Özel eseri Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ile Peyami Safa
Özel İçerik

Bugün Türk yazar ve gazeteci Peyami Safa’nın ölüm yıl dönümü. Safa, eserlerinde yaşadıklarını, hissettiklerini ve gördükleri karşısında fikrinde değişenleri aktardı. Örneğin “Cingöz Recai” tiplemesini kurgularken “Maurice Leblanc”ın “Arsen Lüpen” karakterinden etkilenmişti.

Ona adını şair Tevfik Fikret verdi. Babası o çok küçükken ölen Safa, annesi ve abisiyle çok zor şartlarda büyüdü. Sağ kolunda baş gösteren kemik veremi hastalığı da ömrüne tuz biber ekti. İlk edebi eserlerini Vefa İdadisi’ndeki öğrenimi sırasdında veren Safa, hastalığının psikolojisini, otobiyografik romanı “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”nda yazacaktı.

İnsanı saran bir etkiye sahip “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”, “Fatih Harbiye” ile beraber 100 Temel Eser arasında anılacaktı…

Özel eseri Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ile Peyami  Safa

DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU

Türk Edebiyatı’nda, Safa’nın şaheserleri arasında anılan otobiyografik romanı Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, “insan ruhunun derinliklerinde ve labirentlerinde dolaşan ilk roman” olarak anılır.

Hasta bir insanın psikolojisini ve duyduğu fiziksel acıyı konu alan kitap, yazarın kemik veremi hastalığı ile savaştığı dönemlerin yansımasıdır. Romanın genç kahramanının, ayağındaki hastalıktan kurtulabilmek için gitmediği doktor kalmaz. Nihayet havadar bir ortamda, stresten uzak bir istirahate ihtiyacı olduğuna karar verilir.

Ancak genç adam, akrabasının köşkünde misafir kaldığı dönemde ve hastane ev arasında geçirdiği zamanlarda kendisine adeta bir facianın atmosferini çizmiştir. Yazarın çocukluk ve gençlik zamanlarından derin izler taşıyan bu roman, umudu da umutsuzluğu da aynı anda hissettiriyor okuruna; sevinç çığlıklarının, felaket senaryolarına nasıl dönüştüğüne şaşırtıyor.

Tanpınar’ın da dediği gibi, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, “acının ve ıstırabın yegâne kitabı”

Özel eseri Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ile Peyami  Safa

DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU'NDAN

- Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişmeyeceğinden korkuyorum.

*

- Fakat Yarabbi, ben bu gece bu odada yatmaya niçin mahkûmum, niçin tâ buradan kalkıp evime kadar yayan gitmiyorum ve evimin sofasında baygın düşmüyorum?

*

- Bir tek cevabı saatlerce sürebilecek sorular soruyorlardı; hiçbirine cevap veremiyordum.

*

- Kırkını geçmiş insanların tecrübelerine sahip olduğuma inanıyordum, fakat hâlâ Nüzhet'e âşık olduğumu kendime itiraf edemeyecek kadar çocuktum.

*

- Ben sana diyorum ki, bana karşı doğru ol. Herkes yalandan nefret eder ve yalan söyler, ben herkesten fazla nefret ediyorum ve herkesten az yalan söylüyorum.

Özel eseri Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ile Peyami  Safa

- Öyle bir yaştaydım ve öyle bir mizaçtaydım ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki, yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum.

*

- Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar bile düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır filan...

*

- Istırabın derinlerine indikçe sevincimizi kaybetmek korkusu kalmadığı için, yeni bir sevinç başlıyor: Istırabın ilacı ıstıraptır. İkisinin hâsıl-ı zarbı: Sevinç.

*

- Felaketimizi başka biriyle taksim etmek saadettir, fakat annelerle değil, annelerle değil.

*

- Çocuklarının felâketini iki kat şiddetle hisseden anneler, bu ıstıraplarını çocuklarına fazlasıyla iade ederler; böylece keder anadan çocuğa ve çocuktan anaya her intikal edişinde büyüdükçe büyür.

*

- Ben yanındayım, korkma, hiç yalnız kalmayacaksın…

Özel eseri Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ile Peyami  Safa

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

Peyami Safa

Ötüken Yay.

S.: 112

Kitabı satın almak için tıklayınız: D&R

*

Instagram: biyografivekitap