KCK davasında Öcalan itirafları

KCK davasında Öcalan itirafları

PKK'nın şehir yapılanması KCK'ya yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 50 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, soruşturma aşamasında dosyası ayrılan, ancak önemli olması nedeniyle ifadelerine iddianamede yer verilen İrfan Dündar'ın, Abdullah Öcalan'ın örgütün gelişmesi ve yönetilmesinde Prof. Dr. Yalçın Küçük ile İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek'in fikirlerinden faydalandığını söylediği kaydedildi.

Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı İsmail Tandoğan tarafından hazırlanan iddianamede, Öcalan'ın avukatlığını yapan ve bir piknikte olduğu iddia edilen kalaşnikoflu fotoğrafları basına yansıyan İrfan Dündar'ın, ''Ergenekon yapılanması ile PKK/KCK arasında şahit olduğunuz bağlantılar hakkında bildiklerin nelerdir?'' şeklindeki soruya verdiği cevap da yer aldı.

SABRİ OK ERGENEKON'UN ADAMI

İddianamede, Dündar'ın şunları söylediği kaydedildi:

''2005'te Sabri Ok cezaevinden çıktıktan sonra Ağrı'nın Eleşkirt ilçesinde askerlik görevini yapmakta iken ben bir kere ziyaretine gitmiştim. Burada yaptığım ziyarette Sabri Ok'un yakın arkadaşlarından ve sürekli kendisini ziyaret eden, ismini şu an hatırlamadığım bir şahıs bana, Sabri Ok'un askerlik görevini yaparken jandarma istihbaratından Zeki ya da Zekeriye isimli bir binbaşı ile sürekli temas halinde bulunduklarını, fikir alışverişinde olduklarını, Sabri Ok'un askerlik yaptığı dönemde iki askerin kendisini koruduğunu anlattı. Askerliği bittikten sonra Sabri Ok'un örgüt içerisinde hızla yükselerek Avrupa sorumluluğuna geldiğini ve Abdullah Öcalan tarafından da Sabri Ok'un örgüt içerisinde korunduğunu ve bir keresinde Abdullah Öcalan'ın 'benim Türkiye temsilcim' dediğini hatırlıyorum. Dolayısı ile Sabri Ok'un Ergenekon yapılanması ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Yukarıda da ifademde anlattığım gibi Sabri Ok ile Hatice Korkut isimli şahısların 2006 yılı sonlarında havayolu ile çok rahat bir şekilde Kuzey Irak'a, PKK'nın kamplarına gittiğine şahit oldum.''

İrfan Dündar'ın, PKK örgütünün siyasal yapılanması içerisinde faaliyet yürütecek milletvekilli aday adayı olmak isteyen kişilerin ''Türkiye komisyonu'' ve ''dağ komisyonu'' tarafından değerlendirildikten sonra belirlendiklerini anlattığı kaydedilen iddianamede, Dündar'ın bu milletvekillerinin faaliyetlerinin çoğunun talimatını Sabri Ok'tan aldıklarını söylediği ifade edildi.

BDP GÖSTERMELİK PARTİ

İddianamede, Dündar'ın ''2011 seçimlerinde milletvekili seçilen bağımsız milletvekilleri Meclis'e girme taraftarıydı, ancak Duran Kalkan ve Sabri Ok'un talimatları neticesinde Meclis'e girip milletvekilliği yemini etmekten vazgeçtiler. Bu milletvekilleri zaman zaman örgütün kırsal alanına giderek siyasi eğitim ve örgütten talimat alırlar. Benim gözlemlerime göre BDP göstermelik olarak faaliyetlerini sürdürür. Bu parti üzerine düşen görevi yapamayan, siyasi gücünü kullanamayan bir partidir. Yaptığı faaliyetlerin tamamının talimatını kırsal alandan alır'' şeklindeki ifadelerine yer verildi.

"ÖCALAN, YALÇIN KÜÇÜK'E DEĞER VERİR"

İrfan Dündar'ın ifadelerinde, Ahmet Çelen'in kendisine, Abdullah Öcalan'ın başlattığı kampanyaya katılmayan Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'i, belediye temizlik işçisi kadrosunda görev yapan Ümit Aydın ve Seda Akbaş'a sorgulattığını söylediğini anlattığına yer verilen iddianamede, Dündar'ın ifadesinde, ''Benim gördüğüm kadarı ile Abdullah Öcalan, Yalçın Küçük'ün fikirlerine çok değer verir, örgütün gelişmesi ve yönetilmesi yönünde aldığı kararlarda Yalçın Küçük'ün fikir ve görüşlerinden faydalanır, hatta Yalçın Küçük'ün yayınlanan bütün kitaplarını özellikle ister ve okur'' dediği kaydedildi.

PERİNÇEK- ÖCALAN İLİŞKİSİ

İddianamede, Dündar'ın ''Doğu Perinçek, PKK ve Abdullah Öcalan arasındaki ilişkiye dair bildiklerin nelerdir?'' sorusuna verdiği cevap da şu şekilde yer aldı:

''1991'de Doğu Perinçek, PKK'nın Bekaa Vadisi'nde bulunan kamplarını ziyarete gidiyor, burada Abdullah Öcalan ile görüşüyor, daha sonra bu görüşmeler Doğu Perinçek'in başında bulunduğu gruba ait 2000'e Doğru dergisinde yayınlanıyor. Bu derginin yayınlanmasından sonra Türkiye ve dünya kamuoyunda PKK terör örgütü ve Abdullah Öcalan tanınmaya başlandı. Böylece Abdullah Öcalan ve PKK herkes tarafından tanınmış oldu. Bu, örgüt için dönüm noktalarından biridir. Bu olaylardan sonra PKK'nın üst yönetimi ile görüşmek için basın mensupları PKK kamplarına gitmiştir. Ve bu süreçten sonra aralarında çatışma bulunan Doğu Perinçek ile Abdullah Öcalan arasında bir yakınlaşma başladı ve 1991 yılı genel seçimlerinde aday olacak HEP milletvekillerinin birlikte seçilmesi ve milletvekillerinin isimlerinin belirlenmesi konusunda ortak listeler oluşturulmaya başlandı, ancak aralarında anlaşmazlık çıktı ve anlaşamadılar.

"ÖCALAN'IN FİKİR BABASI PERİNÇEK.."

1999'da Abdullah Öcalan'ın yakalanmasından sonra Doğu Perinçek, Öcalan'ın avukatı olan Doğan Erbaş üzerinden Abdullah Öcalan ile haberleşiyordu. Bu görüşmelerin birisinde ben de vardım. Doğan Erbaş ve ben birlikte İP İstanbul il binasına gittik. Burada Doğu Perinçek vardı, buradaki görüşmemizde Perinçek bize Öcalan'ın demokratik Cumhuriyet fikrinin olumlu olduğunu söyledi ve Öcalan'a götürmemiz için bize kitap verdi. Benim bu görüşmelerden anladığım, Doğu Perinçek'in, Abdullah Öcalan'ın PKK terör örgütünü yönlendirmesinde yol gösterdiği ve fikir babalığı yaptığını biliyorduk. Daha sonraki yıllarda avukat arkadaşlarım Doğu Perinçek ile yine görüştüler ve Perinçek'ten alınan notları Öcalan'a ilettiler. Ayrıca Perinçek'in kurduğu İP içerisinde Abdullah Öcalan'ın avukatı olan Doğan Erbaş'ın kardeşi Abuzer Erbaş'ın İzmir ve Aydın'daki İP yönetiminde yer aldığını duymuştum.''

"KÜRTLER EN ÇOK ZARAR GÖREN TARAF OLDU"

İddianamede, ifadesinde, Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra gençliğin verdiği heyecandan dolayı Abdullah Öcalan'ın avukatlığını yaptığını, fakat hiçbir eyleme katılmadığını iddia eden Dündar'ın, şu beyanına yer verildi:

''Bana bir fırsat daha verilmesi halinde hayatımdan örgütü çıkartarak yeni bir başlangıç yapmak istiyorum. Yakalanmadan 3 ay kadar önce zaten Asrın Hukuk Bürosu'ndaki görevimi ve örgüt içerisindeki konumumu terk ederek normal hayata dönmeye çalışıyordum. Yakalanmam benim için bir şans oldu. Örgüt içerisinde edindiğim tecrübe, PKK'nın 30 yıllık tarihinde Kürtlerin en çok zarar gören taraf olduğunu gördüm. TCK 221. maddede (Etkin pişmanlık) tanımlanan lehime olan hususlardan faydalanmak istiyorum.''