Mirza Tazegül ile son romanı Kaybetmek’i konuştuk
Özel İçerik

Mirza Tazegül

“Beni okuyanlar boşa vakit harcamadıklarını mutlaka biliyorlardır. O yüzden okuyucum beni seviyor. Ben de onları seviyorum” diyor Tazegül. En çok samimi olduğu için okunduğunun farkında. Sohbetimiz de bu samimiyetten nasibini aldı gerçekten. İnsan en çok neleri kaybetmekten korkuyor? Kaybetme korkusu insana neler yaptırıyor? Kazandım zannederken aslında neler kazanıyoruz? Her şeyden bahsettiğimiz sohbetimiz işte böyle şekillendi…

Mirza Tazegül ile son romanı Kaybetmek’i konuştuk

KENDİMİ, İNSANI İNSANA ANLATMAYA ADADIM


- Yine klasik başlayalım. Mirza Tazegül kimdir?

Hakkımda birçok bilgi var Google’da ama ben burada onlardan bahsetmek yerine biraz farklı yönlerimi tanıtmak isterim. Mirza Tazegül okumaya ve yazmaya, kitap kokusuna âşık biri diyebilirim. Yazmak bir tutkudur benim için. Toplumda gördüğüm her eksiği ve yanlışı kendime dert edinirim. Mümkün olduğunca, dilim döndüğünce anlatmak isterim. Bunun dışında insan okudukça ve yazdıkça yalnızlaşıyor; ama ben yalnızlığımı seviyorum.

- Bu sevginin sebebi ne peki?

Çünkü yalnızlık odaklanmamı sağlıyor. Toplum kadar kendimi de sorgularım, kendimi tanımaya çalışırım. Ama insan kendini tanıdıkça, bildiğini sandığı insan ile tanıdığı insan arasında farklar görüyor. Her insanın iç dünyası ile dış dünyası farklıdır. İç dünyamıza bakmamız cesaret ve bilgi gerektirir. Benim için bir yolculuktur yazmak, gittikçe yeni şeylere rastlayacağım bir maceradır. Bir sonraki projenin ne olacağını okuyucularım kadar ben de merak ederim. Günün birinde beynimde olgunlaşır ve önüme düşer ve ben yazmaya başlarım.

- Peki bunun dışında?

İki oğlum var, onlar anneleri ile yaşarlar; ama haftada bir kaç gün bana geldiklerinde keyifle sohbet ederiz. Biri 21 diğeri 19 yaşında; biri İTÜ de okuyor diğeri Yıldız Teknik Üniversitesi’nde. Çocuklarım eski eşimle yaşıyor. Ben üç yıl önce ayrılıp yalnız yaşamaya başladım ama gerek eski eşimle gerek çocuklarımla iyi dostuz. Hayatı ve insanları seviyorum. İnsanın derdini kendime dert edindim.  Kendimi, insanı insana anlatmaya adadım.

Mirza Tazegül ile son romanı Kaybetmek’i konuştuk

YAZARLIĞA HAZIR OLMAM 50 YAŞINDA OLDU


- Yazmaya ilk ne zaman ve nasıl başladınız?

13 yaşımda kitaplarla tanıştım. İşte o gün yazmak benim için bir tutku oldu; ama hiç yazmadım. Hep okudum. Sonra okul ve iş yılları girdi araya; ama ben okuma aşkımı hiç terk etmedim. İlk kez 2016 yılında yani 3 yıl önce yazmaya başladım. Yazdığım ilk kitapta okuyucu beni sevdi. Bence insan tam dolmadan ve olgunluğa erişmeden yazdığında, eksik bir şeyler oluyor. Ama olgunluk çağında yazınca dağarcığı geniş olduğu gibi o dağarcığı tüketinceye kadar da zaten hayat bitiyor.

- Peki ne zaman kendinizi yazmaya, yazarlığa hazır hissetmiştiniz?

Yazarlığa hazır hissetmek, anlatacak kadar dolmakla oluyor. İnsan doluyor, doldukça ve aydınlandıkça yanlışları görmeye başlıyor. İşte o zaman “Ben bunu aktarmalıyım” diyorsunuz. Bu da hazır olmanınız anlamına geliyor. Hazır olmam ancak 50 yaşında oldu.

- Yazmaya başladıktan sonra hayatınızda neler değişti?

Aslında hayatımda hiçbir şey değişmedi. Sadece daha çok yalnız kalmaya ihtiyaç duydum.  Ben yaşayan Mirza Tazegül olarak yazan Mirza Tazegül’e dışarıdan bir okuyucu gibi bakıyorum. Bu da benim daha iyi ilerlememi sağlıyor. Yazarlık biraz kibirli bir iş, onun farkındayım ve kibirden uzak duruyorum. Tabi yaşın verdiği olgunluk bunda etkili.

Mirza Tazegül ile son romanı Kaybetmek’i konuştuk

İNSAN KAYBEDER; AMA BU YIKIM OLMAMALI


- Yeni kitabınız “Kaybetmek”. Öncelikle sorayım, adı neden Kaybetmek?

Çünkü hikaye kaybetmeyi anlatıyor. İsim aslında hikayenin akışından çıktı. Kaldı ki Kaybetmek, kaybetmememiz için yazıldı. Okuyucu, kaybetmemeyi, Kaybetmek ile öğrenecek.

- Sizin dünyanızda “kaybetmek” sözcüğünün tanımı ne? Sizce her kaybediş, bir yıkım mı olmalı?

İnsanlar hayatta kazanır da kaybeder de. Kaybetmek kazandığımız veya sahip olduğumuz bir şeyin elimizin altından gitmesidir. Ya da kazanmaya çalıştığımız bir şeyde başarısız olmamızdır. İşte Kaybetmek romanında anlatmaya çalıştığımız şu ki;  insan kaybeder ama bu yıkım olmamalı. Kaybetmek bizim yeniden ve daha güçlü olmamızı sağlamalı. Fakat birçok kişi bunu yıkım olarak görüyor. Aslında kaybetmek, yeni kaybedişlerin önünü kesen bir tecrübe olmalıdır.

- İnsan özellikle büyük kayıplardan sonra olgunlaşıyor mu dersiniz? Biz böyle böyle mi büyüyoruz?

Kaybettikçe güçlenen insan, yeni kaybedişlerin önüne set çeker. Ayrıca kaybetmek biraz da görecelidir. Çok fazla anlam yüklediğimiz şeyler olur ve elimizin altından giderse yıkıma uğrarız. Bir şeye aşırı anlam yüklememeli. Kaybetmek her şeyle ilgilidir. Bir insanı, serveti, değeri kaybedebiliriz. Fakat dikkat etmemiz gereken önemli bir husus var: Asla umudu kaybetmememiz gerek; umudu kaybettiğimizde yıkım o vakit gelir.

Mirza Tazegül ile son romanı Kaybetmek’i konuştuk

HER ŞERDE BİR HAYIR, HER HAYIRDA BİR ŞER VARDIR

- Aslında kaybetmek öyle derya deniz bir konu ki, aklıma şöyle bir soru geliyor: Kaybettim diye içinizi kemiren duygular yaşarken aslında kazandığınızı fark ettiğiniz oldu mu?

Romanın başında bir cümlem var: “İnsan kazanmayı çalıştığında kaybetme riskiyle, kaybettiğini düşündüğü bir zamanda ise kazanma şansıyla karşılaşabilir”. Bu hayatın içinde var. Her insanın başına gelmiş olmalı veya gelecektir. Hani ne demişler her şerde bir hayır, her hayırda bir şer vardır. Bu söz aslında Kuran’ı Kerim’de Bakara 2/216 şöyle geçer: “Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlı olur. Kimi zaman da sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli olabilir. Netice itibariyle neyin şer ve neyin hayır getireceğini Allah bilir, siz bilemezsiniz”. Şimdi olaya inanç açısında baktığınızda yıkımlardan kurtulursunuz. Şayet inanç açısından bakmayanlar olursa, tecrübe diye bakıp umudunu kaybederek yıkımdan korunabilir. Benim de elbet böyle zamanlarım oldu. Ben hem inanç hem tecrübe açısından baktım, umudumu asla kaybetmedim.

- Bu hissi tanımlayabiliyor musunuz? Sizce bunun adı ne?

Kaybetme hissi nereden bakarsanız bakın elbette hoş değil.  Kaybetmemek için elbette elimizden geleni yapacağız. Ama her şeye rağmen gerçekleşmişse bunu vakur bir olgunlukla karşılayacağız. Romanın içinde bu konuya örnek bir paragraf vereceğim: “Kim bilir belki günün birinde biri çıkıp bu meczubun hikâyesini yazacak, Zarif Ahmet de bunu okuyarak öğrenecekti. Öğrenince de kaybetmenin ne olduğunu ve nasıl kaybedildiğini, derin anlamıyla anlayacak, öğrendikleriyle hayatına farklı bir olgunluk katacaktı” Bir atasözümüz vardır: “Allah insanı gördüğünden geri koymasın”. Bu işte kaybetmenin zorluğunu anlatan bir cümledir, aslında bir duadır.

Mirza Tazegül ile son romanı Kaybetmek’i konuştuk

AMA MAALESEF HAYAT BÖYLE BİR ŞEY DEĞİL

- Kitapta şöyle bir cümle dikkatimi çekti: “İnsanlar acının geçmesini ister; ama diğer güzel şeylerin geçmesini hiç istemez”. Bize bunu hissettiren şey ne sizce?

Güzel bir cümle yakalamışsınız. Psikolojik bir bakış açısı bu. Bizi bu dünyada yöneten iki duygu vardır; “acı ve haz”. Bunlar iki büyük duyguyu tetikler. Acı korkuyu, haz ise sevgiyi. Bunlar birbirine iki zıt duygu; acı-korku, haz-sevgi. Elbette biz hep hazzı isteriz, acıyı değil. O yüzden acılı zamanların geçmesini isteriz; ama hazlı ve güzel zamanların geçmesini istemeyiz. Hep orada yaşamak isteriz; ama maalesef hayat böyle bir şey değil.

-Evet, maalesef…

“Hayalini Arayan Kadın” adlı romanımda bir cümle var: “Hayatta problemler hep pusudadır. Bu problemler zayıf düştüğümüzde domino taşı gibi ardı ardına üzerimize çöker. Fakat sevinç ve mutluluklar öyle değildir. Onları biz emekle kazanır, adeta sürükleyerek sıraya dizeriz. Çünkü emek vardır”. Şimdi demek istediğim şu: Hayatta acı çok fazla var, zaten acıdan bol bir şey yok; ama sevinç, mutluluk haz ve sevgi emek gerektirir. Başarı gerektirir. Bu yüzden bunlar kazanmayla olur. Kaybedince de bizi acının kucağına tekrar terk ederler; ama biz yılmayıp yeniden kazanırız.

- Kendini bir yere ait hissetme ya da edememe durumu vardır ya, kitabınızda sanırım bunu durumu hissettim. Siz kitabınızı hangi duyguların gergefinde yazdınız?

Sorduğunuz soru çok derin, hatta bir kitap konusu; ama kısaca cevap vermek gerekirse… İnsanların ait hissetmesi alışkanlıkla ve güvenle olur. Bizler çabuk alışan varlıklarız. Alıştığımız güvenli alanı ise her şeye rağmen terk etmekte zorlanırız, hatta mutsuz olsak bile risk almak istemeyiz. Ama mutluluğa giden her yol risk taşlarıyla döşelidir. Ait hissettiğimiz bir yerde rahat değilsek, risk almalıyız. Bir başka yere ait olmak hissi belki zaman alacak; ama gerçekleşecektir. Kaybetmek adlı romanda bir cümle var: “İnsanlar da bitki gibidir, ait oldukları topraktan sökülüp başka toprağa ekildiklerinde ya can bulup yeniden yeşerir ya da kuruyup gider”.

Gelelim gergef meselesine; yani kitabımı hangi duyguların gergefinde yazdığıma... Şöyle ki, yazar insanı iyi tahlil edebiliyorsa olaylara ve yaşama hakimse aynı zamanda dile de hakimse bazı şeyleri anlatması kolaylaşıyor. Daha iyi anlaşılması için, hayatın gergefinde yazdım diyelim.

Mirza Tazegül ile son romanı Kaybetmek’i konuştuk

ÜZERİNE TİTREDİĞİN ŞEY İLE İMTİHAN EDİLİRSİN

- Kaybetme korkusu sizce insana neler yaptırır?

Kaybetmek korkusu kesinlikle kaybetmenize yol açar, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Örneğin parayı kaybetme korkusu olan insanlar risk alamaz ve cimri olurlar. Bu da onların elindekini de kaybetmesine neden olur. Başka açıdan bakalım: Sevdiğini, aşkını kaybetme korkusu yaşayan insan onu bu duygudan dolayı fazla sıkar ve bunaltır. Bu da o insanı kaybetmesine yol açar. Sevdiğiniz başka başka şeyleri kaybetme korkusu yaşarsanız gereksiz bir takım önlemlerle uğraşırsınız.  Güzel bir atasözümüz var: “Sakınan göze çöp batar”. Bana ait bir söz daha var: “Üzerine titrediğin şey ile imtihan edilirsin”. Acaba bu bir kader midir yoksa davranışlarımızın karşılığı mıdır, bize dönen. Üzerinde düşünülmesi gereklidir. Yani kanımca kaybetme korkusu bize hatalar yaptırarak kaybettirir.

- Kaybetmek en çok hangi duygu dünyasındayken okunmalı?

Kaybetmek her daim okunacak bir kitaptır. Özel bir duygu durumu gerektirmez. Yani bu biraz hayatı bir hikâye eşliğinde daha iyi analiz etme kitabıdır.

- Sizce insanlar sizi en çok hangi yönünüz için okuyor? İlgiden memnun musunuz?

Samimi, rahat ve temiz bir anlatımdan bahsedebiliriz. Okuyucuyu sıkmadan, vaktini gereksiz çalmadan ve duyguların içerisine sürükleyen bir tarzım olduğu söylenmekte. Tabi ben dışarıdan bakınca da okuyucu gözüyle bunu gözlemliyorum. Bu özellikle bir strateji değildir, benim tarzımdır. İlgi gün geçtikçe artmakta… İlgiden ziyade yazdıklarımın okunması, ifade etmek istediklerimi verebildiğim için beni mutlu ediyor.

Mirza Tazegül ile son romanı Kaybetmek’i konuştuk

KALİTELİ BULDUĞUM KİTAPLARI OKUMAYI SEVDİM VE SEVİYORUM

- Peki siz kimleri okumayı seviyorsunuz?

Özellikle kitap ve yazar ismi vermeden şunu söyleyebilirim: Kaliteli bulduğum kitapları okumayı sevdim ve seviyorum. Çok okuma sonucunda seçicilik gelip size dost oluyor ve o seçiciliğin ışığında okuyorum.

- İlk okuduğunuz kitap hangisiydi?

Tabi 12- 13 yaşlarından bahsediyoruz. Sanırım, Robert Louis Stevenson’un “Define Adası”.

- Karşınıza çıkan ilk kitap ne kadar önemli değil mi?

Şunu hep söylüyorum. Çocuklarımıza yaşına ve ilgi alanına uygun, sevebileceği kitapları okutursak okuma alışkanlığı kazandırabiliriz. Mota mod her çocuğa tek bir kitabı oku derseniz bu yanlış olur. Her çocuğa kendine özel kitap seçilip okutulmalı. Bu, Milli Eğitim’in hatta Talim Terbiye Kurulu’nun müfredat işi… Sonra öğretmenlere pedagoglar tarafından eğitim verilmeli bu konuda. Bizler okuma oranlarımızı Avrupa düzeyine çekemezsek asla Avrupa’nın gelişmiş medeniyetini yakalayamayız.

-Peki ya birinin okuduğu ilk kitabın yazarıysanız, ona ne söylemek isterdiniz?

Gözlerine sağlık ve takibe devam etsin, derim. Zaten biri beni okuyorsa okumaya ve izlemeye davam edecektir. Beni okuyanlar boşa vakit harcamadıklarını mutlaka biliyorlardır. O yüzden okuyucum beni seviyor. Ben de onları seviyorum. Kaybetmek’in başlangıç yazısında ilk cümlem şudur: “Sevgili okuyucu, şayet eline bir kitap alıp okuyorsan bu, hayata ve kendine verdiğin değeri göstermektedir”.

: Teşekkür ederim.

Mirza Tazegül: Teşekkür ederim.

*

Instagram: biyografivekitap