Canım 23 Nisan, 100. yılımız kutlu olsun
Özel İçerik

Sizinle Kitap Ayracı içinde kitapları, yazarlarla röportajlarımı paylaşıyorum hep. Bugün ise, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mızın 100. yılı heyecanını birlikte paylaşmak istiyorum. Sosyal medyadan da görüyorum ki hepimizin dilinde şarkı olmuş o şiir:

“Bugün 23 Nisan,

Hep neşeyle doluyor insan…”

Bugünün 23 Nisan oluşuna her yıl bir başka coşkuyla, neşeyle dolup taştık. Ama bugün başka! Bugün coşkumuz ilk asrını deviriyor. Bir yanımız belki pandemi sürecinden sebep eksik hissediyor; ama nereden biliyoruz ki tersimizin düzümüzden daha güzel olmayacağını, daha iyi gelmeyeceğini…

“Bugün Atatürk’ten bir armağan,

Yoksa tutsak olurduk sen inan…”

Atatürk, bugünü biz çocuklara armağan etti diye başlayan nice konuşmalarda bulunduk, şiirler okuduk, korolarda şarkılar söyledik okul bahçesinde. Şimdi bu özel günü o günlerin bahçesinde, elimizde bir Türk bayrağı ile gezinerek kutlamanın tam zamanı. 100. yılımız bugün tarihe bir başka geçecek. “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mızda bir asrı deviriyorduk ve dünyaca bir virüsün etkisi altındaydık. Ama bu virüs, bizi bize bırakırken daha çok sevmeyi, başımıza ne gelirse gelsin onunla savaşabildiğimiz yanımızı bir kere daha gösterdi.” diye anabileceğiz. Bu kez bu Pollyannalık değil; gerçeğin, yaşanmışlığın ta kendisi!

Canım 23 Nisan, 100. yılımız kutlu olsun

ÇÜNKÜ 23 NİSAN ÇOCUK COŞKUSU DEMEK

Bir yandan virüs ile savaşıyoruz, evet; ama bir yandan da bayramımızı çocuklarımızla, çocuk ruhumuzla coşkumuzdan vazgeçmeden, belki evlerimizde; ama daha da bir olma, birlik olma ruhuyla kutluyoruz. Belki de bugüne ve bizim ruhumuza en uygunu da bu! En büyük karanlıklardan bile en aydınlığa çıkacağımız umudunu böylece hep diri tutuyoruz. Çünkü çocuk, umut demek. Çünkü 23 Nisan, çocuk coşkusu demek. Biz bir çocuk coşkusunda günlerdir resimler çiziyor, balkonumuza bayraklar asıyor, şarkılar söylüyor, şiirler okuyor, bugüne hazırlanıyoruz…

Şimdi sorarım size, böylesine emek dolu bir asır kutlaması, hangimizin hafızasından silinir?

Canım 23 Nisan, 100. yılımız kutlu olsun

ÇOCUK MASUMİYETİNE DÖNÜŞ

Yaşadığımız süreçle ilgili siyasi, dini ya da olmayan pek çok şey söylendi. Üzerine uzun uzun konuşuldu. Hala pek çok şey konuşuluyor. Elbette konuşulmaya da devam edecek. Her olayın bir resmi yüzü var; ama ben şimdi tüm bunlardan uzakta balkonumdan gökyüzüne bakarken, kendi içimize dönüşümüzde bizi bekleyen bir çocuk masumiyetinin varlığını düşlediğimi paylaşmak istiyorum. Gökyüzü bir anda içimdeki çocuğun, coşkusunu yitirmemiş tüm çocukların masumiyeti ile doluyor. Karşı çatıdan iki kuş havalanıyor; tüm savaşlar, açlık, yokluk, virüsler silinip gidiyor. Yarınlara daha umutla baktıran bir günün sevincini insan yüreğinde hissederken, sonrasının pek bir önemi kalmıyor. Bir düşleyin, çocuğunuz ile bir oyuna çevirin, çok iyi gelmez mi?

Sonra yine aynı noktadan şu soruyu soralım: Peki ya yaşanan her şey tam olarak bunun içinse! Yaşadığımız evrende duyduğumuz inancımıza göre bizi kalpten kucaklayan dinimiz, bize yabancı kardeşimizin kendine has inancı ile yakınlaşmamız, ertesi gün Ramazan’ın ilk gününe uyanacak olmamız… Tüm bunlar toplaşıp gelip bir virüs ile birlikte yerleştiyse hayatımıza, sabırla bekleyip yaşayacaklarımızdaki güzel yanları görmek için heyecan duymaya değmez mi? Evet her şey zor, evet evde kalmak can sıkıyor; ama evirilemez miyiz, dönüşemez miyiz dersiniz?

Canım 23 Nisan, 100. yılımız kutlu olsun

COŞKU HEP DEVAM ETSİN DİYE

Bugün 100. yıl coşkusunu yaşıyoruz ve her yılkinden biraz daha fazla anlam yüklüyoruz bayramımıza. Peki ya bir yıl sonra 101. yılı kutlarken daha mı az heyecan duyacağız? Coşku dediğin şey hep artmaz mı nihayetinde?

Şimdi size bir başka pencere daha aralamak istiyorum… Galiba böylesi 100 yıl ruhunu daha içten yakaladı. Çocuklar yine yaşardı bu coşkuyu da, pandemiden öncesine bakınca biz ortak olabilir miydik yürekten, pek emin değilim! Çok uzağa gitmeden geçen 23 Nisan’ı düşünün. Hatırlayabildiniz mi? Hatırlayamazsınız. Çünkü hafızamız trafik çilesi, işlerin yoğunluğu, çocuğun okul taksitleri, aşkın uykusuz gözleri derken pek muhtemel bu coşkuyu kaydetmedi. Zaten biz de öyle delicesine heyecanlanamadık. Oysa şimdi yanı başınızda heyecanla bugünü kutlamak için hazırlanan çocuğunuzun her anını paylaşıyorsunuz. Sizin çocuğunuz olmasına da gerek yok. Bir yerlerde çocukların etkisi hepimizi sarıyor. Sosyal medya kaç gündür hep bugünden bahsediyor. Yine bahsederdi elbet; ama biz kaçırırdık sanki, ne dersiniz? Yine o görselleri beğenirdik; ama paylaşanı olmazdık. Şimdi hepimiz o görsellerin bir parçası olduğumuzu biliyoruz. Coşkumuz hep devam etsin diye, yıllar sonrası için en çok bu güzellikleri kazıyalım hafızamıza. Biliyoruz ki yaşadığımız her karanlık, aydınlığa er geç dönecek. Hafızamız işte o zaman bugünün coşkusuyla, Ramazan’ın sevinciyle, şükretmenin huzuruyla dolsun taşsın…

Bu açık bir mektup, önce kendime, sonra hepimize. Belki en çok çocukluğunu yaşayamamış, hep eksik hissetmişlere... Önümüzdeki 23 Nisan’da yine bu güzelliklerden bahsedip, hafızamızı tazelemenin şenlikli yollarına düşelim dilerim. ‘Bak!’ diyelim kendimize, ‘Her şey çok zordu; ama biz nasıl da yendik! Nasıl da güçlüydük!’

Tüm bunlar coşkumuz hep devam etsin diye.

Çocukluğumuz, çocuklarımız, çocuk yanımız dert görmesin diye.

Çünkü umut hep orada…