Numan Kurtulmuş: Suriyeliler oy kullanamayacak
AA

numan kurtulmuş

Birçok ilden talep olmasına karşın, doğum yeri Ordu olduğu için bu ilden AK Parti milletvekili adayı olduğunu dile getiren Kurtulmuş, 1998 yılında Fazilet Partisi İstanbul İl Başkanlığı görevi ile aktif siyasete başladığını, bunda 28 Şubat sürecinin etkili olduğunu belirtti.

"YENİ TÜRKİYE İÇİN SİYASET ÇOK ÖNEMLİ"

Hiçbir zaman şahsi kariyeri için siyasi beklenti içerisinde olmadığını ifade eden Kurtulmuş, "Ama bir davanın, Türkiye'de halkın egemenliğini sağlayabilme, bu yeni Türkiye'nin inşası dediğimiz bugün konuştuğumuz şeyleri biz 20 sene evvel de konuşuyorduk, 15 sene evvel de konuşuyorduk. Dolayısıyla hep Türkiye'nin daha ileriye gitmesi, Türkiye'de o eski tahakkümcü, ceberut devlet anlayışından, gerçekten milletin egemen olduğu, özgürlüklerin önünün açıldığı, insanların değerleriyle, inançlarıyla, düşünceleriyle rahat bir şekilde yaşayabildiği bir Türkiye'nin inşasında siyasetin çok önemli katkısı olduğunu bilenlerdenim" diye konuştu.

"İNSANLAR, ARTIK DARBE KORKUSUYLA YAŞAMIYOR"

AK Parti iktidarı döneminde çok şeyin yapıldığını belirten Kurtulmuş, başörtüsü sorununun çözüldüğünü, imam hatiplerin önündeki engellerin ve gayri müslim yurttaşların vakıflarının mal varlıkları üzerindeki devletin el koymasının kaldırıldığını, vatandaşların kendi kimliklerini, ana dillerini kullanabilmeleri imkanının doğduğunu söyledi.

Kurtulmuş, "Türkiye'de askeri darbelerin olmasına dönük olarak korkular ortadan kalktı. İnsanlar artık bu ülkede 'Yarın, bugün siyasete birileri el koyar mı' endişesini taşımıyor. Bunların hepsi fevkalade güzel şeyler" değerlendirmesinde bulundu.

"HENÜZ YARI YOLDAYIZ"

Bunların yeterli olmadığını vurgulayan Kurtulmuş, "Ama tam yarı yoldayız. Eski sistemi demonte ettik. Ama henüz yeni sistemi bütün kurumlarıyla, kuruluşlarıyla, teamülleriyle kuramadık" ifadesini kullandı.

AK Parti'nin tarihsel bir akışın ve sürekliliğin içerisinden geldiğini dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Bu anlamda temel mesele ne idi? Türkiye'de zadeganla, seçkinlerle millet arasında bir uyuşmazlık vardı ve bu uyuşmazlık siyasi mücadelenin de ana konusuydu. Geçtiğimiz 13 yıla baktığımız zaman bu anlamda büyük işler yapıldı. Bunlar bir değişim sürecidir. Ekonomide ve siyasetteki reform süreçleri, bir değişim sürecidir. Ama bunların, partilerin kurumsal kimliklerinden de öte siyasi aktörlerin, siyasi figürlerin isimlerinden de öte, çünkü nihayetinde bütün isimler faniyiz, hepimiz faniyiz, bugün siyasette ismi olanların hiçbirisi belki 30 sene sonra hayatta olmayacaklar. Dolayısıyla böyle baktığımız an öyle bir sorumluluğumuz var ki bundan sonraki süreçte isimlerden ve siyasi partilerden uzak olarak Türkiye'nin kurumsal dönüşümünü sağlamamız lazım."

"MEVCUT ANAYASA, DİKTATÖRLÜK YETKİSİ VERİYOR"

Türkiye'de demokrasinin bu kadar gelişmesine rağmen hala 4 alanda zayıflık bulunduğunu belirten Kurtulmuş, bu nedenle milletvekilliğinin, parlamentonun, yürütmenin ve sivil toplumun güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

Mevcut Anayasa'nın, hele hele halkın oyuyla seçilmiş olan bir Cumhurbaşkanına, neredeyse diktatörlük yetkileri verdiğini savunan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Şimdi biz diyoruz ki 'Bunu kaldıralım'. Hele Cumhurbaşkanını halk seçtikten sonra. Ama şunu da unutmayın. AK Parti'nin, 2007'ye kadar Başbakanlık Müsteşarını, önemli bakanlıkların müsteşarlarını atayamadığını düşünün. Çıkardığı birçok yasanın, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nden döndüğünü düşünün. Böyle bir yönetim olmaz. Böyle bir yürütme olmaz. Bu yürütmenin bağımsızlığı değil. Bu yürütmenin, Cumhurbaşkanlığı makamının ve yüksek yargının kontrolü altında olması demektir. Diyoruz ki 'Herkes kendi işini yapsın. Tam manasıyla güçler ayrımı prensibi olsun. Denetlenebilir bir Meclis olsun'. Hatta belki bir denetim meclisi tartışılabilir. Yani başkanlık sisteminin içerisinde ayrıca parlamento yürütme işlerini götürürken, hiçbir şekilde yürütmeye karışmayacak, ama devletin bütün fonksiyonlarını denetleyebilecek, halk tarafından seçilmiş bir denetim meclisi eliyle sistem bütünüyle denetlenebilir ve daha ileri bir demokrasi olabilir."

Kurtulmuş, "Bunları yapmadan, Allah muhafaza biz bugünkü sistem içerisinde devam edersek işte kim nerede, sistemin ne tarafını ele geçirirse o tarafı millete karşı kullanmaya yeltenebildiği bir sistem ortada" değerlendirmesinde bulundu.

"PARTİDE UYARILARIMI HER ZAMAN YAPTIM"

HAS Parti Genel Başkanı olduğu dönemdeki sözlerinin, sosyal medyada gündeme getirilmesinden rahatsızlık duymadığını, bunların hatırlatılmasından da memnun olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Mesela bir tanesi 'Harun gibi gelip Karun gibi gitmeyeceğiz' lafı. Kötü bir şey mi söylemişiz? Sanki bunu söylemek bir suçmuş gibi bunu karşıma çıkarıyorlar. Ben dün de bunu söylüyorum, bugün de bunu söylüyorum, yarın da söylemeye devam edeceğim. Bir ilkeden bahsediyorum. Herhangi bir insanı suçlayarak konuşmuyorum. Burada esas mesele budur" dedi.

Belamlaşmak ve Firavunlaşmak kavramlarının, temel uyarılardan biri olduğunu belirten Kurtulmuş, "Bunları ben siyasi tarih boyunca kullandım ve bunları genel uyarılar olarak kullandım. Bugün de kullanıyorum. Hatta bugün de yaptığım konuşmaların içerisinde, hatta partinin toplantılarında da bunları konuşuyorum" diye konuştu.

"FANİLER ÜZERİNDEN HESAP YAPMAYIZ"

"Sizin, milletvekili listesinde adamlarınız var mı?" sorusu üzerine Kurtulmuş, "Bu listedeki 550 milletvekili adayı arkadaşımızın hepsi benim arkadaşlarımdır. Dolayısıyla ben onların arkadaşıyımdır. Geçmişte farklı siyasi kulvarlarda siyaset yapmış olabiliriz. Ama nihayetinde AK Parti tabanıyla, diyelim ki HAS Parti'deki ya da Saadet Partisi'ndeki tabanın önemli bir kısmı zaten birbiriyle iç içe geçmiş olan insanlar. Taban olarak, milletvekili arkadaşlarımız olarak, yönetici arkadaşlarımız olarak da dün de zaten tanıdığımız insanlardı çoğu. Bugün yeni arkadaşlarımız da gelmiş oldu. Dolayısıyla asla hiçbir zaman 'Şu bizim adamımızdır, bu bizim adamımız değildir' telaşı içerisinde olmadık. Zaten bu seçim, adayların tespitinin hiçbir komisyonunda da ben yer almadım."

AK Parti'ye geçerken böyle bir şartının hiçbir zaman olmadığını vurgulayan Kurtulmuş, "Böyle bir şeyi hem ben gündeme getirmem, hem Sayın Cumhurbaşkanımızın da böyle bir konunun içerisinde bunu konuşmamız asla siyasi nezakete ve karşılık olarak siyasi ahlakımıza sığacak şeyler değildir. Bu bir dava meselesidir" ifadesini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Numan Kurtulmuş'un bu yayından çıktıktan sonra hayatta kalıp kalmayacağını dahi bilmiyoruz. İnsanların üzerine dayalı olarak siyaset yapılmaz. Bu hem ilkesel olarak bizim inandığımız bir şeydir, hem siyasi tecrübeyle gördüğümüz bir şeydir" değerlendirmesinde bulundu.

Yüzelli yıllık bir fikri siyasi mücadele olarak gördüğü için partinin içinde yer aldığını dile getiren Kurtulmuş, "Dolayısıyla isimler üzerinden, şahıslar üzerinden, faniler üzerinden bir hesap yapmayı asla düşünmeyiz" dedi.

"FATİH ERBAKAN'I BEN DAVET ETMEDİM"

"Fatih Erbakan'ı siz mi davet ettiniz AK Parti'ye?" sorusuna ise Kurtulmuş, "Hayır. Ben davet etmedim. Bu konuşuldu ama ben davet etmedim" yanıtını verdi. Davetin gidip gitmediğini de bilmediğini belirten Kurtulmuş, bunun bazı çevrelerde konuşulduğunu, ne yapıldığını bilmediğini söyledi.

Saadet Partisi ve BBP ittifakı konusundaki düşüncesi sorulan Kurtulmuş, bu konuda en ufak bir bilgisinin bulunmadığını dile getirdi.

HDP üzerinden geliştirilen "Bu partinin Meclis'e girmesi halinde AK Parti'nin istediği milletvekilini alamayacağı ve istediklerini yapamayacağı" yönündeki söylem hatırlatılarak, "Buna karşı partinizin seçim stratejisinde özel bir uygulaması var mı?" sorusu üzerine Kurtulmuş, "Tabi bu güzel bir şey. AK Parti için güzel bir şey. Türkiye'de hangi değişiklik yapılacaksa bunu millet sadece AK Parti'nin meselesi ve gündemiymiş gibi algılıyor. Ya da siyaset çevrelerinde böyle algılanıyor" diye konuştu.

Kurtulmuş, yeni anayasa ve başkanlık sistemi ile toplumsal, hukuki ve ekonomik dönüşümü sağlayacak yasal ve anayasal düzenlemelerin sadece AK Parti'nin değil, Türkiye siyasetinin vazifesi olduğunu dile getirdi.

"İŞİN YÜZDE 80'İ BİTTİ"

Çözüm Süreci'nin oy kaybından çekinildiği için seçime kadar rafa kaldırıldığı iddialarının hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, "Bu tamamen bir yanlış söylemdir" dedi.

Oy kaybından çekinmediklerini vurgulayan Kurtulmuş, "Buradaki muhtemel siyasi risklerden AK Parti ürkmüş olsaydı bir adım atamazdı" diye konuştu.

Bedeli ne olursa olsun bu meseleyi çözmek için yola çıktıklarını anlatan Kurtulmuş, devletin zihniyetinin değiştiğine işaret ederek, bunun kolay bir süreç olmadığını söyledi.

"İşin yüzde 80'i bitti. Bunu şuna benzetiyorum, azgın bir nehirde karşıdan karşıya geçiyoruz. Yüzde 80'ini geçtik, geriye çok az bir kısmı kaldı. Burada hiç kimse bir daha geri dönüşün maliyetini göze alamaz" diyen Kurtulmuş, bunun bir günlük bir süreç olmadığının altını çizdi.

Kurtulmuş, halkın desteği olmasaydı hükümetin istese de bu konuda yol alamayacağına dikkati çekti.

"SURİYELİLER OY KULLANAMAYACAK"

Türkiye'de Suriyeli sığınmacıların oy kullanıp kullanamayacağına ilişkin soruya da Kurtulmuş, "Hayır oy kullanmayacaklar. Bu da maalesef ciddi bir tezvirattır" diye karşılık verdi.

Türkiye'de yaklaşık 2 milyon Suriyeli'nin bulunduğunu kaydeden Kurtulmuş, Türkiye'ye gelen Suriyeli ve Iraklı sığınmacılara biyometrik tanı kimlikleri verdiklerini söyledi.

Türk vatandaşlarının yurt dışında oy kullanılmalarına ilişkin bir sorun olup olmadığının sorulması üzerine Kurtulmuş, cumhurbaşkanlığı seçiminde bazı sorunlar yaşandığını anımsatarak, bu eksikliklerin tamamının giderildiğini belirtti. Kurtulmuş, gurbetçilerin sandık bölgelerine gidebilmeleri için ulaşım imkanı sağlayacaklarını ve buna ilişkin çalışmaları sürdürdüklerini bildirdi.

Kurtulmuş, bu seçimlerde daha yüksek katılım olmasını beklediklerini söyledi.

"NİYE BÜYÜYEMEYECEĞİM.."

Dolardaki dalgalanma ve Cumhurbaşkanı'nın faiz meselesindeki ısrarı konusundaki soru üzerine Kurtulmuş, dolardaki dalgalanmaların Türkiye'nin ekonomi politikalarına ya da Merkez Bankası'nın para politikalarına ilişkin olmadığını belirterek, "Bu tamamen bir algı operasyonudur. Çoğunlukla dışarıdan kaynaklıdır. İçerideki tartışmalarla hiçbir alakası yoktur" dedi.

Kurtulmuş, merkez bankalarının tam manasıyla bağımsız olmalarından yana olduklarını belirterek, "Eskiden siyaset, günlük siyasi kaygılarıyla Türkiye'deki para politikalarına müdahale ediyordu. Çok acı tecrübelerden sonra Türkiye, merkez bankası bağımsızlığı meselesini getirdi" diye konuştu.

"Merkez Bankası; evet Türkiye'deki siyasi müdahalelerden bağımsız olacak ama bütün dünyada da Amerika'daki Merkez Bankası da bunu yaşadı" diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Lehman Brothers'ın ortaya çıkardığı büyük kriz, Amerikan Merkez Bankaları'na yaklaşık 1 trilyon dolar Amerika'da para basılmasına vesile oldu. Yani biz siyasetten bağımsız olacağız ama bir takım uluslararası para güçlerinin, tefecilerin ya da bir takım uluslararası karar merkezlerinin operasyonlarına değil, Türkiye'nin, ABD'nin dahi bunun etkisi altında olduğunu biliyoruz. Biz diyoruz ki Merkez Bankası bunlardan korkmadan, çekinmeden Türkiye'nin bu üretim yanlısı ekonomik anlayışını destekleyecek politikalar yapsın. Burada siyasi irade Merkez Bankası'nın arkasındadır. Nasıl siyasetin kendi günlük işlerine karışmasına karşı bağımsızlığını savunuyorsak, bu anlamda bazı çıkar çevrelerinin dayatmalarına karşı da bağımsızlığını savunuyoruz."

"TÜRKİYE, ASGARİ YÜZDE 5 BÜYÜMEK ZORUNDAYDI"

Türkiye'nin üretim esaslı bir ekonomi izlemesinden başka bir yolunun olmadığının altını çizen Kurtulmuş, "Türkiye'nin asgari yüzde 5 büyümesinden başka çaremiz yoktur. Bazıları "büyü me" ekonomisi, "kalkın ma" ekonomisi, Türkiye'ye bunu tavsiye ediyorlar. Kalkınma, büyüme. Niye kalkınmayacağım, niye büyümeyeceğim? Tam tersine Türkiye'nin bundan sonra gerçekten 78 milyon nüfusuyla bu kadar çevre şartlarıyla problemli olan bir ülkenin kendi ayakları üzerinde durması lazım. Bunun yolu da dengeli bir şekilde sürdürülebilir bir büyümeyi takip etmesidir" dedi.

Üretimin artırılmasının önemine de değinen Kurtulmuş, "Bütçe disiplinimizden hiç sapmayacağız, uyguladığımız reformlardan hiç taviz vermeyeceğiz. Bu ayrı bir şey ama ekonomi sadece bunlardan ibaret değil. Esas ekonominin kısmı, sokak, çarşı, pazar, fabrikalar, üretim, ihracat, pazarlar. Biz bu anlamda tam manasıyla serbest bir pazar ekonomisinden yanayız. Bu anlamda da Merkez Bankamızın bu serbest pazar ekonomisini güçlendirecek araçlardan sadece birisi olduğunu biliyoruz. Hedefimiz, daha iyi, daha güçlü bir Türkiye'nin ortaya çıkmasıdır" ifadelerini kullandı.

Haber Kaynağı: Anadolu Ajansı (AA)