Fikirci Bey yazdı: İZOLASYON DEĞİL BAĞIMSIZ DIŞ POLİTİKA

Fikirci Bey yazdı: İZOLASYON DEĞİL BAĞIMSIZ DIŞ POLİTİKA

Bir tek cümlede “Türkiye’nin en önemli ekonomik sorunu nedir?” derseniz, uzmanlar herhalde “dış borç açığı” diyeceklerdir.

Bu cevaba biraz daha yakından bakıp “neden dış borcumuz yüksek?” diyecek olursanız bu kez de uzman cevabı “enerji dış alımı” olacaktır.

Yani enerji üretimi konusunda zayıfız.

Petrolü ve doğalgazı olmayan bir ülkeyiz ve dış alımlarımızın büyük bir kısmını bu iki kalem yükseltiyor.

Sanayimizin ihtiyacı olan enerji konusunda dışa bağımlıyız.

Dolayısı ile Türkiye’nin bu en büyük sorununu çözebilecek seçeneklerin başında nükleer santral geliyor.

Bu bağlamda pazartesi günü Erdoğan-Putin görüşmesinde Akkuyu nükleer santralının Rusya tarafından yapılacak olması ve Rusya’nın, AB’nin nazından bıkıp Bulgaristan’dan geçecek Güney Akım projesinden vazgeçerek yeni hattı Türkiye-Yunanistan sınırının Türkiye tarafından geçirip Güney Avrupa’ya buradan dağıtma kararı sadece Türkiye için değil tüm bölge için önemli. Çünkü bu tür anlaşmaların ayrıca siyasi sonuçları da vardır.

Örneğin önümüzdeki on yıl içinde aralarındaki ticaret hacmini 30 milyar dolardan 100 milyar dolara çıkarmayı planlayan ve bu konuda somut adımlar atan Türkiye ve Rusya artık Suriye konusunda da çok ters düşmemeye, bir uzlaşı bulmaya gayret edeceklerdir.

Zaten Alman ve ABD basınına bakınca hemen bir “kıskançlık” tepkisini görebilirsiniz. Erdoğan ve Putin’i hemen “iki yalnızın buluşması” olarak adlandırdılar. Zaten uzun zamandır Türkiye’nin hem AB ve ABD’den uzaklaştığı hem de “Yeni Osmanlı” hayalleri ile Ortadoğu’da yalnız kaldığı algısı işleniyordu. Şimdi buna bir de aralarındaki ticaret hacmi bu kadar yükselen Türkiye ve Rusya’nın stratejik ortak olma yolunda ilerledikleri ve Türkiye’nin enerji konusunda giderek daha fazla Rusya’ya bağımlı hale geldiği konuları eklendi.

Bizi Batı’ya şikâyet etme uzmanları, “Türkiye’nin ekseni kayıyorcular” dünden itibaren başlamışlardır dışarıdan sipariş edilen yazılarını yazmaya. Hele “Artık ABD’nin en büyük müttefiki Türkler değil Kobani Kürtleridir” diyecek kadar bakış açısı kırılmaya uğramış “uzmanlarımız” hemen geçmişlerdir klavyelerinin başına. Oysa Türkiye artık bu tür öcülere taviz vermiyor. Biliyor ki Türkiye-Rusya yakınlaşması Batı’yı Türkiye’den uzaklaştırmayacak, tam da tersine Batı’nın Türkiye’ye daha fazla yakınlaşması ve daha iyi geçinmesi zorunluluğunu doğuracaktır.

İzole olmak mı? Bir gün ara ile Papa’yı ve Putin’i, Batının diline doladığı “ihtişamlı sarayında” karşılayan Erdoğan elbette ki hiç böyle hissetmiyordur.

Birkaç yıl önce Türkiye’nin dış politikası uluslar arası bir dergide “Türkiye artık ‘alakart’ bir dış politika izliyor” şeklinde ifade edilmişti. Bu kadar açık bir itiraf olamazdı.

Çünkü bunun açık anlamı; Türkiye daha önce Batı’nın önüne koyduğu tabldota razıydı, hatta başından itibaren Cumhuriyetini buna göre organize etmişti. Başka bir arayış içerisinde olamaması da vesayet sistemleri sayesinde garantiye alınmıştı.  Seçilenlerin seçme hakkı yoktu ki seçenlerin olsun.

Şimdi, özellikle de soğuk savaşın katı tarafgirliği de ortadan kalkınca Türkiye’nin önünde daha fazla seçenekler açıldı ve Türkiye bu seçeneklerini istediği gibi kullanıyor. Alakart bir dış politika izliyor, yani anlaşmalarını ve müttefiklerini kendisi belirliyor ve çıkarlarına uygun olarak esnek davranabiliyor.

Buna “izole olmak” denmiyor.

Buna “bağımsız, kişilikli politika” deniyor.

Twitter: @kalemciler