Ertuğrul Özkök'ün Hüseyin Üzmez yazısı

Ertuğrul Özkök'ün Hüseyin Üzmez yazısı

Bursa'da, 2008 yılının Nisan ayında 14 yaşındaki B.Ç. adlı kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu suçlamasıyla yargılandığı mahkemece 13 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılan, bu cezası Yargıtay tarafından usulden bozulan ve yeniden yargılanan Hüseyin Üzmez, bir kez daha aynı cezayı aldı. Çıktığı son duruşmada eşinden boşandığını, yuvasının yıkıldığını söyleyen Hüseyin Üzmez, Yargıtay süreci ve cezaevinde kaldığı süre dikkate alınarak tahliye edildi.

Yargının tepki çeken bu kararını bugün Ertuğrul Özkök Hürriyet'teki köşesinde eleştirdi. "Gel külahıma anlat" başlıklı yazısında yargıyı eleştiren Özkök, "Bu tahliyeyi Silivri'deki mahkumlara nasıl anlatacaksınız" diye sordu.

3 YIL SONRA ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK DIŞARIDA

Oldukça sert bir yazı kaleme alan Hürriyet yazarı, "13 yıla mahkûm olmuş bir adamın 3 yıl bile yatmadan nasıl elini kolunu sallayarak çıkıp gittiğinin hesabını da sormuyorum." diyerek Roman Polanski hatırlatması yaptı "Polanski gibi bir sinema dâhisinin, 30 yıl önce rüştünü ispatlamamış bir kızla ilişkide bulunduğu için hâlâ Amerika'ya girmediğinden, daha geçen yıl İsviçre'de yeniden gözaltına alındığından falan da bahsetmeyeceğim." dedi. Hizbullah liderinin sözlerine göndermede bulundu "Basın iyi ki uyanmadı" diyerek, hepimize nanik yapan Hizbullah şefinin sözlerini de hatırlatmayacağım. Çünkü biliyorum. "Elimizdeki kanun bu" diyecek. "Ne yapayım kardeşim" diyecek.

SİLİVRİ'DEKİLERE NASIL ANLATACAKSIN

Silivri'de yatan gazetecileri hatırlatan Özkök "Hadi bizi enayi yerine koyup anlattınız, biz de yuttuk. Ya o, oradaki insan? Silivri'dekine nasıl anlatacaksın?" diye sordu. İşte Özkök'ün o satırları;

Onun gözünün içine her baktığında, bir kız çocuğuna tasallut ettikten sonra elini kolunu sallayarak gezen bir suçlunun utancını görmeyecek misin.
O gözler sormayacak mı. O adam, 14 yaşındaki çocuğa tasallut ettikten sonra kamu meydanına dönen o adam aramızda elini kolunu sallayarak dolaşırken, "Ben daha neyle suçlandığımı bile bilmeden"nasıl olup da 3 yıldır içerdeyim?
Tecritteyim...

DİBİNE KADAR HAKLIDIR

O gözler sorsa da anlatamazsın...
Haklıdır, anlamaz.
"Sen onu benim külahıma anlat" derse, kızma, haklıdır; sonuna, dibine kadar haklıdır.
Çünkü o şöyle bakar.
"O da köşe yazarı, ben de."
O, 14 yaşında kız çocuğuna tasallut etmiş; 3 yılda yargılanıp, ceza yemiş, Yargıtay'a gitmiş, gelmiş yeniden yargılanmış yeniden kararı verilmiş;
Sonra da "Sen yeterince yattın kardeşim" denilip, bırakılmış.

SEN BUNU BENİM KÜLAHIMA ANLAT

Ya ben? Ben ne yapmışım?
Kitap yazmışım.
Daha beteri var, not tutmuşum.
Örgüt nerede? "Gizli delildi."
Gizli delil nerede? Kaf Dağı'nın ardında. Kaf Dağı nerede? İşte orada git bul getir, suçsuzluğunu ispat et.
O yüzden diyecektir ki: "Sen bunu benim külahıma anlat."
Külahına anlat ama onun anlayacağı da şüpheli.
Külah bile diyecek ki:
Hangisine yanayım?
Küçücük kıza tasallut eden adamın bırakılışına mı; yoksa kitap yazan gazetecinin içeri alınışına mı?
Hangisine sevineyim?
Küçücük kıza tasallut eden adamın yargılanması bile 2 yıl içinde tamamlanmış; hiç olmazsa bir karar çıkmış...
Ona mı...

O KÜLAH DA ANLAMAZ

Diyorum, gözü dönmüş, gönlü iğdiş edilmiş, vicdanı körelmiş üç beş güya aydın, beş on siyasetçi dışında kimseye anlatamazsın.
Ne birini anlatabilirsin, ne ötekini.
Birini anlatsan, ötekini anlatamazsınız.
Anlatsan, izah edemezsin, izah etsen katiyen ikna edemezsin.
Gel külahıma anlat der.
Ama külah da anlamaz.
O bile "Neden" diye sorar...