Ceylan Taş ile son romanı Eyvahlar Olsun’u konuştuk
Özel İçerik

Ceylan Taş

Ceylan ile yüz yüze hiç tanışmadık. O, Ankara’da yaşıyor. Belki röportajımız için bir ihtimalimiz olur mu diye düşünmeye de zaten Koronavirüs mahal vermedi. Evimizde kaldığımız şu günlerde sizinle röportajlar paylaşmaya devam edeceğim elbet. Çünkü mesafeler bize engel değil, olamaz…

Ne diyordum, Ceylan! Eyvahlar Olsun romanını kargo ilk getirdiğinde kapağına bakıp sıcacık hissetmiştim. Sosyal mesafeden kurduğumuz arkadaşlıkta da hissettiğim gibi. @birceylan adıyla yer aldığı sosyal medyada bulunuşun hikâyesi kadar tatlı, akıp gitti. “His insanıyım ben!” diye özetliyor kendini. Gerçekten öyle. Ne hissediyorsa peşinden koşuyor. Çok seviyorum böyle insanları. Ceylan’a çok soru sordum. Tüm hisleriyle, samimiyetiyle, muzip yanını da katmayı ihmal etmeden cevapladı. Yine bir kahve hazırlayıp okumalık bir röportaj oldu…

O zaman #evdeyimokuyorum demeye devam!

Keyifli okumalar…

Ceylan Taş ile son romanı Eyvahlar Olsun’u konuştuk

HİS İNSANIYIM

- Merhaba Ceylan! Kendi gözünden kendini nasıl anlatırsın? Hadi başlayalım…

Kendimi kendi gözümden anlatırsam yazık ederim, daha tarafsız ve düz anlatayım. Otuz yaşındayım ve otuz yaşında olmak çok güzel, keşke ölene kadar otuz yaşında olsam. İkinci kitabım çıktığı için mutluyum. İkinci çocuğum doğduğunda da böyle hissetmiştim. His insanıyım. Evet, kulağa havalı geliyor burada bitirsem mi?

- Bence güzel anlattın. Yazmaya nasıl başladın? Yazmak senin için ne ifade ediyor?

“Yazmak benim için ne ifade ediyor ?” diye ben kendime de sormuştum yakın zamanda. Şöyle sormuştum, “Yazmanın önceden ifade ettiği şeyle, şu an ifade ettiği şey aynı mı?” Evet aynı. Ben kendimi arıtmak, onarmak, ihya etmek için yazıyorum. Ciddiyim, elim her defasında buna gidiyor. Sevinince de üzülünce de, gülesim gelince ya da ağlayasım... O şeyi kelimeler halinde görmek istiyorum. Kelimelere dökerken duygunun tüm hatları net olarak ortaya çıkıyor. Önce ajandalar birikirdi dolapların üzerinde, sonra blogda yazılar birikti, şimdi kitaplar birikecek belki de. Kimi müzik yapar, kimi resim, kimi pasta. Benim için de yazmak öyle.

- Peki yazma rutinin nedir?

Rutin deyince aklıma pazartesileri sütçüden süt alıp sütlaç yapmak geliyor ilk. Demek oluyor ki yazma rutini ya da disiplini olan biri değilim. Yazasım gelince yazıyorum, büyük lüks değil mi?

- Gerçekten öyle… ‘Eyvahlar Olsun’ ikinci romanın. Şimdi şöyle bir geri dönüp baktığında ne hissediyorsan, bu kitabı ohislerle yazdığını söyleyebilir miyiz?

Kitabın iskeleti bir şekilde benim yürüyüp geride bıraktığım yol tabii. Yaşadığım, tanık olduğum ya da tahayyül ettiğim şeyler. Bir ucunu da olsa görüp bilmediğim bir şeyi yazamam ki…

Ceylan Taş ile son romanı Eyvahlar Olsun’u konuştuk

YİNE DE TAM OLMAYACAKTI, TAM NEDİR Kİ!

- Peki ne anlatıyorsun bize bu romanda? Neyi görelim istiyorsun?

“Görünenin ardı var ve orası görünenden daha büyük diyorum.” galiba özetle. Buzdağı! Bir kadın sadece reçel pişiren bir annesi olsun diye her şeyini vermeye hazırken, diğer kadın sadece reçel pişiren annesi yüzünden bir küçük ev aletine dönüşüyor mesela. Biri terk ediliyor, biri evleniyor; ama ohoo. O ona imreniyor, o da ona imreniyor; ama hiçbiri birbirini bilmiyor. Yani “Şu şöyle olsaydı bu yine de böyle olmayacaktı!” diyorum. “Yine de tam olmayacaktı, tam nedir ki!” diyorum.

- Bir kadının, bir annenin, var olmanın, bazen de yok olmanın zaman zaman çelişkili halleriyle yazıyorsun ve burada karakterlerini nasıl buluyorsun? Onlar mı seni buluyor?

Karşılıklı. Bir duygu üzerime gelip beni yazmaya itince ben de onun üzerine gidip içini deşiyorum, tam olarak ne olduğunu anlayabilmek için. Öfke gibi görünen şey bazen sadece kırgınlık, hırs, bazen sadece kıskançlık. Sadece iyi duygularla donatılmış bir melek olmadığıma göre, üzgünüm sanırken mızmızlık ya da şımarıklık ettiğimi gördüğüm de oluyor. Net olarak görmek için iyice yaklaşmak lazım.

- Bu romanda en bağlandığın karakter hangisi? (Belki çok sebepten ya da sebepsiz yere…)

Tek bir isim veremiyorum gerçekten, kendim de düşündüm bunu. Hepsi benim bebeklerim… Birkaç karakteri aynı şiddetle yakın hissediyorum kendime. İki isim hakkım varsa Reyhan ve Hicran'ı yan yana yazmak isterim.

- Tabii iki tane olsun. Bize Reyhan ve Hicran’ı anlatır mısın? Nasıl insanlar onlar?

Reyhan, iş güç sahibi, kendi ayakları üzerinde duran, parmakla gösterilecek güçlü bir genç kadın. Ama o tüm bunları sadece bir dilim salçalı ekmeğe değişebilecek gibi, çünkü… Çünküsünü okuyun : )

Hicran, yazarken gözümün önünde niyeyse beyaz tenli ve kumral olarak canlanan genç bir kadın. Çok neşeliydi, dünyanın en mutlu insanı oydu; ama her gün sırtına yeleğini giyip parktaki bankta saatlerce oturuyor, çünkü… Çünküsü yine kitapta : )

Ceylan Taş ile son romanı Eyvahlar Olsun’u konuştuk

YAZACAK ÇOK ŞEYİM OLDUĞUNU, ANLATTIĞIMDA CAN KULAĞIYLA DİNLEYEN OLAMADIĞINI İLK FARK ETTİĞİNDE ANLADIM


- Beni bu romanda sanırım en çok “Başka Birinin Kısa Öyküsü” başlıklı bölüm etkiledi. Anneliğinde, kendini bulma çabanda böyle çok kısa hikâyen oldu mu?

Elbette. Hepimizin var, anne olan olmayan ya da kadın erkek hepimizin. Her şey avucumuza konmaz, bazen inşa ederiz.

- Ne zaman fark ettin yazacak çok şeyin olduğunu?

Anlattığımda can kulağıyla dinleyen olmadığını ilk fark ettiğimde. Yani dokuz on aylıkken.

- Bir bölümün son cümlesi şöyle: “Kendimi ne yazık ki, -sorun da işte bu ya- ne yazık ki enine boyuna anlıyorum.” Altını çizdiğim cümlelerden biri oldu. Böyle hissettiğin anlardan birinde mi yazdın ya da ne bileyim çoğu zaman böyle mi hissedersin?

Hehe, bu benim en büyük derdim olabilir. Ben niyeyse kendimi gereksiz şekilde çözümlemeye çalışan biriyim, ne gerek vardı ki bu özelliğe? Kendim hadi neyse, başkalarını da çözümlemeye çalışıyorum, durumları, olayları. Bu kadar kişiyle baş edilir mi, hiç hoş değil gereksiz. HİS İNSANIYIM. Enine boyuna hissedip anlıyorum kendimi de seni de onu da bunu da. Herkese hak veriyorum, hepiniz çok haklısınız, ver elini bayılmak.

Ceylan Taş ile son romanı Eyvahlar Olsun’u konuştuk

AFERİN SANA BE KIZIM, İYİ Kİ ASILDIN BU İŞE, AFERİN SANA! HİSSİ SARMITI

- Arada mektuplar var. Mektup yazıyor musun hala?

Ben mektup yazmam, haberi gelir…

- Bu romana başladığında nasıl ilerleyeceğini biliyor muydun? Yola mı bıraktın kendini, yoksa yolun sahibi mi oldun?

Aklıma tek bir cümle gelmişti ilk olarak, kısacık da bir hikâye, çok sevmiştim ve onu yazarak başlamıştım; ama nasıl ilerleyeceğini hiç bilmiyordum. Yazdıkça şekil değiştireceğini tahmin ederek devam ettim ve öyle oldu. Tek bir kadından bahsetmeyi planlamıştım en başta; ama baktım tepeme bir sürü kadın doluştu.

- İlham perilerine inanıyor musun? Kapını çalmalarını bekliyor musun?

İlhama inanıyorum, inandığım en büyük şey ilham. Fakat onu neresinden nasıl tutmak gerektiği konusunda yeni şeyler öğrendim. Mesela aklına şahane bir cümle geldi; ama sen markette kasa kuyruğundasın, hoop çıkar çantadan defterini kalemini, çabucak karala. Çünkü uçuyor, bu kesin, bir sürü cümle uçurdum kaçırdım. Şimdi böyle yapıyorum.

- Yazarlık yolunda kendini en tam hissettiğin, iyi ki bu yola çıktım dediğin o an neydi?

Ah... Geçtiğimiz yaz kendimi sıkı bir okuma yazma kampına sokmuştum, telefonsuz internetsiz bir kamp. Sadece günlük işlerimi yapıyorum ve geri kalan vakitte okuyorum, yazıyorum. O günlerden birinde işte yemek pişiriyordum, sonra aklıma bir şey gelmişti ve alelacele ellerimi silip not etmiştim. Tam anlatabildim mi bilmiyorum; ama çok kendi halinde ve ani gelişen bir haldi. O andan sonra, çok ciddiyim çünkü bu çok nadir olur bana, bütün ruhumu ''Aferin sana be kızım, iyi ki asıldın bu işe, aferin sana!'' hissi sarmıştı…

Ceylan Taş ile son romanı Eyvahlar Olsun’u konuştuk

BU SORUYU BİR GÜN BİRİ SORMADAN ÖLÜP GİDECEĞİM DİYE ÇOK KORKUYORDUM

- Instagram’da adın birceylan. Sanırım bunun tatlı hikâyesini de dinlemek istiyorum senden?

Bu soruyu bir gün biri sormadan ölüp gideceğim diye çok korkuyordum. Çünkü cevabı bence etkileyici, ben etkilendim. Evet, birceylan. Yani bir anne değil, bir eş değil, bir dost ya da bir evlat değilken, kimsenin hiçbir şeyi değilken, kendi halindeyken, kendi içinde, özünde, tekil ve yalın olarak, sadece, bir ceylan kişisi.

- Gerçekten çok anlamlı! Çok eleştiri alıyor musun Ceylan? Yani evinde belki yaprak saran, çorba kaynatan o kadın, bir anne, ikinci kitabını yazdı. Ve ne hissediyorsun?

Evet yaprak saran, çünkü ne yazık ki çocuklarım çok seviyor yaprak sarmasını, ne yazık ki. Bu konuda çok iyi eleştiriler aldım ben, çok iyi hissettirildim, bir sürü kadın uzaktan uzağa sırtımı sıvazladı. Her fırsatta söylediğim gibi, bana ''Koş git, çek al!'' diyen kadınlar olmasaydı bu şeyler benim aklıma bile gelmeyecekti belki, tam emin olamıyorum. Koşalım gidelim çekelim alalım bence, devam edelim güzel bu.

- Bir sonraki kitabını yazmaya başladın mı peki?

Başladım, broşür şu an. Büyüyüp serpilsin, görelim inşallah…

: Teşekkür ederim.

Ceylan Taş: Teşekkür ederim.

Ceylan Taş ile son romanı Eyvahlar Olsun’u konuştuk

Eyvahlar Olsun

Ceylan Taş

Küsurat Yay.

S.: 148

Kitabı satın almak için tıklayınız: kusuratyayinlari

*

Instagram: biyografivekitap