Le Pen: AB Türkiye'ye karşı dürüst değil

Le Pen: AB Türkiye'ye karşı dürüst değil

Fransız aşırı sağ parti Milli Cephe (FN) lideri Marine Le Pen, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıktığını belirterek, "Zaten Türkler herkesin çıkmak istediği bir birliğe neden girmek istesin?" dedi. Le Pen AB konusunda Türkiye'ye adil davranılmadığını da belirtti.

Fransa'daki Müslümanlarla bir sorunu olmadığını savunan Le Pen, ülkede asıl sorunun İslam'ın görünürlüğü olduğunu öne sürdü. İktidara gelmesi durumunda ise Müslümanlar arasında Fransızlık bilincinin yerleşmesi için eğitim sisteminin asimilasyona öncelik vereceğini dile getirdi.

"TÜRKİYE AB'NİN PARÇASI DEĞİL"

AB'nin Türkiye'yi uzun yıllardır kapıda bekleterek aldattığını ve hor gördüğünü savunan Le Pen, "Türkiye ne tarihi ne coğrafi ne de kültürel olarak AB'nin parçası. Dürüst olarak bir millete saygı duymak istiyorsanız açıkça gerçekleri söylemelisiniz. Bu konuda açık davranılmadı." diye konuştu. Türkiye'nin AB üyeliğine Müslüman olduğu için karşı çıkmadığını iddia eden aşırı sağcı lider, "Avrupa'da yaşayan önemli sayıda Müslüman var. Türkiye'nin Müslüman olmasının AB'ye girmemesinin önünde önemli bir engel olduğunu düşünmüyorum. Bizim asıl problemimiz çok kültürlülükle. Bizi çok kültürlülüğü mecbur kıldılar. Şimdi çok kültürlülük, çoklu çatışma ortamına dönüştü." ifadelerini kullandı.

"TÜRKİYE HERKESİN ÇIKMAK İSTEDİĞİ BİRLİĞE NEDEN GİRSİN Kİ"

AB'nin Euro kriziyle birlikte Sovyetler Birliği'ne döndüğünü belirten Le Pen, "Bugün Türk halkının AB'ye girmek için eskisi kadar istekli olmadığını biliyorum. Türk halkı, Euro bölgesindeki kabusu gördü ve AB üyeliğine karşı çıkarak doğru bir karar verdi. Herkesin çıkmak istediği bir birliğe neden girmek istesinler?" dedi. Le Pen, "Politikacılar halka AB'yi mutluluğu getiren, refahı artıran ve yeni iş imkanları getiren bir barış projesi olarak sundular. Ama AB projesi ekonomik savaşı, sanayinin çöküşünü, haksız rekabeti ve milli egemenliğin kaybedilmesini getirdi." şeklinde konuştu.

"TÜRKİYE BÖLGEDE MODEL ÜLKE OLABİLİR"

Fransa'nın Suriye politikasını eleştiren Marine Le Pen, "Libya'da silahlı radikal grupların oluşmasına katkıda bulunduk. Suriye'de de aynısını istiyoruz. Ben Mali'de radikal gruplara karşı savaşırken Suriye'de İslamcı grupların silahlandırılmasını büyük çelişki olarak görüyorum. Bir seçim yapmak lazım. Biliyorum ki bu politikanın ardında açığa vurulmasa da stratejik ve ekonomik nedenler yatıyor. Katar ve Suudi Arabistan'la birlikte petrolü Suriye'den geçirerek Rusya'ya karşı rekabet yaratma düşüncesi var. Bu fikre Esed karşı çıkıyordu." diye konuştu.

Türkiye'nin tarihi konumu ve laiklik ilkesine bağlılığı sayesinde Ortadoğu'da model bir ülke olabileceğini belirten Le Pen, "Türkiye'nin Libya ve Suriye'de radikal İslamcıları desteklememesi gerekir. Bu durum Suudi Arabistan ve Katar'ın bölgesel liderliği ele geçirmesine neden olacak. Bazı Avrupa ülkeleri ve ABD bu iki ülkenin suç ortağıdır. Bu manada Türkiye tarihi konumu ve laikliğe bağlılığı itibariyle bölgede model bir ülke olabilir. Türkiye'nin radikalleşmeye karşı başka bir seçenek sunması halinde bu tavrı destekleriz." şeklinde konuştu.

"İSRAİL KENDİ GÜVENLİĞİNİ SAĞLIYOR"

Marine Le Pen, partisinin son yıllarda neden Yahudi karşıtı söylemden İslam karşıtı söyleme geçiş yaptığı yönündeki soruya, "Yıllarca Fransızların bizden korkması için partimize Yahudi karşıtı suçlaması yapıldı. Bugün Fransa'da yaşayan Yahudiler bizi çok iyi anlıyor. İsrail'in de kendi sınırlarını koruduğunu, güvenliğini sağladığını düşünüyoruz. İsrail'e bu özgürlüğü tanımalıyız." sözleriyle cevap verdi. FN'in eski lideri ve babası Jean-Marie Le Pen'in, partinin İsrail'le yakınlaşmasını eleştirdiğinin hatırlatılması üzerine aşırı sağcı lider, "İsrail'in güvenliğini sağlama hakkının olduğunu Filistin'in ise varlığını bağımsız bir devlet olarak sürdürmesi gerektiğini savunuyoruz." dedi.

"FRANSA'DA MÜSLÜMANLAR KENDİ KURALLARINI DAYATMASIN"

FN'in aşırı sağcı değil "milliyetçi ve vatansever" bir parti olduğunu savunan Le Pen, Fransa'nın Hıristiyan kökenli laik bir ülke olarak kalması için mücadele ettiklerini belirtti.

Helal etle ilgili tartışmalara da değinen Le Pen, herkesin helal et yiyebileceğini fakat yüzde birlik bir kısmın herkese helal et yemeyi empoze etmeye kalkmasını ise kabul edemeyeceğini söyledi. Marine Le Pen, bir grup Protestan'ın Müslüman bir ülkeye gidip domuz eti yemeyi mecbur kılmasını da Müslümanların kabul etmeyeceğini düşündüğünü ifade etti.

"İSLAM'A KARŞI HAÇLI SEFERİ YAPMIYORUZ"

Le Pen, "Biz İslam düşmanı bir parti de değiliz. Biz İslam'a karşı haçlı seferi yapmıyoruz. Müslüman ülkelerde İslam'ın gerilemesi gibi bir düşüncemiz yok. Müslüman ülkenin Müslüman kalmasından yanayız." vurgusunda bulundu. Marine Le Pen "Eğer 20 milyon Protestan Türkiye'ye gelip kendi kurallarını zorlamaya çalışırsa, kendi dinlerine göre yasaların şekillenmesini isterse, eğer yaşam şekillerini değiştirmeye çalışırlarsa Türkler Protestanlara 'Burası Türkiye kurallarına uyup Türk gibi yaşa' derler. Bende aynı şeyi Fransa için istiyorum." ifadelerini kullandı.

Milli Cephe Partisi Başkanı Marine Le Pen, ''Biz burkayı istemiyoruz ama insanları şoke olacağını bile bile Müslüman bir ülkeye gidip mini etekle de dolaşmıyoruz. Asıl kabul etmeyeceğimiz dini politik grupların kendi yasalarını ve yaşam koşullarını zorunlu kılmak istemeleri. Biz de kendi yaşam şeklimiz ve kimliğimizi savunuyoruz . Azınlık bir grubun bize kendi yaşam koşullarını, yemek seçimini zorunlu kılmasını istemiyoruz." dedi.

"BAŞÖRTÜLÜ KADINLARIN ARKASINDA KATAR VAR"

Başörtülü kadınların sokaklarda daha fazla görünmesinin "masum" bir durum olmadığını ve bu artışın arkasında Katar'ın olduğunu iddia eden Le Pen, "Son 30 yılda Müslüman göçü İslam'ı Avrupa'nın ikinci dini haline getirdi. Müslümanlar, laiklik ilkesi açısında kabul edilemez taleplerde bulunan kontrolsüz bir güç haline geldi." ifadelerini kullandı.

Başörtüsü özgürlüğü ve helal et gibi taleplerin radikal İslamcıların sistemli girişimleri olduğunu iddia eden Marine Le Pen, "Fransızlar, radikal İslam'ın güçlenmesinden rahatsız. Çünkü Fransızlar alışkanlıklarına müdahale algılıyor. Başörtüsü, ibadet yerleri, özel gıdalar... Fransızlara çelişkili gelen durum bu. Ama problem İslam ya da onun uygulanışı değil, asıl sorun İslam'ın görünürlüğü. Daha önce birçok Fransız Müslüman gösterişsiz dinini yaşıyordu. Değişen bir şeyler var. Bu dinin politik bir silah olarak kullanılması ile karşımıza çıkan bir durum." dedi.

KAMUSAL ALANLARDA BAŞÖRTÜSÜ YASAKLANMALI

Yargıtay'ın başörtüsünü özel kurumlarda serbest bırakan kararından sonrası meclise sunulan laiklik yasa tasarısına da destek veren Marine Le Pen, kamusal alanlarda tüm dini sembollerin yasaklanmasından yana olduğunu söyledi. Le Pen özel kuruluşların dini sembollere karşı kendi sınırlarını belirlemesi gerektiğini belirtti. Bunun için 2004'te okullardaki laiklik uygulamasıyla ilgili çıkarılan yasanın genişletilmesinin yeterli olacağını sözlerine ekledi.

Fransa'da 1905 tarihli laiklik yasasının Katolik ve Yahudi inancı için dini kıyafet ve dini eğitim imkanı tanıdığını hatırlatılması üzerine, "Bazı göstermelik dini elbiseler var ama bunlar 1905 laiklik yasasına göre yasal giysiler. Yoksa Yahudiler ve Müslümanlar için de aynı yasalar geçerli." dedi. Hıristiyan aşırı dincilerin laiklik açısından tehdit oluşturup oluşturmadığı yönündeki soruya ise "Hayır, çünkü Hıristiyanlar arasında aşırı dinciler çok küçük bir grup." şeklinde cevap verdi.

"MÜSLÜMAN OLMADAN ÖNCE FRANSIZ OLMAK GEREKİR"

Marine Le Pen, iktidara gelmesi halinde Fransa'da yaşayan 5 milyon Müslüman nüfusla ilgili nasıl bir politika izleyeceği yönündeki soruya, "İlk önce Fransa'daki kuralları hatırlatmak lazım. Çünkü birçok Müslüman hükümetin gevşekliği nedeniyle nasıl istiyorsa öyle hareket ediyor. Oyunun kuralını dürüst bir şekilde hatırlatmak lazım ve açıklanan kurallara büyük bir bölümünün uyacağını düşünüyorum. Ayrıca milli bağlılığın öncelik taşınması gerekir. Müslüman olmadan önce Fransız olmak gerekir. Eğer Fransız olmak önceliğimiz olursa bunun başka önceliklerden daha fazla kazanımı olduğunu hissedebiliriz. Ayrıca onları Fransız kimliği altında buluşturmak gerekir; Fransızlığın bir gurur kaynağı olduğunu bilmeliler. Bunun için tüm kurallar okullarda ele alınmalı. Eğitim sistemi asimilasyona öncelik vermeli." sözleriyle cevap verdi.

"SARKOZY HER AN POLİSE YAKALANABİLİR"

Eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin siyasete geri döneceği yönündeki iddiaları da değerlendiren aşırı sağcı lider, "Geri döneceğini hiç sanmıyorum. Zira, her an polis devriye araçları tarafından yakalanabilir. Hakkında birçok yolsuzluk davası var." dedi.