
Aybüke SENGİR/ [email protected]
Kırmızı yanaklı, basit elbiseli, hiç yorulmadan herkesin yardımına koşan kız çocuğu Heidi, aslında İsviçre’nin toplumsal tarihinde hatırlanmak istenmeyen bir gerçeğin simgesiydi. Heidi’nin çıplak ayakları bugün çocuklara karşı işlenmiş bir suçun üzerinde koşuyordu aslında. Onun çıplak olan ayakları İsviçre’nin köle çocuklarını temsil ediyordu...
“Yalnızca 1930 yılında 30 bin çocuk bu şekilde köle olarak kullanıldı. İstismara maruz kalan çocuk sayı da 100 bini geçti. “
İsviçre'nin kara tarihi: Köle çocuklar ViDEO
SÖZLEŞMELİ ÇOCUKLAR: VERDİNGKİNDER
1860-1974 yılları arasında İsviçre’de çocuk sömürüsünün en feci örneklerinden biri yaşanmıştı. Devlet, kiliseyle işbirliği yaparak bakıma muhtaç çocukları Alpler’in eteklerindeki çiftliklere gönderiyordu. Burada çalıştırılan çocuklar “verdingkinder” yani sözleşmeli çocuk olarak adlandırılıyordu. Bu kimsesiz ve çaresiz çocuklar kiralandıkları çiftliklerde her türlü işe koşturuyordu. Şehirlerde kurulan pazarlarda bazen köle gibi satışa çıkarılıyorlardı.
AİLELERİNE ENGEL OLDULAR
Kiralandıkları ailelerin şiddetine, cinsel tacizine maruz kalıyorlardı. Çocuklarını geri almak isteyen aileler hapse atılıyor ya da onlarda çocukları gibi bazı kurumlarda zorla çalıştırılıyordu. Bu şekilde ailelerin üstünde ciddi bir baskı oluşturuluyor ve ısrarcı olmamaları sağlanıyordu.
BUGÜN KARNIM DOYACAK MI ENDİŞESİ
Walter Steck verdingkinder olarak istismara uğrayanlardan Steck, “Yatağımı ıslattığım zamanlarda bana yemek vermezlerdi ki uzun zaman ıslattım. O zamanlar hep aç kalırdım” diyor. Annesi ve babası toplum düzenine uymadığı öne sürülerek, Steck onlardan alınıp bir bakıcı aileye veriliyor. Orada daha beş yaşında tarlada çalışmak zorunda kalıyor. Steck, bütün çocukluğunu orada geçiriyor. Yaşadığı ev yıkılmış, evi onun için asla bir yuva olmamış; “Hiç bir zaman sofraya onlarla birlikte oturamazdık. Yemeğimizi ayakta lavabonun başında yemek zorunda kalırdık. Her zaman ayakta yerdik.“
BÜYÜK ZULÜM 1800’LERDE BAŞLADI
Özellikle de fakir aileler çocuklarını vermek zorunda kalırdı. 1800'den bu yana çocuklar, pazarlarda küçük köleler gibi ticareti yapılırdı. O zamanlar fakir bir tarım ülkesi olan İsviçre'de ucuz iş gücü olarak kullanılıyorlardı. Devletten en az yemek yardımı talep eden çiftçilerin bu çocukları alma hakkı bulunuyordu. Sabah başlayıp geç saatlere kadar çalıştırılıyorlardı. 16 yaşına kadar bu sürüyordu.
Yazar ve tarihçi Loretta Seglias, “İş, bir eğitim yöntemi olarak görülüyordu. Çoğu çiftçi bakıcı ailelere verilen çocuklar, iş gücü olarak kullanılıyor, suistimale uğruyorlardı“ diyor.
ESKİ YURTLARDAN BİRİ ANIT HALİNE GETİRİLDİ
Bu suistimal edilen, kullanılan çocuklar uzun süre sustu. Bu konu İsviçre'nin iyi imajını bozuyordu. Daha yeni yeni bu karanlık tarih hakkında açıkça konuşulabiliyor. Eski yurtlardan biri şimdi anıt haline getirilmiş mesela. Onu da devlet yaptırmıyor. Bir zamanlar kendisi de burada çocukluğunu geçiren ve mağdur olan bir İsviçreli işveren yaptırıyor.
İş adamı Guido Fluri'nin başlattığı girişimle devletten sadece özür değil maddi tazminat da talep edildi; sonuçsa başarılı oldu. İsviçre Parlamentosu o dönemde Verdingkinder denilen mağdurların her birine 20 bin euro verilmesine karar verdi. İşadamı Fluri'nin çabası olmadan bu sonuca ulaşmaları mümkün değildi.
Verdingkinder İnisiyatifi kurucusu Guido Fluri: “Bu mağdur grubun gücü çok az. Ya da aslında lobileri yok. Böyle olunca konu gündemden kayboluyordu. Medyada konu ediliyordu ama tabii ki diğer taraftan tüm bu girişim güç istiyor ve para gerektiriyor. Bu kesin.“
YÜZ BİNLERCE ÇOCUK SUİSTİMAL EDİLDİ
İsviçre'de yüz binlerce çocuğun bu şekilde suistimal edildiği tahmin ediliyor. Çoğu önce bakıcı ailelere sonra da yetimhanelere veriliyordu. Buralarda kendilerini savunmayı öğrenmediler. Onları koruması, güç vermesi gereken ebeveynler ise çocuklarıyla ilgilenmedi.
“AİLELERİMİZ GELİYOR MU DİYE BAKARDIK”
Bugün Walter Steck çalıştırılmış bir çocuk olarak geçmişinden açıkça bahsedebiliyor. Ve bu karanlık tarihe tanıklık ediyor. Walter Steck, “Burada dar bir yol vardı. Yukarı doğru çıkardı ve tepeden tren istasyonu gözükürdü. Biz çocuklar yukarı çıkıp, ailelerimiz geliyor mu diye bakardık. Tabii ki bende. Benim annem babam hiç gelmezdi. Evet bu çok acıydı” ifadelerini vermişti.
AFFEDEMİYOR
Walter Steck her geçen günün tadını çıkarıyor. Öç almak istemiyor ama affedemiyor da. Çünkü nefret ve şiddetle dolu çocukluğu onu bugün bile etkiliyor.
Steck son olarak şöyle diyor; “Bir çok kişi biliyordu ama kimse ilgilenmedi. Bizim söylediklerimize de inanmıyorlardı. Biz diye konuşuyorum çünkü diğerlerinin başına da aynısı geldi. Öyle değil mi? Kimse üzerimizden yük almadı.“ Şimdi 70'li yaşlarında, ona 20 bin euro tazminat verdiler. Bu sadece kabul etmesi anlamına geliyor. Tazminat kelimesi hoşuna gitmiyor, çünkü acılarının telafi edilmesi imkânsız.