Baştan söyleyeyim, gitmeden önce fikir almak için bakacağınız tüm Barselona yazılarında 3 gün, şehri gezmek için ortalama ve yeterli bir süre gibi gösteriliyor ama siz de turist gibi hızlı hızlı gezmek istemeyenlerdenseniz mutlaka 5 gün, bir hafta zaman ayırmanız lazım bu güzel İspanyol şehrine.
Güzel olmasına güzel de, otelinize yerleştiğiniz an duyacağınız bir uyarı var: “Çantalarınıza çok dikkat edin, sizi turist gördüler mi çantalar gidiyor!” Son dönemlerde “Turist , evine dön!” diye sokaklara dökülenleri duyduktan sonra gelen bu uyarı üzerine hafiften tedirgin olmamak işten bile değil ama aldığımız tedbirler işe yaramış olacak ki cüzdanlar sağ salim geri döndük.
Barselona oldukça büyük bir şehir aslında ama ulaşım seçeneği oldukça çok ve sık, bu yüzden havaalanından şehre gider gitmez ilk metro istasyonun girişinden alabileceğiniz, metro, otobüs, tramvay, füniküler gibi her türlü ulaşım aracında geçerli olan 2,3,4,5 günlük sınırsız pass kartlarla hem görülmesi gereken tüm tarihi rotalara ulaşabilir, hem de sangrialarınızı yudumlayacağınız, şehrin dört bir yanına dağılmış birbirinden keyifli tapas barların tadını çıkarabilirsiniz.
Metro ağlarının çokluğu ve dışardan görünen karmaşası gözünüzü korkutmasın, yönlendirmelerle birlikle rahatça altından kalkabilirsiniz. Havaalanından şehre giderken özel ulaşım otobüslerine binerseniz alabileceğiniz şehir haritalarında metro ağ haritası da var ki - büyük kolaylık. Metro, otobüs demişken, Türkiye’de görmek istediğimiz manzaralardan birine değinmeden geçemeyeceğim: Vatmanlar, şoförler gibi toplu ulaşım çalışanlarının çoğunu kadınlar oluşturuyor; selam sana iş yaşamında eşitlik!
TAPAS YEMEDEN OLMAZ
Ülkenin, dünya çapında da oldukça ünlü olan, en bilinen yiyeceklerinden tapas, genellikle barlarda içkinin yanında servis edilen bir tür meze. Genellikle küçük ekmek dilimlerinin üzerinde servis edilen, deniz ürünlerinden tutun, sebzelilerine varana kadar her çeşidini bulabileceğiniz tapaslar oldukça lezzetli.
Ekmek dilimi dedim diye gözleriniz gittiğiniz her yerde onlardan aramasın, içkinin yanında ikram edilen her türlü atıştırmalığa tapas diyen İspanyol kardeşlerimiz, önünüze gelen, tamamı İspanyolca bir menüden, işi şansa bırakarak servis ettiğiniz “tapas” niyetine size elma dilim patates, konserve midye-cips, hatta etli poğaça bile getirebilirler. O yüzden siz siz olun, İngilizce menüsü olmayan bir İspanyol restoranında mutlaka görerek sipariş verin.
Gotik Mahalle: Barri Gotic
Ve tabii, telefonunuza indireceğiniz yeme-içme mekanlarına puan veren uygulamalardan mutlaka edinin. Turistik caddelerden uzak, arka sokaklar kalan çok şirin, geleneksel İspanyol kültürüne sahip çok sayıda yer keşfedebilirsiniz. Tabii offline kullanacağınız bir Barselona şehir haritası indirmeyi de unutmadan.
Kültür gezisiyle deniz tatili aynı anda: Barselona VİDEO
BURALARIN BİR KAPALI ÇARŞISI VARMIŞ…
Üzerinde sıra sıra dükkanların dizili olduğu La Rambla Caddesi’nin ortasında yer alan, bir kapalı pazar Mercat de la Boqueria. Yeme-içme yerlerinden balık, meyve, çikolata alışverişine kadar birçok seçeneğin bulunduğu, şehre ilk defa gelenler için mutlaka uğranılacak bir yer. İçerilere ilerledikçe fiyatlar azalıyor ve pazarlık payı da var.
Mercat de la Boqueria
BAŞKA BİR ÇAĞA AİT DURAN BİR YAPI: LA SAGRADA FAMILIA
Şehrin kuşkusuz en bilinen noktası, Barselona’nın en ünlü eserlerinin yaratıcısı mimar Antoni Gaudí’nin hayatını adadığı La Sagrada Familia’sı. 1926 yılında geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetmesi nedeniyle tamamlayamadığı ünlü bazilika, sıra dışı görünümüyle başınızı çevirdiğiniz andan itibaren sizi başka çağlardan gelme büyüsüyle etkiliyor. Gelmişken içine girmeden dönmeyin ancak uyarayım; genellikle girerken para vermediğimiz bazilikaların aksine giriş ücretli, üstelik biletler de kısıtlı. Oralarda sıra bekleyip bilet bulamamaktansa akşamdan internet üzerinde almanız çok daha pratik olacak.
La Sagrada Familia
ÇOK YÜKSEK DERKEN CİDDİYİM: TİBİDABO
İlk defa gidilen bir şehirde tepeye çıkmadan dönmek olmuyor tabii ancak Tibidabo Tepesi’nde konuşlanmış Temple Expiatori del Sagrat Cor Kilisesi kesinlikle sadece “tepede” diye gidilecek bir yer değil. En uç noktasında, Brezilya’nın ünlü “Kurtarıcı İsa”sının daha küçük boyutlardaki benzerinin yer aldığı bu güzel yapı, eteğinde yer alan lunaparkla birlikte Barselona’nın karadan ve denizden tüm sınırlarını görmenizi sağlıyor. Eğer yukarıda bahsettiğim birkaç günlük sınırsız ulaşım kartından aldıysanız, turistlerin başka ulaşım şekli olmadığını sanarak fazladan para vererek bindiği tramvay ve teleferiği es geçip doğrudan şehir hatlarını kullanarak buraya ulaşabilirsiniz.
Tibidabo Tepesi'ndeki Temple Expiatori del Sagrat Cor Kilisesi
BİZİ BU GREVLER BİTİRDİ
Şehre gitmeden önce kontrol etmeniz gerek iki şey var: Gezeceğiniz müzelerin bilet tükenmiş mi ve o tarihlerde herhangi bir grev ufukta gözüküyor mu? İstanbul’da son dakikada bile olsa her yere rica minnet girebilmeye alışmış bünyelerimize, Picasso Müzesi görevlilerinin “Yarın için bir bilet almak istiyorum” sözünüze vereceği “Yalnız yarın biz grevdeyiz canım ya, gelsen de bulamazsın” sözü, sizin de bünyenizde şok etkisi yaratabilir.
İspanya Meydanı
PARK GÜELL
“Gaudi olmasaydı nereleri gezecektik?” dedirten, ‘gitmeden dönmeyin’ lerinize ekleyebileceğiniz bir diğer yerse, ünlü mimarın iş adamı Eusebi Güell adına tasarladığı, Carmel Tepesi yamaçlarında yer alan, içinde zengin ailelerin yaşaması için yapılan malikanelerle başlanmış ancak yarım kalmış olan bir bahçe-şehir projesini barındıran Park Güell. Mozaiklerle dolu parkın içinde, şehrin simgesi olan dev kertenkeleyle fotoğraf çekilmeden dönmek olmuyormuş. İçinde Gaudi Müzesi’nin de yer aldığı bu sıra dışı yere gitmeden önce tekrar tekrar söylüyorum, özellikle sezondaysanız biletlerinizi online olarak birkaç gün öncesinden edinin- kalmıyor, kalmıyor, kalmıyor.
Park Güell
BARÇALILAR ÇILDIRIYOR: CAMP NOU
Biz de diyoruz, niye hiç Türkle karşılaşmadık. Saha sınırlarından içeri adımımızı attığımız andan itibaren nedenini anladık: Herkes burada toplanmış! Özellik Türkiye’de çok sıkı bir kitleye sahip olan FC Barcelona’nın stadı Camp Nou’ya giriş, üzülerek söylüyorum, ücretli. Eh az buz da değil; 25 euro. Gerçi bu ücrete stadın içinde bulunan müze de dahil ama “Ne yapayım boş stadı, içinde Messi olmadıktan sonra” deyip, doğrudan stadın içinde yer alan, orijinal takım ürünlerinin satıldığı dükkana uğrayabilirsiniz, içerisi bayağı şenlikli.
Camp Nou
SOĞUK İÇECEKLERİNİZİ YUDUMLAYIP GÜNEŞLENME ZAMANI
Son dönemde ayrılık yanlılarının protestolarla sokalara döküldüğü, ekonomik durumu da “şöyle böyle” olan bu Akdeniz ülkesinin ünlü kentinin insanlarının mutluluk sırrını da bizzat gördüm, açıklıyorum: Barceloneta!
Barceloneta
Şehrin en ünlü caddesi La Rambla’yı bitirip, denize yaklaştınız. Karşınızdaki devasa Kristof Kolomb heykelinin de fotoğraflarını çektiniz. Şimdi yapacağınız şey sola kıvrılıp geniş caddelerden bir 10-15 dakika yürüme yoluyla uçsuz bucaksız bir denize bakan, palmiye ağaçlarının sıralandığı, uzun ve geniş bir sahilde sörf yapanların yanından geçerek suya atlayacağınız Barceloneta plajına ulaşmak. O kadar yol yürüyemem diyorsanız metro veya otobüs de kullabilirsiniz, seçenek çok. Şehrin tam merkezinde bu kadar temiz suya sahip, devasa bir sahil, neresinden baksanız cennet. Nisan ayında da sezon açılmış oluyor, aklınızda olsun.
Arc Del Triomf
TOPU TOPU 3 SAAT
2-3 gün kalacaklara tavsiyem, sabah uykularından feragat edip kendilerini Barselona'ya giden ilk uçağa atmaları. Biz Türk Hava Yolları'nın 07.20 uçuşunu seçtik mesela, 3 saatte de gittik, sabah orada uyanmışçasına her şeye de yetiştik. Dönüş için de 19.00 uçuşunu seçtiniz mi, al sana 3 tam günlük, yerli yerinde bir Barselona kaçamağı!
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış