Osmanlı Devleti'nde kardeş katli

Osmanlı Devleti'nde kardeş katli

Türkler'de, devlet başkanı seçiminde bir sistem yoktu. Hanedanın her üyesinin devlet başkanı olma hakkı vardı. Bu durum tarih boyunca devamlı olarak kaosa sebep olmuştur. Osmanlı'dan önceki bütün Türk devletlerinde devlet başkanı seçiminde bir sistem oluşturulmaması, devamlı olarak taht kavgalarını beraberinde getirmiştir. Genellikle hanedan üyelerine, isyan etmedikleri sürece dokunulmamıştır. Hatta isyan edenler birçok defa affedilmişlerdir. Ancak bu durum on binlerce insanın ölümüne sebep olmuştur.

İLK KARDEŞ KATLİ

Osman Gazi 1326'te vefat ettiğinde üç oğlu hayattaydı. Oğulları arasında saltanat mücadelesi olmadan Orhan Gazi tahta çıktı. Orhan Gazi'den sonra oğlu I. Murad 1362'de tahta çıktığında Halil ve İbrahim isimli iki kardeşi vardı. I. Murad, Eskişehir bölgesinde yöneticilik yapan kardeşlerini ortadan kaldırdı. Şehzâdelerin isyan ettiklerine dair rivayetler vardır. İki şehzâdenin öldürülmesi ile birlikte hanedanda ilk kardeş kanı akmıştı. I. Murad'dan sonra 1389'da tahta çıkan Yıldırım Bâyezid savaş sahrasında kardeşi Yakup Çelebi'yi öldürttü. Kardeşinin isyan etme gibi bir durumu olmamıştı. Yıldırım'ın ölümünden sonra Fetret Devri Osmanlılar için çok acı tecrübelerle dolu geçti. Yıldırım'ın dört oğlu 11 yıl birbirleriyle mücadele ettiler. Osmanlı ülkesi parçalandı. Bu dönem Osmanlılar'da kardeş katlinin meşrulaşmasının zeminini hazırladı.

FATİH KANUNNAMESİ

II. Mehmed tahta çıktığında Osmanlı İmparatorluğu, Fetret Devri'nin sarsıntısını daha atlatamamıştı. Fatih, İstanbul'un fethiyle Osmanlı İmparatorluğu'nu toparladı. Devlet teşkilatının kanunnamesini yazdıran Fatih, kanunnamenin içerisine saltanat verasetiyle ilgili bir madde de koydurttu: “Ve her kimseye evladımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı alem içün katl etmek münasibdir. Ekser ulema dahi tecviz etmiştir. (Onaylamıştır.) Anınla âmil olalar. (Amel edeler.)” Fatih Sultan Mehmed, kardeş katlini ilk uygulayan padişah değildi. Fatih, sadece mevcut durumu meşrulaştırmıştı. Bunu yaparken de özellikle Fetret Devri'nde (1402-1413) oluşan Osmanlı devlet tecrübesine dayanmıştı.

MİHMANDAR

Yazdığı romanlarla Yunus Emre'den Şah İsmail'e, Yavuz Sultan Selim ve Barbaros Hayreddin Paşa'ya tarihimizin farklı sahifelerini günümüze taşıyan İskender Pala üstadımız “Mihmandar” isimli romanında Eyüp Sultan'ı anlatıyor. Senelerden beri hep, muhteşem bir tarihimiz var ama romanı az yazılıyor, filmi yapılmıyor denilip dururdu. Tarihimizdeki önemli şahsiyetlerin ve hadiselerin İskender Pala üstadımız gibi önemli bir edebiyatçımızın elinden hayat bulmasını bu yüzden çok önemli buluyorum. Edebiyatımızın üvey evladı tarihi roman denirdi. İskender Pala'yla uzun araştırmalardan sonra edebî bir lezzet haline dönüşen romanlarla tarihi roman artık üvey evlat değil. İstanbul'da şehit olan sahabelerin en meşhuru Eyüp Sultan olarak bildiğimiz Hz. Halid bin Zeyd Ebu Eyyub el-Ensari'dir. Hz. Peygamber, Medine'ye hicret ettiğinde misafir olduğu yer Eyüp Sultan'ın evi olmuştu. Eyüp Sultan, Peygamber Efendimiz ile birlikte bütün harplere katıldı. Eyüp Sultan'ın son seferi İslam ordusunun ilk İstanbul kuşatmasıydı. 80 yaşlarında iken, İstanbul kuşatmasına katılmak için orduda yerini aldı. Kuşatma devam ederken hastalandı. Ölüm döşeğinde yatarken arzusu sorulduğunda şöyle demişti: “Dünyanızdan hiçbir şey istemiyorum. Fakat beni düşman diyarı içinde elinizden geldiği kadar ileriye doğru götürüp defnedin. Çünkü Resulullah'tan işittim ki, Konstantiniyye Suru'nun dibine salih bir kimse defnolunacaktır, umarım o kişi ben olurum.”

MEZARI TAHRİPLE TEHDİT ETTİLER

Eyüp Sultan'ın, vasiyeti üzerine İstanbul surlarına yakın bir yere götürülerek bugünkü türbesinin bulunduğu yere defnedildi. Bizanslılar, surların gerisinden bu manzarayı hayretle seyrettiler. Müslümanlar'ı, onlar çekilip gittikten sonra mezarı tahriple tehdit ettiler. Müslümanlar ise böyle yapıldığı takdirde kontrolleri altında bulunan yerlerde hiçbir kilisenin ve Hıristiyan azizinin mezarının kalamayacağı cevabını verdiler. Eyüp Sultan Türbesi içinde bulunduğu semte öyle bir hava vermiştir ki, Eyüp semti Mekke, Medine ve Kudüs'ten sonra İslam dünyasının en önemli yeri olmuştur. Sıkıntıları olan insanların giderek ruhlarını teskin ettikleri bu türbenin sahibi, İskender Pala'nın satırlarıyla “Çölde gönüllere düşen ateşin hem mihmandarı hem de kahramanıydı.” O kahraman Mekke, Medine ve Şam'dan geçip, İstanbul'un önlerinde durmuştu. Peygamberimiz, “Konstantiniyye elbet feth olunacaktır; onu fetheden emir ne güzel emir, onun ordusu ne güzel ordudur” diyerek, bize İstanbul'un fethini müjdelemişti. Eyüp Sultan fetih müjdesini nesillerin ve zamanın ruhuna işledi. “Mihmandar”da ise bu gönül kuşatması dile döküldü. Konstantiniyye'yi İstanbul'a dönüştüren müjdenin haritalarını çizen bu romanı tarih şuuru kazanmak isteyen ve edebi keyif almak isteyen herkese tavsiye ediyoruz.

KARDEŞ KATLİ

Bugün'den erhan Afyoncu'nun haberine göre; Kardeş katlini döneminin şartları içerisinde değerlendirmek gerekir. Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşanan kardeş katli bütün Türk tarihinin meselesidir. Bunun temelinde de devlet başkanının seçiminde bir sistemin olmayışı, veliahtlık kurumunun oluşturulmayışı yatar. Kardeş katlini ortadan kaldırmak için veraset sisteminin oluşturulması gerekliydi. Veraset sistemi, uzun süre oluşturulamadı ancak 17. yüzyılın başlarından itibaren ekberiyyet, yani hanedan mensuplarının en büyüğünün tahta geçmesi sağlanabildi. Ancak şehzâdelerin sarayda “şimşirlik” adı verilen dairede hapis tutulması olumsuz sonuçları da beraberinde getirdi. Hayatı ve devlet idaresini tanımadan sarayda hapis hayatı yaşayarak yetişen padişahların önemli bir kısmı silik şahsiyetler olmuşlardır. Kardeş katlinin meşrulaştırılıp, şehzâdelerin isyan etmeden öldürülmeleri, Osmanlılar'ı bütün Türk tarihi içerisinde farklı bir konuma taşımıştır. Bu sayede önceki Türk devletlerinde olduğu gibi Osmanlılar'da bölünme yaşanmamıştır. Türk tarihi incelendiğinde devletlerin taht kavgaları sonucunda birçok parçaya ayrıldığı görülür. Birliğini sağlayıp, tek hükümdar otoritesini sağlayan Osmanlılar, bu sayede de Avrupa'ya karşı üstünlük kurmuşlardır.

FATİH KANUNNAMESİ SAHTE Mİ?

Kardeş katli meselesini Fatih'e yakıştıramayanlar da, sultanın adını lekelememek için, bu kanunnamenin Batılılar tarafından yazıldığını ileri sürerler. Kanunnamenin tek nüsha alinde ve Viyana'da bulunmasını da iddialarına delil olarak gösterirler. Ancak yapılan araştırmalar sonucunda kanunnamenin yeni nüshaları bulunmuştur.

FATİH'TEN SONRA

Fa­ti­h'­in ka­nun­na­me­ye koy­dur­du­ğu mad­de­nin öne­mi sul­ta­nın ölü­mün­den he­men son­ra an­la­şıl­dı. II. Meh­me­d'­in ölü­mün­den son­ra iki oğ­lu II. Bâ­ye­zid ile Cem Sul­tan ara­sın­da yıl­lar­ca sü­re­cek bir mü­ca­de­le mey­da­na gel­di. Ya­vuz Sul­tan Se­li­m'­in sal­ta­na­tı­nın ilk yıl­la­rı taht için kar­deş kav­ga­sı­nın zir­ve­ye çık­tı­ğı bir dö­nem ol­du.