Türkiye yüzde yüz yerli otomobil üretebilir mi

Türkiye yüzde yüz yerli otomobil üretebilir mi

TÜSİAD toplantısında Başbakan Erdoğan toplantıda bulunan Rahmi Koç, Mustafa Koç, Ali Kibar, Tuncay Özilhan gibi otomotiv sektörü temsilcilerine "Babalar burada. Artık Koç gibi bir marka üretin" dedi. Bu sözler de bu konudaki beklentileri ateşleyince gözler otomotiv sektörüne çevrildi. Türkiye'nin en anlaşılır ekonomi yazarı Güngör Uras, Milliyet'teki köşesinde yazdı: Türkiye yüzde yüz yerli otomobil üretebilir mi?

40 YIL SONRA ÜRETEMEZ OLDU

Mademki Başbakan TÜSİAD'ın 40'ıncı yılındaki toplantısında "yerli marka bir otomobil üretme hedefi"nden söz etti, TÜSİAD'ın en kısa zamanda bir araştırma grubu oluşturarak "yapılabilirlik/sürdürülebilirlik çalışması"nı başlatması gerekir.
Dikkat buyurunuz, 40 yıl önce TÜSİAD kurulduğunda Türkiye kendi markası ile yerli otomobil üretiyordu. Üretirken 40 yıl sonra üretemez oldu? Ne oldu da böyle oldu?

GÜMRÜK DUVARLARI KALKTI

Bundan 40 yıl önce Türkiye'de döviz yoktu, otomotiv sanayinde tasarım ve üretim teknolojisi birikimi yoktu, sermaye yoktu ama gümrük koruması vardı. Anadol da, Tofaş'ın kuş serisi araçları da iç piyasa için üretiliyordu. Ve de maliyetin tamamını aracın satış fiyatına yansıtma imkânı vardı.
Şimdilerde gümrük duvarları kalktı. Ülkede bir yılda satılan 509 bin binek aracının 354 bini ithal araç. Yerli kabul ettiğimiz 155 bin araç, yabancı markalarla içeride üretilen araçlar.

İNSAN GÜCÜ DE TEKNOLOJİ DE VAR

Öncelikle belirtmek gerekir ki, bugün için Türk markası taşıyacak bir otomobili tasarlayacak ve üretecek insan gücümüz var. Teknolojimiz var. Otomobilin motoru dahil her parçasını üretecek tezgâhımız, işçimiz, ustamız var.
Böyle bir projeyi başlatıp yürütecek liderlerimiz var. Bunlardan biri Ali İhsan İlkbahar'dır. Anadol'u yapan ekipte idi. Kuş serisini, Taunus'u yapan ekipte idi. En son Ford için Doublo'yu tasarlayan ve geliştiren ekipte idi.

TOFAŞ'IN TESİSİ VARDI SATILDI

Ali İhsan İlkbahar diyor ki, "Çok kimse bugün Türkiye'de motor, şanzıman ve diferansiyel ürettiğini bilmiyor. Ford'un Eskişehir tesislerinde her yıl iç piyasada satılan Ford Transit'ler için 50 bin, Ford kamyonları için 10 bin motor, şanzıman ve diferansiyel üretiliyor. Renault'un bazı modelleri için Bursa'da motor üretiliyor. Bir bölümü de ihraç ediliyor. Tofaş'ın motor üretim tesisi vardı. Kullanılamadığı için Hintlilere satıldı."

O HALDE NEDEN OTOMOBİL YAPAMIYORUZ

Ali İhsan İlkbahar, Gebze'de TÜBİTAK'ın teknoparkında dünyadaki Ford araçlara dizel motor geliştirmek için bin mühendisin çalıştığından söz ediyor.
Türkiye'de otomotiv ürünlerinde her kademede çalışabilecek deneyimli insan gücünün bulunduğunu, bu nedenle yapancı otomotiv üreticilerinin Türkiye'de üretimi geliştirdiklerini anlatıyor.
İyi de... O halde neden kendi markamız ile otomobil yapmıyoruz? Otomobil satmak için yapılır. Ya içeride, ya dışarıda satacaksınız. Yabancı markalarla rekabet için yol açıklarken hem teknolojide, hem fiyatta onlardan iyi olacaksınız. Bu da yetmiyor. Markanızı tanıtacaksınız.

İÇ PAZAR KÜÇÜK VE PAYLAŞILMIŞ

Türkiye'de 2010 yılında toplam binek aracı satışı 509 bin. Bunlardan Türkiye'de üretilenlerin sayısı 155 bin. Bunun da 70 bini Renault, 34 bini Ford, 31 bini Hyundai, 10 bini Honda, 9 bini Toyota. Yerli otomobil yapıldığında yurtiçinde işte bu 5 yabancı markadan pazar payı alınacak. Yurtdışında ise yıllar önce markasını tanıtmış dev firmalar arasında marka tanıtılacak, pazar payı alınacak.
Başkaları nasıl başarılı oldu? Güney Kore, Hindistan, Çin, İran ne yaptı? Önce kendi pazarları için üretimi başlattı. Markaları güçleninceye kadar iç pazarı korudu. Yerli marka güçlendikten sonra da iç pazarda korumayı sürdürdü. Sürdürüyor.

KIRKINCI YILINDA YAKIŞIR

Pes etmek yok. Evet geç kaldık. Evet şartlar zorlaştı. Evet bu iş çok zor bir iş. "Topal karıncaya nereye gidiyorsun diye sormuşlar. Mekke'ye demiş. Bu halin ile mi diye gülmüşler. Olsun demiş. Ben hedefimi belirledim. Varamasam da yolunda ölürüm." İşte o biçim. "Bu iş nasıl olmaz" diye değil, "Olması için neler yapmalıyız?" diye yola çıkmak şart. TÜSİAD'ın sorumluluğu bunu çalışmayı bir an önce başlatmaktır. Kırkıncı yılında da TÜSAİD'a yakışır.