'Bizim laikler', Fransız ilahiyatçıyı dumur etmişlerdi
ensonhaber.com

Vakanüvis

Üniversite tarihimizde, çok sayıda tartışma görüldü. Yıllar içinde, farklı görüşlerdeki akademisyenler, birbirlerine karşı fikirsel mücadeleler yürüttü. Bunların içinde, en ilginçlerinden birisi ise “iyi de bir Hristiyan” olan Fransız ilahiyatçı ile Türk ilahiyatçılar arasında yaşanan “ilahî dinler tartışması”ydı.

İLAHİYAT FAKÜLTESİ'NE DÜNYACA ÜNLÜ BİR FRANSIZ HOCA GETİRİLDİ

Cumhuriyet'in ilk yıllarında, kamusal eğitimi baştan sona değiştiren yaklaşımlar uyarınca, üniversite düzeyinde de yeni düzenlemeler yapılıyordu. Bu kapsamda “Cumhuriyet Darü’lfünunu” (İstanbul Üniversitesi) bünyesinde bir İlahiyat Fakültesi kurulmuştu.

'Bizim laikler', Fransız ilahiyatçıyı dumur etmişlerdi

Eğitim öğretime 7 Ekim 1925’te başlanılan fakültede ilk dekanlık görevini, “usul-ı fıkıh müderrisi” ve Cumhuriyet’in ilk Adliye Vekili Mehmed Seyyid Bey yürütmüştü. Fakültenin öğretim üyeleri; İsmail Hakkı Baltacıoğlu ve M. Fuat Köprülü gibi isimlerin yanı sıra İsmail Hakkı İzmirli, M. Şerafettin Yaltkaya, M. Şemsettin Günaltay, Halil Hamid Bey, Mustafa Şekip Tunç, Şevket Bey, Hüseyin Avni Bey, Mehmet Ali Ayni Bey, Yusuf Ziya Bey gibi isimlerden oluşmuştu. İlahiyat Fakültesi’nde Türk öğretim üyelerinin yanı sıra yabancı uyruklu hocalar da vardı. Fahri Özteke’nin Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi’nde yer alan “Darü'l-fünun’da Görev Yapmış Yabancı Uyruklu Bilginler” başlıklı makalesine göre, Fransız Prof. Dr. Georges Dumezil de bu isimlerden birisiydi. Hristiyanlık konusunda dünya çapında bir âlim olan Dumezil, çok yönlü birisiydi. Aslında dinler tarihi uzmanı olan Georges Dumezil, aynı zamanda mitograf, antropolog, etnolog ve filologtu da.

'Bizim laikler', Fransız ilahiyatçıyı dumur etmişlerdi

DUMEZİL’E “DİNLERİN DOĞUŞUNU TESADÜFLE AÇIKLA” BASKISI

Her fırsatta Türkiye’yi çok sevdiğini anlatan Fransız profesör, görev yaptığı dönemde tuhaf bir laiklik tartışmasının odağında yer almıştı. Milli Eğitim Bakanlığı’nda, akademik camiada ve basın dünyasındaki bazı isimler, “Laikliğin tavizsiz uygulanması gerektiğini, bu çerçevede İlahiyat Fakültesi’ne büyük görev düştüğünü” savunuyorlardı. Bu çevreler, Georges Dumezil’den derslerde “İslam dininin doğuşunu tesadüflere bağlayarak” açıklamasını istiyorlardı. Aynı çevreler bununla da yetinmiyor, diğer ilahi dinlerin de “tesadüfle” açıklanmasını talep ediyorlardı.

'Bizim laikler', Fransız ilahiyatçıyı dumur etmişlerdi

Anılarında bu tartışmalara değinen Prof. Dr. Dumezil, istenen şeylerin bilimsel bir temeli olmadığından hareketle kendilerine itirazlar geliştirdiğini anlatmıştı: “Türkiye’ye geldiğim zaman Mustafa Kemal iki yıllık Cumhurbaşkanıydı ve bir demokrasi kurduğuna inanıyordu. Üniversitelerde bir Dinler Tarihi kürsüsünün oluşturulmasının Fransa’daki laikleşme sürecinin en önemli işaretlerinden biri olduğunu bildiği için Mustafa Kemal, hemen İstanbul’da böyle bir kürsü açtı ve bu kürsüde ders vermek bana nasip oldu. Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri benden bu derslerde İslam’ın tarihsel bir rastlantı, bir kaza olduğunu ispatlamamı istiyorlardı ki benim buna hiç de niyetim yoktu.”

'Bizim laikler', Fransız ilahiyatçıyı dumur etmişlerdi

“KALKINMA SAĞLAMAYAN BATILI KÜLTÜREL ÖGELERİNİ ALMAYIN”

Derslerindeki gözlemlerini de anlatan Dumezil, hayıflanarak, Türk gençlerinin dinler tarihi derslerinin içeriğini algılama konusunda gerekli donanıma sahip olmadığından sözediyordu. Ortamdaki havadan rahatsız olan Georges Dumezil, meselenin politize edileceğinden endişe duyarak, kendisi kurduğu halde “Türk Dinler Tarihi Araştırmaları Kürsüsü”nün kurucusu olarak anılmak istememişti. Bu tartışmalardan yorulan Dumezil, dinler tarihi konusunda dünya çapında tanınan bir isim olmasına rağmen, dinsel sahada gerçekleştirilen düzenlemelerle ilgili fikirlerini açıklamadı. Hatta bir ara, uzmanlık alanını bırakıp, Anadolu’daki folklorik unsurları araştırdı, dil bilim alanında çalışmalar yürüttü. Bir dönem Edebiyat Fakültesi’nde de ders veren Georges Dumezil, çağdaş değerlerle millî unsurlar arasında sıkışıp kalmış gençlere, aydınlara “mutedil ve telifçi olunması” tavsiyelerinde bulundu. Dumezil, “Bilim ve sanatta Batı dünyasının hâkimiyetine boyun eğmeyerek üretken olunması gerektiğini, Avrupa’dan gelen ve kalkınmaya yardımcı olmayan öğelerin alınmasının sosyal yönden birçok zararlarının olacağını” söylüyordu.