
- Haberler
- Kitap Haberleri
- Albert Camus ve Yabancı
Albert Camus ve Yabancı
- 17.05.2017 - 10:15
EN ÇOK ÇEVRİLEN KİTAP
Yabancı, yazarı Albert Camus'un en çok okunan, tanınan, satılan ve çevirilen kitabı olarak kendine has bir rekora sahip kitabıdır.
Az hacimli ve okuyucusuna keyif veren bir yapıt. Edebiyat dünyasında silinmez izler bırakan Camus, henüz 46 yaşındayken geçirdiği trafik kazansında hayata veda etti. Yazar, 1957 yılında Nobel Edebiyat Ödülüne layık görüldü.
Büyüleyici kalem yaşasaydı kim bilir daha ne eserler yazardı.
GİZEMLİ ROMAN
1913-1960 yılları arasında yaşayan Camus, dünya edebiyatına bir armağan gibidir. Yazdığı eserlerle adından sıkça söz ettirmeyi başaran Camus, 119 sayfalık gizemli romanı Yabancı'yı 1942 yılında yayımlamıştır.
ÇOK OKUNDU
Yazıldığı dönem içinde pek az yazara nasip olan kısa sürede geniş okur kitlesine ulaşabilme ve baskı üstüne baskı yapma başarısında Camus'un yalın ve akıcı bir dile sahip olmasının etkisiyse yadsınamaz.
ANLAMSIZ BİR HAYAT
Ölümün bu dünyada kaçınılmaz bir son olduğuna, bunun farkında olan bireyin yaşadığı hayatı anlamsız bulduğuna dair çarpıcı bir roman. İçinde barındırdığı dram ve trajedi ile okuyanları türlü sorularla baş başa bırakır.
YABANCI
Roman kahramanının bir adı yok. Varsa da yazar bunun bizim öğrenmemizi istemese gerek, çünkü bizimle tam anlamıyla tanıştırmıyor. Yalnızca soyadını vermekle yetinmiş.
Her şeye yabancı, adsız karakter; Mösyö Meursault…
Bir kimlik bunalımıdır onun yaşadığı. Toplumda gerçek olan hiçbir şey Meursault için hakikat özeliğini taşımaz. Dediğim gibi o bir yabancıdır.
Kendine bile.
ÖLÜM KARŞISINDAKİ BOŞVERMİŞLİK
Meursault’un hayatta tek varlığı annesidir. Ancak annesinin öldüğünü öğrendiğinde hiçbir tepki vermez. En ufak bir üzüntü belirtisi bile yüzüne yansımaz. O kadar rahattır ki çevresindeki insanlar da bu garip duyguya anlam veremezler. Annesini seven bir adam, öldüğünde neden üzülmez, ağlamaz?
TABUTUN BAŞINDA...
Annesini görmeyi bile istemez o an. Tabutunun başında oturur türlü hayaller kurar, derin düşüncelere dalar. İçinde bulunduğu toplumsal yapının değer yargılarını derinlemesine eleştirir. Bunu romanın satır aralarında görmek pekâlâ mümkündür.
KAYITSIZLIĞIN İÇİNDE BİR AŞK
Meursault nasıl bir kayıtsızlığın içindedir ki; annesinin ölümü karşısında üzülmek yerine, o gün bir kadına bile aşık olur... Meursault, bu buhranlı döneminde hayatına giren kadınla zamanının çoğunu geçirmekte onunla mutlu olmaya çalışmaktadır. Bununla birlikte, onun için artık hiçbir şeyin manası yoktur. Zaten olmayan manevi duyguları iyice körelmiştir. Bu anlamsız ve boş hayatta tutunacağı tek dalı sevdiği kadın olur.
SERT BİR TOKAT
Mösyö Meursault, beklenmedik büyük bir hadise ile bütün mutluluğundan ve dünyevi zevklerinden mahrum kalacak, zor günlere teslim olacaktır. Zaten bunalım havasında geçen hayatının, gerçek ve sert bir tokadını aslında o zaman yiyecektir.
Yaşamını alt üst eden bu hadise, kalbine onarılmaz yaralar açarken, başına da büyük belalar açacaktır. Meursault için eski olan her şey eski olarak devam edecektir.
Adını hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz kahramanımız bu dünyanın yabancısıdır.
Camus'un bu başyapıtını okuyun…