Vakanüvis Ebrehe Kabesi'ni yazdı
Özel İçerik

Hristiyanlık, ortaya çıkışından sadece birkaç asır sonra, saf halinden uzaklaşmaya başladı. Farklı akideleri savunan “azizler” ve kimilerine göre 4 bin, kimilerine göre 300 civarındaki “İncil”den ancak dörde indirilebilen “meşkuk kutsal kitap”ın varlığı nedeniyle Hristiyan dünyasında tam bir inanç krizi yaşanıyordu.

KABE, BÖLGENİN YILDIZIYDI

Değişik ülkelerde bu dini kabul etmiş hükümdarlar, yöneticiler de Hıristiyanlığın kan kaybetmesine karşı çareler bulmaya çalışıyorlardı. Miladi 6’ncı asırda Habeşistan Kralı Necasi Ashame'nin, Yemen'e hükümdar atadığı Ebrehe b. Sabbah el-Esrem de bu soruna kafa yoran Hıristiyan yöneticilerden birisiydi. Ebrehe, Yemen Sana’yı Hristiyanlığın bir cazibe merkezi haline getirmek, böylece ortaya çıkacak sosyal mobilizasyonla ticareti de canlandırmak istiyordu. Çünkü o bölgede bir yer vardı ki, pek çok yerleşim birimini gölgede bırakıyordu. Burası Mekke’ydi, Mekke’de  de dünyanın en eski ve kutsal mabedi vardı. İnsanların ilgisi de bu mukaddes yapıyaydı. Kabe, putperest Araplar’ın gözbebeğiydi. Değişik ibadet vesileleriyle yılın değişik zamanlarında Kabe’ye ziyarete gelenler, burada sosyo-ekonomik canlılığa da yol açıyorlardı. Bölgeye kervanlar akın ediyor, pazarlar, panayırlar kuruluyor, ortamda refah artıyordu.Vakanüvis Ebrehe Kabesi'ni yazdı

ARAPLAR EBREHE’NİN TAPINAĞINA PİSLEYİNCE…

İşte, Yemen Valisi Ebrehe, bu parlak tabloya göz dikmişti. Mekke'ye giden kervan ve Kabe ziyaretçilerini şehrine çekmek istiyordu. Böylece hem Hıristiyanlığı anlatma fırsatı bulacak hem de ticari sirkülasyonu sağlayacaktı. Bu niyetle Kulleys Kilisesi’ni (The Church Kuleys) kurdu. Mekke’ye ve civar bölgelere haberciler çıkardı, insanları Sana’ya, Sana’daki kiliseye davet etti. Ancak bu çağrılara çok az kişi uymuştu. Üstelik alay konusu da oluyordu. Kabe’nin yanında kilise doğal olarak çok zavallı kalıyordu. Kimi fanatik Araplar ise işi saldırıya kadar vardırmışlardı. Fukaym kabilesine mensup bir grup  Arap, kiliseye geldiler ve içine pislediler.

Vakanüvis Ebrehe Kabesi'ni yazdı

TAİFLİLER, LAT PUTUNU KORUMAK İÇİN EBREHE İLE İŞBİRLİĞİ YAPTILAR

Ebrehe, buna çıldırdı. Kendince, “sorunu kökten çözmeye” karar verdi. Kabe’yi yıkacaktı! Yemin bile etti. Büyük bir ordu topladı. Yapılacak işe uygun olarak da, orduyu fillerle tahkim etti. M.S. 571’de (Peygamber Efendimizin doğduğu yıl), en önde iri cüsseli “Mamud” isimli fil, arkada 9 dokuz fil daha olmak üzere Mekke’ye doğru yola çıktı. Ordu Mekke’ye yaklaştıkça Araplar işin ciddiyetini anlamaya başlamışlardı. Ebrehe’nin ordusu yol üzerinde köy, kasaba ne bulursa ezip geçiyordu. Bölgede pek bilinmeyen hayvan türü olan filler, saldırılara fantastik bir efekt de veriyordu. Ebrehe Taif'teyken panikleyen Araplar, “tanrıları Lat”ı korumak adına işbirliği teklifinde bulundular, orduya Ebu Regan ismli birisini mihmandar olarak verdiler. Böylece, Kabe yıkılacaksa bile hiç olmazsa tanrılarını koruyacaklardı!

ABDULMUTTALİB: “KABE’Yİ SAHİBİ KORUYACAKTIR”

Ebrehe’nin ordusu, Mekke yakınlarındaki Muassib denilen yerde çadırlarını kurdu. Askerler hemen yağmaya başladılar. Yağmalanan arasında Peygamber Efendimizin dedesi Abdulmuttalib’in 200 devesi de vardı. Bu esnada, Ebrehe'nin elçisi Hinata el-Himyeri, Kureyş’in ileri gelenleriyle bir görüşme yaptı. Bölgeye, sadece Kabe’yi yıkmaya geldiklerini, direnmedikleri takdirde kimseye zarar vermeden, Kabe’yi yıkıp, geri döneceklerini söyledi. Bu temaslar sürerken, Abdulmuttalib develerinin akıbetini görüşmek üzere Ebrehe’nin karargahına gitti. Abdulmuttalib’in heybetli, vakur halinden etkilenen Ebrehe, kendisine saygılı davrandı. Ancak Abdulmuttalib develerini isteyince Ebrehe, “Önceleri gözüme büyük bir şahsiyet olarak görünmüştün. Ama ben Kabe’yi yıkacağım diyorum, sen ise Kabe'nin korunmasını isteyeceğin yerde 200 devenin peşine düştün. Senle ilgili kanaatim değişti” dedi. Bunun üzerine Abdulmuttalib, o tarihi cevabı verecekti: “Ben develerin sahibiyim. Kabe'nin de sahibi var; O, onu korur”Vakanüvis Ebrehe Kabesi'ni yazdı

FİLLER EMRİLERİ DİNLEMEDİ, KUŞLAR ASKERLERİ DELİK DEŞİK ETTİ

Bu görüşmenin sabahında (Kimi kaynaklara göre, Peygamber Efendimizin doğumundan 52 gün önce) saldırı başladı. Ama savaş alanında tuhaf şeyler oluyordu. Ordunun başındaki, en büyük fil, dolayısıyla en büyük umutlar bağlanan fil, Mamud, yere çöküverdi. Askerler ne yaptılarsa fili yerden kaldıramadılar. Mamud’un o halini gören diğer fillerden kimisi yere çöktü, kimisi de Kabe’den farklı istikamete koşmaya başladı. Orduda tam bir panik hali yaşanıyordu.

Yaşananlar, bununla da sınırlı kalmayacaktı. Havada; o zamana kadar hiç görülmemiş, kırlangıca benzer kuşlar belirivermişti. Kuşlar, gaga ve pençelerindeki taş ve çamur parçalarını askerlerin üzerine bırakıyorlardı. Bu taş ve çamurlar, askerlerin başından girip, ayaklarından çıkıyordu. Hatta asker süvariyse altındaki binek de telef oluyordu. Mekke’liler bu mucizeyi dağlardan seyrediyorlardı. Kimi rivayetlere göre, bu olay müşrik Kureyslileri o kadar etkilemişti ki, bir süre Kabe’deki putları unutup, Allah’a ibadete yönelmişler ama birkaç yıl sonra tekrar putperestliğe dönmüşlerdi. Kureyşlileri itikadi anlamda böylesine sarsan olayların yaşandığı arazide, hayatta kalabilen az sayıda asker nasıl kaçacaklarını şaşırmışlardı. Ebrehe de bunların arasındaydı. Kaçan askerlerin çoğu yollarda telef oldu, Ebrehe’ zar zor Sana’ya vardı ama cüzzama yakalanmıştı. Başından, ayak parmaklarından irinler akıyordu. Büyük acılar çeke çeke, en sonunda göğsü ortadan yarılmış bir halde can verdi mağrur Ebrehe. Bilindiği gibi bu muazzam olay, Kur’an-ı Kerim’de bir surede de anlatılmıştı. Yüce Allah, Fil Suresi’nde, “Görmedin mi Rabbin ne yaptı fil sahiplerine? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine sürü sürü kuşlar saldı. Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı. Ve onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı” buyurmuştur.

“ALTERNATİF KABE” SIK SIK ÇÖPLE DOLUYOR

Ebrehe’nin “Alternatif Kabe” olarak düşündüğü Kulleys Kilisesi’ne gelince… Daha o zamanlar ilgisizliğe mahkum olan bu yapı, zaman içerisinde iyice metruklaştı, bakımsız hale geldi. Yakın zamanda ise Sana’nın mahallelerinden bir mahallede, çevresi apartmanlara sarılmış bir haldeydi. Ebrehe’nin Kabe’ye benzetmek için Kabe büyüklüğünde yaptırdığı etrafı demir parmaklılarla çevrili, içi çukur “tavaf bölümü” ise çöplerin atıldığı bir yere dönüştü. Sana Belediyesi zaman zaman burayı temizlese de, bu bölüm yeniden çöplerle doluyor. Yapının bu kısmına zaman zaman çevredeki konutların lağımlarından sızıntı olduğu da biliniyor. Yemen Sana’da son yıllarda yaşanan yoğun çatışmaların “Ebrehe’nin Kabesi”ni etkileyip etkilemediği bilinmiyor. Bilinen bir gerçek varsa, 1447 yıl önce - bugün de - yeryüzünün en kutsal yapısına karşı aklınca savaş açan Ebrehe’nin tapınağı; günümüzde, yapılırken niyet edilen amacın çok uzağında bir ibret nişanesi olarak tarihteki yerini alıyor.