Fatmagül'ün abisi Rahmi'nin başarısının sırrı ne

Fatmagül'ün abisi Rahmi'nin başarısının sırrı ne

"Fatmagül'ün Suçu Ne" dizisinde dışardan bakıldığında çok da fazla belli olmayan ama tanıdıkça zekasında bir engel, gerilik olduğunu hissettiren bir karakteri canlandırdığını ifade ederek, "Rahmi, kız kardeşine ölümüne tapan, onu çok seven, ölmüş anne-babasından yadigar olduğu için de o emaneti hayatı boyunca saklayıp, koruyup güvende olmasını isteyen bir karakter" diye konuştu.
Herkesin çevresinde iyi yürekli, saf insanların olmasını ama bir yandan da o iyi yürekli, saf insanların bir gün yumruğunu masaya vurmasını istediğini anlatan Seyran, şöyle devam etti:

"Neden Rahmi'nin değişmesini istiyoruz? Çünkü o bize normal gelmiyor. Normalleştirmek istiyoruz onu. Oysaki biz onları neden böyle kabul edip de böyle sevmiyoruz? Neden normal olsunlar istiyoruz? Bu adam rahatsızlığından ötürü çok iyi niyetli. 'Bir adam iyi niyetliyse rahatsızdır' diye bir görüntü var değil mi? Bu rolü oynarken ilk çıkış aşamasında "mental retardasyon (zeka geriliği)" hastalığını hedef aldım kendime. Aksi takdirde bunun örneklerini çok fazla gördük sinemada, televizyonda. En son "Babam ve Oğlum"da Yetkin Dikinciler'i gördük. Ona da acaba 'Yetkin Dikinciler 'Babam ve Oğlum'da hiç öyle görünmüyor diyebilir miydik? İşte o kadar ileri gitsin istemedik biz ekip olarak. Kitabı okursanız zaten Fatmagül'ün abisinin zeka geriliği olduğunu bilirsiniz. Tamam Rahmi'de de zeka geriliği var ama "Rain Man" filmindeki Dustin Hoffman'ın da zeka geriliği var. "Babam ve Oğlum"daki Yetkin Dikinciler'in de zeka geriliği var."

Halasının kendisinden bir yaş küçük ikiz çocuklarında zeka geriliği olduğunu ve kendisinin onlarla beraber büyüdüğünü dile getiren Seyran, "Onlar sevindiği zaman, üzüldüğü zaman ne yaptıklarını biliyorum" şeklinde konuştu.

"POPÜLARİTE TİYATROYA KÖTÜ ETKİ ETTİ"

Daha önce Nedim Saban'ın tiyatrosu "Tiyatro Kare"de oynadığını aktaran oyuncu, ancak son zamanlarda popülaritenin tiyatroya kötü etki ettiğini fark ederek, oradan elini eteğini çektiğini söyledi. Hayatında asıl yapmak istediği şeyin tiyatro olduğunu belirten genç oyuncu, bunun için doğru bir zaman ve doğru bir oyun beklediğini vurguladı.
İstanbul'un kişiye kendisini var edebilmek için birçok sosyal alan sunabildiğine işaret eden Seyran, şöyle devam etti: "Tiyatroya 1992 yılında amatör olarak İzmir'de başladım. 1997'de İstanbul'a yerleştim. İstanbul'a yerleşene kadar İzmir'de yapılabilecek ne varsa yapmıştım. Özel tiyatroda oynadım, devlet tiyatrosunda oynadım. Televizyonda program yaptım, radyoda program yaptım. İzmir TRT tiyatrosunda dizide oynadım ve 'ne yapacağım ben şimdi?' dedim. 'Gerekirse aç kalmalıyım, gerekirse sürünmeliyim ama başka bir şey yapmalıyım' dedim. İstanbul benim için büyük denizdi. Hiç hayalimde dizi yoktu. Hatta İstanbul'a gelirken 'Şu diziler yasaklansa da biz de rahat etsek derdim. Sonra İstanbul'a gelince o kadar çok insanın oradan ekmek yediğini gördüm ki, 'yok ya dizi olmalı' dedim. İlk başlarda çok kaçtım o alandan. İlk başta ufak tefek şeyler yaptım. "Selena" dizisinde oynadım. Ondan sonra 2 sene ara verdim. Şimdi "Fatmagül'ün Suçu Ne" var. Umarım bana ara verdirtirler de ben yine tiyatro yaparım. Sonra tekrar dönerim."
"Dizide oynamasaydım beni fark etmeyeceklerdi" diyen Bülent Seyran, ilginin kölesi olmaktan çok korktuğunun altını çizdi.

"OYUNCUYU MANEVİ AÇIDAN TATMİN EDEN TEK ŞEY ALKIŞ VE GÜLERYÜZ"

İnsanlar salondan çıktığı anda oyunun bittiğini ve bu nedenle oyuncuyu manevi olarak tatmin eden tek şeyin alkış ve güleryüz olduğunu savunan Seyran, "Bazen insanlar yolda giderken parmağını gözüme uzatarak, beni gösteriyorlar. Açıkçası bu beni rahatsız ediyor. Bir gün bütün bu ilgi kaybolur da ben sadece tiyatrodaki egomla yaşamaya çalışırken bunun eksikliğini hissedersem diye çok korkuyorum" dedi.
"Rahmi" karakterini oynamanın her oyuncunun hayali olduğunu anlatan başarılı oyuncu, bu rolü kaçırmış olsaydı kendisini asla affetmeyeceğini söyledi. Son dönemde özellikle Ak Parti hükümetinin başa geçmesinden sonra bütün belediyelerin bir kültür sanat merkezi yaparak o alanlarda kültür sanat aktiviteleri gerçekleştirdiklerini belirten Seyran, bir yandan da bir anlamda halka mal olmuş salonların kapatıldığını ifade etti.