Dünyada ve Türkiye’de yayımcılığı kıyaslıyoruz
Özel İçerik

dünya ve türkiye yayımcılık kıyası

Bu yıl 5.’si gerçekleşen, dünyadan yayımcıları İstanbul’da buluşturan etkinlik Fellowship’te tam bir gün geçirmiştim hatırlarsanız. O gün “Yayıncılık Sektöründe ve Kültür Ekonomisinde Kadın Girişimci ve Yöneticilerin Yeri”ni tartışan bir panel izlemiş ve onu da aktarmıştım. Elbette dahası vardı. Pek çok şey konuştuk. Konularımızdan biri de yayımcılık konusunda benzerliklerimiz ve farklılıklarımızdı. Birkaç ülkeden yayımcı ile konu üzerine konuştum. Onlardan ayrıca Fellowship’i değerlendirmelerini de istedim. Şimdi derlediğim röportajı paylaşacağım sizinle. Ama unutmadan organizasyonun basın ayağını yöneten sevgili Uğur Ugan’a daveti için teşekkür ediyorum.

Hepimizin evlerimizde izole bir yaşama geçtiği Koronavirüs günlerinde daha çok okuduğumuz, kendimize yöneldiğimiz, her an bizden birine hastalık bulaşacakmış gibi tedbirli olduğumuz bu süreci de atlatacağız. Daha ne Fellowshipler, ne etkinlikler olacak. çeriklerimle her zaman burada olacağım. Paylaşacağım çok röportaj, hazırlayacağım çok içerik var...

#evdeyimokuyorum

NOT: Bir önceki '5. Fellowship’te kadınlar, yayımcılık sektöründe kadınların yerini konuştu' içeriğini okumak için tıklayınız.

Dünyada ve Türkiye’de yayımcılığı kıyaslıyoruz

GIGI ISHMAEL - Amerika

BURADA BÜYÜK BİR AİLE GİBİYİZ

- Merhaba Gigi, İstanbul Fellowship nasıl geçti? Neler düşünüyorsunuz?

İstanbul Fellowship Programı’nı diğerlerine göre daha başarılı buluyorum, çünkü daha kapsamlı. Türklerin daha misafirperver olduğunu düşünüyorum. Tabii bu diğerleri misafirperver değil, demek değil. Ama burada, diğer kültürlere karşı daha hassaslar. Diğerlerinde ise bunu çok göremiyorum. Mesela, Arapların kadın-erkek ilişkileri gibi… Bu yüzden buradaki Fellowship Programı’nı beğeniyorum. Burada büyük bir aile gibiyiz.

- Amerika’da yayımcılık konusu nasıl? Siz ne tür kitaplar çıkarıyorsunuz?

Büyük çoğunlukla popüler kültür üzerine kitaplar çıkarıyoruz. Güncel olan konulardan yayımlıyoruz. Geçenlerde ‘Cemal Kaşıkçı’ cinayetiyle ilgili bir kitap yayımladık örneğin. Türkçeden, İngilizceye çevirdik. Bunların yanı sıra kadın çalışmalarını ve bu tip önemli olan konularla ilgili yayınlar yapıyoruz. Ayrıca Buğra Gülsoy’un yeni bir kitabını da yayımlayacağız.

- Türklerle ilgili başka neler yapılıyor?

Kitaplar ve Netflix, başa baş çalışarak daha çok Türk kültürünü Amerika’ya getiriyorlar. Orada Türk yemekleri, Türk dükkânları ile büyük bir etkileri var; Türk kültürü, Amerika’da giderek büyümekte. Birçok insan Orta Doğu’yu sadece Filistin ve savaş alanı olarak düşünüyor; ama Orta Doğu’da dünyanın en iyi şiirleri ve romantik hikâyeleri bulunuyor.

- Netflix hayatımıza girdiğinden beri farklı birçok dilden ve ırktan insanların hayatlarına ulaşabiliyoruz, siz de bunu yayımcılıkla birleştirmişsiniz. Bu bağlamda özellikle sizde, Netflix-sosyal medya-internet dünyasının yayımcılık sektörüne etkileri nelerdir?

Kitapları satmak için onlara ihtiyacımız var. Kitapların satılacağından emin olmak sadece yayıncının değil, yazarın da sorumluluğundadır. Bu yüzden sosyal medyada takipçilere ulaşabilmek çok önemli hale geldi. Aslında bir anlamda yazarların kendilerini sattıklarını söyleyebiliriz, çünkü okuyucularımız, yazarların hayatından parçalar da görmek istiyorlar. Yani okuyucu, ne kadar yazarla bağlantı kurabiliyorlarsa o kadar çok okumak ister.

- Bu neden bu kadar önemli hale geldi?

Sonuçta onların da bir hayran kitlesi var ve bu kariyerlerini etkiliyor. Yani unutmayalım ki; yayımcı, yazarsız; yazar da yayımcısız başarılı olamaz. Büyük bir krallık inşa edebilmek için herkesin birlikte çalışması lazım. Bu yüzden sosyal medya önemli. Neflix ise bilhassa önemli, çünkü dünyanın birçok yerinde birçok eve ulaşıyor. Mesela İngilizce Netflix içerikleri de Arap ve Türk kültüründe bayağı popüler, görüyorum.

Dünyada ve Türkiye’de yayımcılığı kıyaslıyoruz

RUBEN PADILLO CORTES - Meksika

DAHA FARKLI YAZARLA TANIŞABİLMEK, ONLARI OKUYABİLMEK  İSTİYORUM


- Merhaba Ruben, Fellowship’i nasıl buldu? Neler söylersin?

İstanbul’a ilk gelişim değil; ama Fellowship’e ilk kez katılıyorum. Fellowship’in çok eşsiz bir deneyim. Birçok ülkeden yayımcı, çok büyük ve iyi planlanmış bir organizasyonda bir araya geldik. Ayrıca başka Fellowship’lerde göremeyeceğiniz kadar çok insan bir aradayız. Çocuk yayıncılığından tutun matbaaya kadar birçok farklı sektörden insanın bir arada bulunması ajanslar, yetişkin yayıncıları, hepsinin bir arada bulunması, hepimizin bireysel olarak networklerimizi çok genişletebilmemizi sağlıyor. Burada yeni yayıncılarla tanışıp organizasyonu görüp ülkemde ve yakınımdaki ülkelerde, benim kitap fuarımda bu insanları tavsiye edebilmek ve böyle bir organizasyonu tavsiye edebilmek beni çok mutlu ediyor.

- Meksika ve Türkiye kıyaslandığında yayıncılık anlamında ne tür bir benzerlikler farklılıklar görüyor?

En büyük fark dil. Türkiye’de birçok insan olmasına rağmen genelde Türkiye üzerine bütün Pazar; ama İspanya’da öyle değil. Çünkü beş yüz milyondan fazla insan İspanyolcayı konuşuyor ve bu kırktan fazla ülkeye dağılmış. O yüzden Meksika’da Arjantin’den gelen kitap veya Meksika’da Peru’dan gelmiş kitap veya Venezuela’dan gelmiş kitap bulmak çok zor oluyor. Böyle zorluklar olduğu için bir yandan avantaj bir yandan da büyük bir dezavantaj oluyor.

- Türkiye’yi ne kadar yakından takip ediyorsun? Okuduğun, bildiğin Türk yazar var mı?

Orhan Pamuk gibi daha bilindik yazarlar, İspanyolcaya zaten çevrilmiş. Benim kitap fuarıma zaten gelmişti iki yıl önce. O yüzden buradaki en büyük amaçlarımdan biri de bu, daha az bilinen çok yaygın olamayan dünya çapında bilinmeyen yazarları öğrenmek, onlarla tanışabilmek ve onların edebiyatını kendi açımdan değerlendirebilmek istiyorum. Daha farklı yazarlarla tanışabilmek istiyorum onları okuyabilmek istiyorum.

Dünyada ve Türkiye’de yayımcılığı kıyaslıyoruz

SHEREEN KREIDIEH - Lübnan

KÜLTÜRÜMÜZ YAKIN OLDUĞU İÇİN KENDİMİ YAKIN HİSSEDİYORUM

- Merhaba Shereen, Fellowship’i nasıl buldun? Neler söylersin?

Bu, benim beşinci gelişim. Özellikle kültürümüz hemen hemen aynı olduğu için çok yakın hissediyorum kendimi. Çok iyi hissediyorum. Organizasyonunun da çok iyi olduğunu düşünüyorum. Tebrik ederim.

- Lübnan ve Türkiye’yi kıyasladığında yayımcılık açısından neler söylersin?

Sizin kültürünüz, giyim kuşam tarzlarınız bizimle hemen hemen aynı. O yüzden bunları yakından takip ediyorum. Yayımcılıkta da aynı gidiyor gibiyiz. Farklı olan şey, siz bir destek alıyorsunuz devletten, biz destek alamıyoruz.

- Türk yazarları, Türk yayıncıları ne kadar yakından takip ediyorsun?

10 yayıneviyle daha önce görüşmüştüm, onlarla itibara geçiyorum. Mümkün olduğunca takipteyim.

Dünyada ve Türkiye’de yayımcılığı kıyaslıyoruz

ANA TURMANIDZE - Gürcistan

TÜRKİYE, GÜRCİSTAN'A GÖRE ÇOK DAHA BÜYÜK BİR ÜLKE

- Merhaba Ana, Fellowship’i nasıl buldun? Gürcistan’da neler yapıyorsun?

Kendimi daha çok yayıncı olarak tanımlıyorum. Aslında iş tanımımız olarak bir ülkedeki yayın haklarını satın alıp, onları ülkemde yayınlıyorum. Bir Gürcistanlı olarak burada bulunmaktan mutluyum. Türkiye ve Gürcistan arasında ki bağların devam etmesi için Türkiye’de ki organizasyonlara katılmamız çok önemli. Organizasyon gayet iyi yapılmış.  Uluslararası bir alandayız, anladığım ve bildiğim kadarıyla 60’tan fazla ülkeden katılımcı var. Bu Fellowshipler, basım ve yayıncılar olmak üzere herkes için önemli. Onları bir araya getirmek ve anlaşmalar yapmak için burada olmaktan çok mutluyum devamının olmasını diliyorum.

- Peki Gürcistan’daki yayımcılık ile Türkiye’deki yayımcılığı nasıl kıyaslarsın?

Öncelikle farklılıklardan bahsetmek gerekirse Türkiye, Gürcistan’a göre çok daha büyük bir ülke. Bu da yayımcılık çeşitleri çok daha fazla tabii; ama benzerliklere gelecek olursak mesela bugünkü katıldığım bir seminerde de Türkiye’deki gibi ortak haklara, yani ortak değerlere vurgu yaptığımızı ve okurlara bunu kazandırmaya çalıştığımızı gördüm. Mesela kadınların daha güçlendirilmesi gibi... Çocuk kitapları, özellikle öğretici kitaplarda biz ortak şeyleri vurguluyoruz, ortak değerleri vurguluyoruz.

- Gürcistan’da en çok hangi kitaplar okunuyor?

Öncelikle şunu sormamız gerekiyor: Bu kitapları kim için alıyorlar, kendileri için mi yoksa çocukları için mi? Eğer çocukları içinse bu kitapların iyi kalitede olmasına özellikle dikkat ediyorlar. Mesela bu kitaplardaki içerik en önemli olan kısım, yani ebeveyn alışkanlıklarından bahsediyor daha çok. Burada mesela bir kitap alınıyorsa bunun içeriği çok önemli. İkinci olarak da illüstrasyonlar, kitapta kullanılan karikatür ve resimler de bu konuda çok etkileyici oluyor. Eğer kendileri için alıyorlarsa bunun kişiden kişiye değişiyor olduğundan bahsetmem gerekir; ama genel olarak bir yorum yapacaksam bu konuda romantik kitaplar ve akademik kitapların öneminden bahsedebilirim. Şu da var: Mesela Türkiye’de bir kitap eğer çok sattıysa Gürcistan’da da satacağını düşünüyorum, çünkü aynı zevklere sahip olduğumuzu düşünüyorum.

Dünyada ve Türkiye’de yayımcılığı kıyaslıyoruz

KATJA KAC - Slovenya

BURADA EN SEVDİĞİM ŞEY, İŞ YAPARKEN ARKADAŞLIK DA KURULMASI

- Merhaba Katia, Fellowship nasıldı? Sen neler yapıyorsun?

Slovenya’da yayıncılıkta satış departmanında çalışıyorum. Daha önce fuarlara katılmıştım; ama Fellowship, onlardan daha büyük, daha avantajlı ve eşsiz bir deneyim. En büyük avantajın şu olduğunu düşünüyorum: Mesela bu bire bir görüşmelerde sonra bu insanlarla tekrar görüşebilirsin. Yani bire bir arkadaş ortamı kurulabilir, iş de yapabilirsin. Ama mesela Frankfurt’taki fuarda öyle olmuyor. İş görüşmesi oluyor, bitiyor ve çıkıp gidiyorsun. Benim burada en sevdiğim şey, iş yaparken arkadaşlık ortamının kuruluyor olması oldu.

- Türkiye’yi çok seviyor ve öneriyorsun…

Ben çalıştığım yerlerle çok iyi bir iletişim kurdum, çok güzel çok kaliteli kitaplar buldum ve ben inanıyorum ki öyle güzel şeyler için herkesin onu bilmesi gerekiyor. O yüzden ben işte öneriyorum, seviyorum.

- Slovenya ve Türkiye yayımcılığını kıyaslar mısın?

Mesela bir yayımcı ile konuşuyorum, “Biz, Türkiye’de küçük bir şirketiz.” diyor. Oysa yıllık 150, ne bileyim 300 yayın yaptığını söylüyor. Onların az dediği bizim için o kadar çok ki! Bizde ortalama 35. Tabii Türkiye nüfusu 80, bizimki 2 milyon. Bu büyük bir farklılık. Basım aşamalarımız da çok farklılık yok. Ama şöyle bir şey dikkatimi çekti. Özellikle çocuk kitaplarında, resimlere çok özen gösteriyorsunuz. Bu çok güzel bir şey.

- Takip ettiğin bir Türk yazar var mı?

Bu çok üzücü; ama yayınlar mıyız acaba diye okumam gerekenleri okuyorum. Onun dışında da zaten çok az okuyabiliyorum. En son Gülşah Yemen Sarıoğlu’nu okudum, çok beğendim.

Dünyada ve Türkiye’de yayımcılığı kıyaslıyoruz

(Soldan sağa: Hatice Saka, Fatoş Altunç, Melike Günyüz, , Esra Ceceli)

ESRA CECELİ - TURCA Genel Koordinatörü

İSTANBUL, BELKİ AVRUPA'NIN TELİF MERKEZİ OLUR

- Esra Hanım, ev sahibi olarak size sorayım, nasıl değerlendiriyorsunuz bu yılki Fellowship’i?

Bu yılki Fellowship’in geçen yıldan ileride olacağını düşünüyoruz. Geçtiğimiz dört yıla baktığımızda Fellowship’te yapılan işin,- bu bir sonuçta iş organizasyonu-  artık logaritmik bir artışla arttığını görüyoruz. Neredeyse bir önceki yıla göre on kat fazla telif satışı yapılmış geçtiğimiz yıl. Biz bu yıl onun yirmi katı çıkacağına inanıyoruz. Çünkü bu potansiyel var, daha ona ulaşamadık bile geçen yılki rakamları biz Ticaret Bakanlığı için derlediğimizde şuna ulaştık. Fellowship sadece öyle yayıncıların bir araya gelip sosyalleştiği bir yer değil, burada önemli bir iş yapılıyor. Türk yayıncılık camiasının bir yıl içerisinde yaptığı ihracatın yarısını, biz bu etkinlikte gerçekleştiğini öğrendik. Bu ülke ekonomisi adına çok önemli bir şey, dışarıya kültür satıyoruz. Hiçbir dış girdisi olmayan, tamamen yerli sermayeler üretilen bir şeyin ihracatından bahsediyoruz. Bu ihracatta sadece bir kitabın bir meta olarak satılması değil, onun muhteviyatı olan bizim kültürümüzün de dışarıya gitmesi anlamına geliyor. Bu birçok kapıyı arkasından açıyor.

- Örneğin?

Siz kitaplarla açtığımız bir kapıdan başka ticari çıkışların da sağlanmasına yol açıyorsunuz sizi kültürel anlamda tanıyan dünya başka üretimlerinizle de ilgileniyor. Bu bakımdan kültürün dışarı açılması genel müdürümüzün de dediği gibi biz yumuşak gücü dışarıya gösteriyoruz. Artık sadece göstermiyoruz, bir de onu satıyoruz. Bunun karşılığında şu merakı baştan oluşturmuş oluyoruz. Türkiye daha neler üretebilir? Başka üretimlerimizin de satılmasına dünya piyasası içerisinde bilinir olmamıza önemli yol açtığını düşünüyorum Fellowship’in. Bir küçük etkinlik, yılda bir olan üç günlük, işte kitaplarla ilgili böyle binalarla falan ilgili değil; ama aslında önemli. Biz bunu ihracatçılarla görüştüğümüzde, ki bu sektör bu alanda yeni, bize şunu söylediler: 10 kuruş eksiğiniz olsa kimse size ekmek vermez, siz o 10 kuruşa sahip çıkın, o 10 kuruş çok artacak. Hakikaten yıllar içerisinde gördük ki Fellowship’te bu katlanarak arttı.

- Peki başka neler fark ettiniz?

Zannetmeyin burada imzalanan sözleşmeler sadece işi yapıyor, büyük bir iletişim ağı kuruluyor bunun arkasından. Bunun ekstraları var, bizim oluşturduğumuz portaller var. Orada yıl boyunca devam eden bir ilişki ve iletişim gerçekleşiyor. Bu ülkenin tanıtımı açısından da çok önemli. Geçen yıl Fellowship’e gelenlerden ufak tefek bir gözlem değerlendirmesi yaptığımızda turistlik olarak gelenlerin olduğunu gördük. Aynı yıl ülkelerinde etki alanları geniş bu katılımcı, eşini dostunu akrabasını toplayıp tatile geliyor, çevresi bunu duyuyor. Domino etkisi dediğiniz şey oluyor, biz küçücük bir şey yaparak diğer etki alanlarının canlanmasına yol açabiliyorsak ne mutlu, ki bunun gerçekleştiğine inanıyoruz.

- Buradan neler umuyorsunuz?

Dünya konjonktürünü düşündüğünüzde herkesin seyahat etmek hususunu bir değil dört beş kez düşündüğü bir noktada bu insanların buraya gelmesi çok önemli bir şey. Hiçbir şey olmasa bile onların buraya gelme isteğini önemsiyorum ben açıkçası. Londra Kitap Fuarı, Bologna Kitap Fuarı gelmesine rağmen çok önceden rezervasyonunu yaptırıp İstanbul’a bu oluşuma geldiler. Bu artacaktır, İstanbul bunu belki bir fuara çevirir. Daha büyük şeyler olur, Avrupa’nın telif merkezi olur.

Not: Söyleşiye katılan herkese çok teşekkür ediyorum.

Instagram: biyografivekitap