Özkök: Türkiye'de Kürt sorunu yok Türk sorunu var

Özkök: Türkiye'de Kürt sorunu yok Türk sorunu var

Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök bugün kaleme aldığı köşe yazısında, BDP'li vekillerin İmralı ziyareti ile başlayan barış sürecini kaleme aldı. Yazısında devletin politikalarını eleştiren Özkök, Güneydoğu'da eskisi kadar ağır bir Kürt sorunu olmadığını belirtti. Özkök buna gerekçe olarak da 4 madde sıraladı.

10 yıldır yapmış olduğu siyasi öngörüleri tutmayan Özkök 'Ya Türklerin haysiyeti ne olacak' başlıklı yazısında, Kürtlerle masaya oturan devletin, acilen Türklerle de konuşması gerektiğine vurgu yaptı.

İşte Özkök'ün o yazısı;

- Bu ülkede "Türk'üm" diyebilmek, "Kürt'üm" demekten daha zor bir hale gelmişse...
- Bu ülkede, "Kürt'üm" diyene ilerici, "Türk'üm" diyene faşist deniyorsa...
- Bu ülkede "Uludere"nin hesabını sormak, otobüsten indirilip kafasına sıkılarak kalleşçe katledilen 33 çocuğumuzun hesabını sormaktan çok daha önemli ve acil hale getirilmişse...
- Bu ülkede, yeni anayasadan "Türk" kelimesini çıkarmak, "Kürt" kelimesini ise sokmak demokratlık ölçüsü haline getirilmişse...

Kürt sorunu sadece İmralı'daki görüşmelerle çözülebilir mi?
Türkiye'nin demokrasi sorununu, Kürt meselesinden ibaret sayan üç-beş aydın dışında bu soruya evet diyebilecek biri varsa çıksın tartışalım.

TÜRKLER BU ÜLKEDE AZINLIK OLAMAZ

Bugün kimse çıkıp bize şu gerçeği açıkça söylemiyor.
30 yıllık PKK terörü, Kürt sorununu herkesin kafasına sokmayı başardı.
Ama aynı 30 yıl, bugün adı konmamış çok ağır bir "Türk sorunu" ortaya çıkardı.
Sakın şu aptalca argümanı önümüze koymayın:
"Türkler yüzyıllardır bu ülkenin egemen gücüydü. Kürtler ezildi. Şimdi onların sırasıdır". Dünyanın hiçbir toplumuna bu aptalca argümanı kabul ettiremezsiniz.
Kimse bu ülkede "Türk" kelimesini manevi bir azınlık duygusuna indirgeyemez.

4 MADDEDE GEREKÇELERİNİ SIRALADI

Büyük bir iddiayla söylüyorum.

BİR:

- Bugün Güneydoğu'nun eskisi kadar ağır bir Kürt sorunu yoktur.
O bölgede yaşayan Kürtler, yerel seçimler aracılığıyla, kendilerine etnik bir sınır çizmiş vaziyettedir.
Bunu bilmek kolaydır da adını koyup o cümleyi telaffuz etmek zordur.

İKİ:

- Kürt sorunu artık sadece Türkiye için geçerli bir konu olmaktan çıkıp, 4 ayrı ülkeyi içine alan uluslararası bir boyut kazanmıştır.
Büyük bir ihtimalle, önümüzdeki 10 yılda, bu coğrafyada bağımsız bir Kürt devleti kurulacaktır.

ÜÇ:

Gelelim en kritik soruya:

- Farz edelim ki, Türkiye'nin güneydoğusundaki Kürtler de bu büyük Kürt devletinin bir parçası haline geldi.
Yani onların da bağımsız bir devleti oldu.
Veya, Türkiye'nin o bölgesi federatif bir yapıya kavuştu.
Hepimize soruyorum:
- Böyle bir durum gerçekleştiğinde, Türkiye'nin Kürt sorunu halledilmiş mi olacaktır?
Öyleyse gelelim en can acıtıcı ihtimali seslendirmeye...

DÖRT:

- Güneydoğu'daki Kürt sorunu, Kürtlerin arzusuna uygun biçimde çözüldüğü gün, hepimiz bilelim ki...
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin asıl ağır Kürt sorunu başlayacaktır.
Türkiye, bugüne kadar Kürt sorununun en azından terör boyutunu, çok başarılı bir biçimde Güneydoğu'da lokalize etmeyi başardı.
Ama bilelim ki, oradaki çözüm iyi yönetilmediği takdirde, bu defa Batı'da tam aksi bir sorunla karşı karşıya kalabiliriz.
Çünkü, bugün ağır bir entelektüel baskı altında, manevi azınlığa indirgenen "Türk"; ülkenin geri kalan bölümlerinde, manevi çoğunluk duygusunu talep edecektir.
Bazılarınıza acıtıcı, irkiltici, itici, tehlikeli gelebilir.
Allah göstermesin öyle günler gelirse Ege'de, Marmara'da, Orta Anadolu'da, Trakya'da, Karadeniz'de, Kürtlere, "Şimdi bir ülkeniz var. Hadi oraya" sözlerini duyarsanız, şaşırmayın.
Yazdığım bu cümle, bir temenni değil, daha şimdiden tüylerimi ürperten bir ihtimaldir.

DEVLET TÜRKLERLE KONUŞMAYA BAŞLAMALIDIR

O yüzden her türlü eleştiri riskini, hakarete uğrama ihtimalini göze alarak yazıyorum: Eğer devlet, Kürt sorununu çözmek için, İmralı'da Öcalan ile görüşüyorsa... Aynı devlet, Türklerle de şimdiden konuşmaya başlamalıdır.
Yani bu olayı, Türklere de anlatmalı, ülkenin geri kalan bölgelerini de şimdiden demokratik bir psikolojiye hazırlamalıdır.
Bilinmeli ki, "Kürt" kelimesi yüceltilirken "Türk" kelimesinin tenzili rütbeye uğradığı bir çözüm, bu ülkeye kabul ettirilemez.

Öyleyse nasıl bir çözüm?

Dün Vatan gazetesinde Ruşen Çakır'ın yazdığı şu formülle:
"Kürtlerin haysiyetini, Türklerin kaygılarını dikkate alacak bir denge..."
Buna, mutlaka, "Türklerin haysiyeti"ni de eklemek gerekir.

Netice olarak; devletin İmralı'da Öcalan'la yaptığı görüşmeyi bütün kalbimle destekliyorum. Ancak yukarıdaki düşüncelerimi de bu sürecin bir tarafına eklemek istiyorum.