle olmadı” diye düzeltme yapmasıyla, yabancı basında üç beş taraftar bulup karşıt yazılar yazdırmasıyla falan olacak işler değil. Bunları yapmak tabi ki gerekli ama yeterli değil, çünkü bu bir iletişim politikası hatası değil. Bu doğrudan yeni uluslar arası ilişkiler sorunu.

Batı diyor ki, verin bize Tayyip Erdoğan’ı kurtulun.

Sanki o giderse her şey düzelecek gibi bir algı var.

Oysa artık Recep Tayyip Erdoğan bir kişi değil bir simge.

Türkiye’nin bağımsız politikasın simgesi.

Tayyip Erdoğan Türkiye’nin dünyaya "Ben kendi istediğim şekilde yaşarım" demesi.

Onun için onu istiyorlar bizden.

Meclis'te 80 milletvekiliniz var ama örgüt ne yapıyor, uykudaki polisleri enselerinden vurarak yeniden savaş başlatıyor. Ortaçağ kafasıyla hendek kazıp dört beş kasabada özeklik ilan ediyor. Eli keleşli 200 çocuğun memleketi ele geçirebileceğini sanıyor. NATO’nun 2. büyük ordusu bunu kabul edip çekilir mi? Bu örgüt bu kadar aptal olabilir mi?