Umutsuz, yorgun ve yitik bir dahi: Edgar Allan Poe
Özel İçerik

Edgar Allan Poe

Her şeyi, herkesi unutmak ve sadece onu terk edenlere kavuşmak, onlara bir kere olsun bakmak ve dokunmak istiyordu. Dünya ve ölüm, buna engeldi. Başka bir yol bulmalıydı. Elleri buz gibi soğuktu. Annesini bulmanın bir yolunu aradı hep; ısınmak, sevilmek ve en çok anlaşılmak için. Gece uyurken gözlerini kapatıp o uçsuz bucaksız, sınırları olmayan hayal dünyasına dalıyor ve annesini bir peri kızı olarak düşünüyordu. “İşte başarılı oldum ,ona dokundum ve onu gördüm” diyordu. Hayalinde şekillendirdiği annesini aslında hiç hatırlamıyordu. O iki yaşındayken annesi, bilinmezlik diyarına verem denen o illet hastalık yüzünden gitmişti. Onun adı Edgar Allan Poe, yalnız, beş parasız, kabullenilmeyen lanetli bir şahsiyet…

EDGAR POE

“Dünya benim sahnem olacak. Ya onu fethetmeli ya da ölmeliyim.”

Hayatı derin kayıplarla dolu olan Edgar Poe, yaşama dair ilk darbesini, babasının, onu ve annesini terk etmesiyle alıyor. Annesinin, başarılı bir tiyatro oyuncusu ve çok güzel bir kadın olduğunu başkalarından duyuyor; çünkü annesi, babasının terk etmesinden bir sene sonra Edgar Poe’yu öksüz bırakıyor. O, iki yaşında terk edilmenin her boyutunu yaşıyor. Ardından, Allan ailesine evlatlık veriliyor. Böylelikle hayatında yeni bir sayfa aralanıyor.

“Mazi, ayakkabımın içinde kalan bir çakıl taşıdır.”

Gotik edebiyatın yaratıcısı Edgar Allan Poe, 170 yıl önce bugün “Ölüler Kıyısı”na ayakbastı…

EDGAR ALLAN POE

“Yalnızlığımı kendi haline bırakın.”

Poe, henüz üç yaşındayken, çocukları olmayan Allan çifti tarafından evlat ediniliyor. Hayatın ona gülümsediği ve onu ısıttığı nadir zamanlardan biri oluyor. Poe, artık varlıklı bir ailenin çocuğu oluyor. Korunup kollanan, sahip çıkılan ve en çok da sevilen bir Poe… Aldığı eğitimler, gezdiği yerler onun ufkuna yeni bir boyut kazandırıyor. Gelecekte yazacağı bilimkurgu eserlerinde bu bilgi birikiminin derin izlerine rastlamamıza neden oluyor. Yatılı okula yazılan Poe, yeniden kendini terk edilmiş ve kimsesiz hissediyor. Öyle ki ailesinden uzakta yaşadığı bu okulu ileride sayısız eserlerinde konu alacağı ürkünç bir bina olarak betimliyor.  Ardından Virginia Üniversitesi’ne başlıyor. Zekâsı ve yetenekleriyle kısa sürede kendini gösteriyor; ancak içki, kumar gibi kötü alışkanlıkları nedeniyle ailesi onu okuldan alıyor.

“En korkunç canavarlar, ruhlarımızda gizlenenlerdir.”

Gotik edebiyatın yaratıcısı Edgar Allan Poe, 170 yıl önce bugün “Ölüler Kıyısı”na ayakbastı…

KARANLIĞI GÖREBİLEN BİR DAHİ

“Acı bir dünyadaydım, tek başımaydım.”

Poe, yeniden terk edilmenin acısını üvey annesi ile yaşıyor. Onu da bilinmezler diyarının derinliklerine gönderiyor. “Artık hayal etmenin, dünyaya gözlerini yumup, aslında var olmak istediği diyarlara gitmenin tam zamanı” diye düşünüyor. Poe, edebiyat dünyasına yeni bir nefes getireceğini bilmeden ilk eserlerini vermeye başlıyor. Hayatın ondan çaldıklarını, ancak hayalleri ve eserleri ile geri alıyor. Üvey annesinin ölmesiyle birlikte üvey babası ile hiç tükenmeyecek bir çekişmeye giriyor ve üvey babası onunla bütün bağlarını koparıyor. Hayatta kalmak için birçok işe giriyor; ancak hiçbiri onu yazmak kadar mutlu etmiyor.

“Delilik sandığınız şeyin, sadece duyguların fazla keskinleşmesi olduğunu söylememiş miydim ben size?”

Gotik edebiyatın yaratıcısı Edgar Allan Poe, 170 yıl önce bugün “Ölüler Kıyısı”na ayakbastı…

ÖLÜME MEYDAN OKUYOR

"Güzellik ve ölüm! Bunlar nasıl yan yana gelebilirdi? Ancak güzel bir kadının ölümüyle!"

“Southern Literary Massenger”da editör olarak çalışmaya başlıyor. Dergi kısa sürede onun yönetiminde şekilleniyor. Ardından bir süredir yanlarında yaşadığı Maria Clemm’in on üç yaşındaki kızı Virginia Clemm ile evleniyor. İki yıl boyunca “Southern Literary Massenger”da çalışıyor ve birçok öyküsü ilk kez bu dergide yayınlanıyor. Ancak iki yıl sonra uyumsuzluğu, içkisi ve içindeki o savunmasızlığının verdiği öfke nedeni ile dergiden ayrılıyor. Kısa bir süre sonra biricik eşi vereme yakalanıyor ve çok sürmeden hayatındaki en büyük dayanağını, ölümün o vahşi kollarına bırakıyor.

“Umutla umutsuzluk arasında çırpınıp duruyorum, buna daha fazla katlanamayacağım.”

Gotik edebiyatın yaratıcısı Edgar Allan Poe, 170 yıl önce bugün “Ölüler Kıyısı”na ayakbastı…

GEÇMİŞİN DEĞERSİZİ BUGÜNÜN EN DEĞERLİSİ

“En korkunç canavarlar, ruhlarımızda gizlenenlerdir.”

Edgar Allan Poe… O bir ressam olsaydı, terk edilmenin, yalnızlığın, anlaşılmamanın, sevgisizliğin en güzel resmini çizebilirdi. O bir şair ve bir yazar.  Edebiyat dünyasının polisiye ve gotik edebiyatının ilklerini ve en başarılı eserlerini bize hediye etti. Bugün el yazmasının milyon dolarlar ettiği bu yazar kendi döneminde açlıktan, değersizlikten ve kimsesizlikten 40 yaşında sokak ortasında bir bankın üzerinde ölü bulundu. Kısacık hayatını, kaybedişleri üzerine kurdu ve bu kaybedişler sayesinde ölümsüz birçok eserin doğmasına neden oldu.

“Yaşarken nefret ettiğiniz o kişiyi, öldükten sonra çılgınca seversiniz.”

*

Sonay Karaman

Instagram: biyografivekitap