Varol Yaşaroğlu ile Mor Bir Fil Gördüm Sanki 7 üzerine söyleşi
Özel İçerik

Varol Yaşaroğlu

Dün TÜYAP’taydım. Malum zorlu bir yolculuktu; Varol Yaşaroğlu ile imza öncesi buluşup bugün raflara girecek kitabını konuştuk. Öylesine deli bir kalabalık vardı ki onu bekleyen, fotoğraf çekmek bile güç oldu. Bu arada çekilen fotoğraf ve videolar sosyal medyada #BendeGördüm hashtagi ile paylaşılıyor. Böylesine çok sevilen bir kitabın ilk röportajını yapmanın sevinciyle her şeyi uzun uzun konuştuk. Sinema filmi ile yaptığımız video söyleşinin üzerine Mor Bir Fil Gördüm Sanki 7 için buluşmamız da oldukça keyifli geçti yani. İşte yolu sevgiden geçen, bol bol mesaj veren, akıp giden sohbetimiz…

Varol Yaşaroğlu ile söyleşimizi izlemek için tıklayınız.

Varol Yaşaroğlu ile Mor Bir Fil Gördüm Sanki 7 üzerine söyleşi

TÜRKİYE’DE BİR ŞEY FENOMEN OLACAKSA KİTAPLAR OLSUN

- Yedinci kitap yarın (Pazartesi) raflarda! Neler bekliyor çocukları ve meraklısını bu  kitapta?

Yedinci kitabımızın adı Mor Bir Fil Gördüm Sanki! Bu kitapta da, her kitapta yaptığımız gibi yine bir klip yaptık. Mor Bir Fil Gördüm şarkısının bir klibi var. Şu anda yine hit bir şarkı olmaya başladı. Çocuklar Mor Bir Fil Gördüm şarkısını söyleyip dans ediyorlar ve videolarını bize gönderiyorlar.

- Evet, hashtag da açmışsınız hatta! #Bendegördüm

Burada Mor Bir Fil Gördüm Sanki art arda söylendiğinde söylenmesi zor bir cümle ya, bunu söyleyin diyoruz. #Bendegördüm hashtagi ile video ya da fotoğraflarını bizimle paylaşmalarını istiyoruz. Şu anda bu da sosyal medyada çok yayılmaya başladı. Şu anda kitap fuarındayız. Eksik Parça Yayınları, maskeler de dağıtmış. Etrafıma baktığımda bir sürü Canan ve Kral Şakir maskeli çocuk görüyorum. Bütün TÜYAP şu anda maskeli çocuklarla dolu. Çok güzel bir görüntü gerçekten. Şu anda arkandaki çocuklarda da var. Önceki kitaplarını da almışlar.

- Herkes TÜYAP’a sizin için gelmiş gibi : )

Evet TÜYAP’a benim için gelmişler. (Gülüyoruz)

- Peki fuarda, özellikle imza günlerinde yaşadığınız en büyük sorun ne?

Şu; imza saati 14.00’de başlayacak diyoruz. Ama beni tabii orada imza saatinden önce görenler hemen “Ben şehir dışından geldim. Çıkmamız gerekiyor. Okulla geldim.” gibi bahanelerle imza almak, fotoğraf çektirmek istiyor, o biraz yoruyor.

- İmzalıyor musunuz peki?

İmzalamayı çok istiyorum. Bazılarını ne yalan söyleyeyim çaktırmadan burada imzaladım. Ama birileri görünce orada kuyruk oluşmaya başlıyor. Bu sefer imza, saatinden önce başlamış oluyor ve inanılmaz bir kaos oluşmaya başlıyor. O yüzden üzerimdeki Kral Şakir tişörtünü de saklıyorum. (Gülüyor)

-  Bu durum ne hissettiriyor peki?

Bu çok mutluluk verici gerçekten. Düşün böyle bir kitabın fenomen olması ne kadar güzel bir şey. Kitaplar fenomen olsun zaten Türkiye’de. Değil mi, bir şey fenomen olacaksa gerçekten kitaplar fenomen olsun. Bu anlamda ayrıca mutluyuz tabii.

- Bu arada kitabın içinde filmle ilgili bir sürpriz de var, değil mi?

Evet, şu anda vizyonda olan Kral Şakir Korsanlar Diyarı filmimizin posteri, kitabımızın hediyesi…

Varol Yaşaroğlu ile Mor Bir Fil Gördüm Sanki 7 üzerine söyleşi

BİZİM ÇOK BÜYÜK BİR SORUMLULUĞUMUZ VAR

- Filmi de konuşmuştuk. Hala vizyondasınız, nasıl gidiyor?

Yarın, (Pazartesi) itibarıyla 1 milyon 800 bin seviyesine ulaşmış olur diye düşünüyorum. 2 milyonu bulacak gibi duruyor. Bakalım inşallah daha da iyi olur.

- Bu beklediğiniz bir şey miydi?

Açıkçası biz filmi yaptığımızda 1 milyonu mutlaka geçmesini istiyorduk. Tabii sinema sektörü gerçekten ilginç dinamiği olan bir sektör. Hiçbir şey sizin tahmin ettiğiniz gibi gitmeyebilir de. Yani Kral Şakir çok markalaştı. Kitapları çok satıyor. Çocuklar çok seviyor; ama sinemada olduğunda birçok faktör var. Ekonomi ile bile bağlantılı yani. İnsanlar sinemaya gidecek mi, gitmeyecek mi diye. Ama gördüğümüz kadarıyla böylesine markalaşmış bir işin de geri dönüşü aslında tam da tahmin ettiğimiz gibi. Şartlar uygun olduğunda gereken başarıyı sağlıyor.

- Peki kitaplar çok mu hızlı çıktı. Bu yedincisi?

Çünkü şöyle bir durum yaşıyoruz. Birazdan sen de imzada göreceksin zaten. Mesela imza kuyruğuna giriyorlar. Beklerken birçoğu kitabı bitirmiş oluyor. Yani kitabı almışlar, hemen bana bir sonraki kitabı soruyor. Bugün bana birçoğu sekizinci kitabı soracak mesela.

- Karikatür ağırlıklı olduğu için böyle hızlı okunuyor olabilir mi? Bu konuda ne dersiniz?

Aslında baktığında bizim kitabımızda yazı kısmı da çok fazla. Sadece karikatürize bir kitap değil; bir çizgi roman değil sonuçta. Bence karakteri inanılmaz derecede seviyorlar. Kral Şakir karakterini, ailesini çok sevdiler. Çok kendilerinden görüyorlar ve anne babaları da çok destek oluyor okumaları için. Çocuklarının güvenle bir şey okuduklarını hissediyorlar. Çocuklarının ilk defa böyle eğlenerek kitap okuduğunu görüyorlar. Daha önce de seninle konuşmuştuk tablet, telefon çağında şimdi çocuklar. Onların kitap okuması müthiş bir şey. Ailesi gelip çocuğum tableti elinden bıraktı şimdi kitabı elinden düşürmüyor diyor.

- Evet, gerçekten müthiş bir şey!

Ya inan geçenlerde Ankara’ya gittiğimizde ailemle bir kafede oturuyorduk. Konuşuyoruz, önümüzden bir anne ve çocuk geçti. Çocuk bir eli ile annesinin elini tutmuş, bir elinde de kitap, yolda okuyor. Sanki telefon elinde yürüyen insanlar gibiydi.

- Fark etti mi sizi?

Görmedi. Ama sonra ablam, “Bak, kardeşim burada!” dedi. İmzaladım kitabı. İşte o derece yani, düşün. Çocuk yolda mobil oyun oynar gibi kitap okuyordu. Bu gerçekten müthiş bir şey. En gurur duyduğumuz şey.

- Peki bu durum nereye gidiyor? Eğitimde bir şeylere katkısı olur mu mesela?

Valla kitaplar bu kadar okunduktan sonra, bunun sonuçta mutlaka eğitim alanında da farklı atılımları olacak. Bununla ilgili Bakanlık’tan da sinyaller almaya başladık. Bu çok farklı bir yere gidecek gerçekten. Çünkü bizim çok büyük bir sorumluluğumuz var.

- Nedir bu hissettiğiniz sorumluluk?

6-11 yaş hedef kitlesi ile ortaya çıkmış bir kitap; ama burada gerçekten çocuklara doğru mesajlar vermeliyiz. Şimdi biliyorsun, hiçbir şekilde argo yok. Çocuğa zararlı olabilecek bir davranış yok. Sadece mizahıyla, içeriğiyle böyle bir kitabın çok sevilmiş olması da gurur verici bir şey. Çünkü daha önce birçok aileden, öğretmenden şunu da duyduk; daha önce okudukları yabancı kökenli kitapların çoğunda argo sözcük, yer yer küfür var. O açıdan temiz bir kitap yani. Şu anda aileler ona da çok seviniyor çünkü. Argo olmadan güldürebilmek, bu kitabın aslında en büyük özelliği.

Varol Yaşaroğlu ile Mor Bir Fil Gördüm Sanki 7 üzerine söyleşi

KRAL ŞAKİR İLK OKUMA KİTAPLARI SERİSİ YOLDA

- Tabii aynı şeyler film için de geçerli?

Tabii, sinema filmi de aynı etkiyi yarattı. Sonuçta tabii ki bu yaşta argo ile güldürmek kolay. Bir yerde bir küfür ettiğinde bile çocuk ona gülüyor zaten. Onun için ekstra bir zekaya gerek yok gibi.

- Neden gülüyorlar dersiniz?

Çünkü bence çocuklar, ki ergenlikte de öyle, ebeveyne, etrafa karşı bir başkaldırı olarak görüyor bunu. Kendi özgürlüğünü elde etmeye çalışıyor, kendi kimliğini bulmaya çalışıyor. O anlamda da yasak olan bir şeyi delmek ya da işte o yasak cümleyi duymak onun hoşuna gidiyor. Aa bak gizli gizli bunu yaptım gibi bir psikoloji olsa gerek.

- Ama siz Kral Şakir’de bu yolu seçmediniz?

Evet, Kral Şakir’de bu yok. Bizde olay şu, gerçekten çocuğun zekasına uygun, çocuğun da, ailesinin de gülebileceği espriler yapıyoruz. Öyle olunca da ortaya çok güzel bir içerik çıkıyor. Geçenlerde İnegöl’e gittim mesela, çok müthiş bir imza kuyruğu vardı. Beni neredeyse vali gibi karşıladılar. Fotoğrafları paylaştığımda birçok insan bu espriyi yaptı bana. Yolda halkı selamlıyorum gibi. Oranın ileri gelenlerinden bir aile beni kahvaltıya davet etti. Kahvaltıda adam bana, “Kızımı sinemaya götürürdüm, yanımda da hep kulaklığım olurdu. Ben başka şeyler izler ya da dinlerdim. Çok sıkılıyorum çocuk filmlerinden. Senin filme girdik. Kulaklığımı unutmuşum. Gerçekten müthiş bir iş, sonuna kadar keyifle izledim. Bitmesin istedim.” dedi.

- Peki bu tarz geri bildirimleri kitapta da alıyor musunuz?

Evet, alıyoruz. Okuyan 30-40 yaşında insanlar, anneler babalar da var. “Çocuğum okumadığı zaman ben okuyorum, acayip de eğleniyorum.” diyorlar. Ya da diziyi izliyorlar. Umarım bu tür gelişmeler kitapta da kendini çokça gösterecek. Burada bir de sürpriz vereyim mi? Çok kimseye söylemedim.

- Aa tabii, lütfen!

Bizim kısmetse diyelim, Ocak ayında 10 tane seri halinde, 10’u birden ama kitap çıkacak. Okumaya başlayanlar için basit hikâyelerin olduğu ilk okuma kitapları. Basit dediğim diğer Kral Şakir kitaplarında da olmadığı gibi piyasada “Bu çocuk basit şeylerle oyalansın!” gibi bir mantığımız yok! Çocuğun seviyesine hitap edecek; ama yalın bir dille yazılmış güzel kitaplar olacak…

- Peki bu ihtiyaç nasıl doğdu?

Buna ihtiyaç vardı, çünkü Kral Şakir çizgi filmini izleyen çocukların birçoğu 6-11 yaş olarak düşündüğümüz hedef kitlenin dışında. 6 yaş altı, yani okul öncesi çocuklar da Kral Şakir tutkunu ve ebeveynlerine okuma yazma bilmeseler de var olan kitapları aldırıyorlarmış. Sonuçta anlamadığı şeyler olabilir kitapta. Aslında dizisini izliyor, kitabı da ailesine okutuyor. Biz bu talebi görünce ilk okumaya başlayanlar için Milli Eğitim’in onayladığı fontlarla yazılmış çok rahat okunacak kitaplar hazırlamaya karar verdik. Çok ilgi çekeceğini düşünüyoruz.

- Bu kitaplar renkli baskı mı olacak?

Renkli olacak. 6-11 yaş için siyah rengi, bu tür kitaplarda daha ciddi biz büyüdük, büyüyoruz hissiyatını yaşasınlar diye düşünmüştük. Ama burada okul öncesi için renkli olmasının daha uygun olacağını düşünüyoruz. Bakalım böyle bir projemiz de var.

Varol Yaşaroğlu ile Mor Bir Fil Gördüm Sanki 7 üzerine söyleşi

DİJİTAL ELEKTRONİK MÜZİKLERLE ÇİZMEYİ SEVİYORUM

- Valla ne diyelim, harikasınız! Peki nasıl ortamlarda çiziyorsunuz?

Eskiden mesela mutlaka ev ortamında oturup, kafam sakinken çizmek hoşuma giderdi. Ya da ofiste masamda, bilgisayarda çizdiğim zamanlar olurdu. Ama şu an hep sırt çantamda çizim yapmak için kullandığım tabletimle geziyorum.

- Artık ne kolay değil mi?

Tabii. Bunu önceden hep hayal ederdim. Bilgisayarların ilk çıktığı zamanlarda, “Keşke bunlar taşınabilir bir şey olsa. Yanımızda dolaştırabileceğimiz o güçte tabletler olsa!” derdim. Tabii yanımızda dolaştıracağımız bilgisayarlar demek daha doğru. O zamanlar tableti hayal edemiyorduk. Hayatımızda yoktu. Yani şu an artık her yerde çizebiliyorum. Sırt çantamla gittiğim her yerde oturuyorum, o anda canım çizmek istiyorsa çiziyorum.

- N’oluyor da çiziyorsunuz peki? İlham mı geliyor?

Çizmek öyle bir şey ki, bir an bir müzik dinlersin ve canın acayip çizmek ister. Müziğin ritmine kaptırırım kendimi. Özellikle müzik dinlerken çok çizme isteği gelir bana. O anda hemen! O yüzden her yerde çizebiliyorum, artık bir engelim yok. Bir kafede oturup çizebilirim. Biliyorsun Ortaköy’de oturuyorum, iş yerim de orada. Bazen sahil kenarında bir kafeye gidip, tek başıma denizi izleyip çizme isteğim var mesela. Mutlaka onu çizmek istiyorum. İçimden gelen bir şey. Yani çok yerle zamanla bağlantılı bir şeyim yok artık çizme konusunda.

- Hangi müzikleri dinliyorsunuz en çok?

Benim en çok hoşuma giden müzikler, dijital elektronik müzikler. Nedenini şuna bağlıyorum. Çocukken de mesela ilk Star Wars’u izlediğimde oradaki ışın kılıcının çıkardığı ses efekti, ışınların efekti, yani dijital ses benim çok hoşuma gidiyor. Elektronik müziğe karşı acayip bir ilgim var.

- Elektronik  müziklerle çiziyorsunuz yani, etkileyici!

Evet; ama bu değişiyor. Geçen gün bir kafede oturuyorum, Rüya diye bir şarkı çaldı. Grup Seksen Dört ve Hande Yener’in çıkardığı bir şarkıymış. Aslında 2006’da çıkmış; ama ben daha önce hiç dikkat etmemişim. Bir yerde duyduğum şarkı hoşuma gidiyor, hemen uygulamayı açıp indiriyorum. Sonra bir süre dinliyorum. Son yolculuğumda hep onu dinledim mesela. O anki ruh halime de bağlı işte. Çok dinlediğim müzikler var tabii; ama hiç duymadığım bir müzik o an kulağıma hoş geliyorsa, bütün gün onu dinleyebilirim…

Varol Yaşaroğlu ile Mor Bir Fil Gördüm Sanki 7 üzerine söyleşi

SİZ BANA 2 YÜZ MİLYON DOLARLIK BÜTÇE VERDİNİZ DE BEN YAPMADIM MI?

- Hakkınızda genelde olumlu eleştiriler var; ama olumsuzlar da var. Onları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şu dönemde olumsuz eleştiri almıyorum; ama geçmişte aldığımız oldu tabii. Geçmişte bize, “Sizin yaptığınız animasyonlar çok basit. Bu işte yurt dışındaki animasyonlar gibi hiç kaliteniz yok.” gibi eleştirilerle saldırdılar.

- Peki bunlara cevabınız neydi?

Bizde eleştirmek çok moda diyeyim. Bir yerinden bir şey yakalayalım da eleştirelim gibi. Ben eylem adamıyım, hayatım boyunca hiç kimseyi de eleştirmedim. Hep önüme baktım. Eleştiri de yapıcı olacaksa, araştırılmışsa, yön gösterici bir yanı varsa tabii ki başımın üstünde yeri var. Ama hiçbir desteği olmadan, araştırılmadan, sektörün dinamikleri ya da o insanın yaptığı yolculuk bilinmeden yapılan eleştirileri yanlış buluyorum. Mesela o yaptıkları eleştirinin cevabı şu: Siz bana 2 yüz milyon dolarlık bütçeyi verdiniz de ben yapmadım mı? O zaman kendimi suçlu hissederdim.

- Kral Şakir, Cartoon Network’te gösteriliyor. Bu durumda yurt dışı ile farklar ne?

Verilen süreler mesela, yurt dışında çok farklı. Ne bileyim bir Gamble yaptığınızda orada size 3 ay süre veriyorlar. 3 ayda bir bölüm bitiriyorsunuz. Biz, burada 1 ayda belki 3 bölüm bitirmek durumundayız. Gerçekten şartlarımız bir değil. Şu aşamadan sonra değişebilir artık, Kral Şakir çok büyük markalaştı. Olaylar değişiyor zaten, bizim bütçelerimiz büyüyor. Lisanstan olsun, sinemadan olsun gelir elde ediyoruz. Ama bir şey başladığınızda öyle bir imkan yok.

- Bu noktaya kolay gelinmedi yani?

Tabii, gelinmiyor. Biz Kral Şakir süresince bile, insanlar dışarıdan baktığında “Aa inanılmaz paralar kazanıyorlar, her yerde bunlar var!” diye düşünürken, biz bankadan kredi de çektik. Bu işe inanmak çok önemli. Şunu da biliyorum, yurt dışında bir markanın oluşması için inanılmaz yatırımlar yapılıyor. Yani milyon dolarlar harcanıyor. Bizim öyle bir gücümüz yok burada. Kendi çapımızda içerikli bir şey yapmaya çalışıyoruz. Burada bir şekilde o içeriğin ilerleyebilmesi için gerçekten mücadele vermek gerekiyor. Sonuna kadar ekibe inanıp, kendinize inanıp, yaptığınız işe inanıp sürdürmeniz gerekiyor. Yoksa çok zor bir şey. Kendi inancınızı kaybettiğiniz zaman aslında her şey bitiyor. Aslında bizim yolculuğumuzu sürdürme nedenimiz oydu. Bana o konuda da eleştiri yapıldı. Bu metinlerle olmaz diyen de çok oldu. Animasyoncular bile, Abi çok fazla mekan var, biz bunu nasıl yapacağız, gereksiz şeyler bunlar filan. Ama ben sonuna kadar inandım. Ben bir kere yaptığım işi seviyorum ve o sevdiğim işin de başarıya ulaşacağını zaten biliyorum. Hatta başarıya ulaşmak da çok yanlış bir deyim gibi geliyor aslında onu da belirteyim.

- Neden?

Çünkü zaten başarılı buluyordum. Başarıya ulaşacağını biliyordum dersem, başladığında başarılı değil miydi yani? Halbuki o sizin inancınız aslında. Onun başarılı olduğunu düşünürseniz zaten insanlar da bu yolculukta bir yerde başarılı olduğunu gördükten sonra olay başka bir noktaya gidiyor.

Varol Yaşaroğlu ile Mor Bir Fil Gördüm Sanki 7 üzerine söyleşi

BENİM ALAMETİFARİKAM KARAKTER TASARIMIYDI

- Peki Kral Şakir’i ilk çizdiğiniz zamanı konuşalım mı o zaman? Nasıl bir andı?

Çok güzel bir andı. Ciddi şekilde Kral Şakir karakterleri çizilirken en önemlisi krakter tasarımıydı. Bu çok önemli ve bence Türkiye’de çok eksik.

- Neden böyle dediniz?

Birçok animasyon firması yurt dışından Disney’in gözünü alalım, bir başkasının kulağını alalım derken yapıştırma bir karakter çıkarıyor ortaya. Birçoğu üç boyutlu animasyon yapıyor. Üç boyutlu animasyon için şablonlar var. Zaten bazı kalıplarla üretiliyor. O kalıpların dışına çıkamamışlar. Aslında farkındalık yaratacak bir karakter tasarımına gidilmemiş. Bunu son derece yanlış buluyorum. Karakter tasarımı çok farklı bir olay. Burada gerçekten iyi bir karakter tasarımcısının devreye girmesi gerekiyor. Bu bir animasyoncunun, bir modelcinin yapacağı iş değil; en büyük yanlış o. Ne olacak ki, bilgisayar programı sana hazır bir karakter tasarımı sunuyor zaten. Ama işte o zaman iş yanlış bir yere gidiyor. Korkunç tipler ortaya çıkıyor. Sevimli değil. Ben bunlara başladığımda alametifarikam karakter tasarımıydı. Bu konuda gerçekten iyi olduğumu düşünüyorum.

- Kral Şakir’i çizerken en çok nelere dikkat ettiniz?

Son derece stilize olacak, sevimli olacak ve evrensel olacak. Dünyada da bakıldığında bu karaktere, insanların “Evet ya, gerçekten çok düzgün, güzel bir karakter” diyebileceği bir karakterleri çizdim. Burada ortağım ve kreatif ekibimizdeki insanlara da, mutlaka danıştım. İlk karakteri çizdiğimde 50 tane farklı Kral Şakir, farklı diğer karakterler vardı. İnce eleyip sık dokuduğumuz bir çalışma var orada. Benim dışımdaki gözlerin de görmesine ihtiyaç duydum. Kreatif anlamda güvendiğim insanlar onlar. Zaten yola birlikte çıktığımız insanlar.

- Karakter yaratımında bu önemli bir detay, değil mi?

Çizmede öyledir, bir şeyi çizersin biraz ara verirsin. Aradan 2-3 gün geçer, sonra baktığınızda o karakter daha farklı görünür size. Yani 2-3 gün önce görmediğiniz bir şeyi o anda görürsünüz. Demek o an bana güzel gelmişti; ama şu an güzel gelmeyen şu kısmı var deyip bakmak önemli. Yani böyle böyle Kral Şakir’i de çizmek bir ay filan sürdü.

- Ama Kral Şakir üzerine düşünülen bir şeydi, değil mi? Senaryo onun üzerine kurulmadı yani?

Yok, orada önce bir senaryo ortaya çıkıyor. Yani kişilikler, mesela Fil Necati midesine düşkün, kaygısız bir tip. Babacan bir yanı da var, bıyık ekleyelim diyorsun. Şişman olsun, fil olsun gibi şeyler.

- Hikâyesini kim/kimler yazıyor bu kitapların? O ekibe de değinelim?

Can Dizdaroğlu, Berk Tokay; ama onun dışında iş çok büyüdüğünde farklı yazarlar da eklendi. Bizim kitabımız tek bir yazar kitabı değil zaten. Aslında bir marka. Nasıl ki Disney’de bir karakter Disney diye anılıyor; ama orada koca bir ordu var. Burada da bu markayı oluşturmada işin yaratıcısı olarak görünen benim.

- Bu durumda Disney sizsiniz!

Bu tabii yüksekten atıp “Disney benim!” demek için değil; ama kendi içimizde öyle. Biz kendimizi öyle görelim. Çok güzel bir söz vardır ya: Önce kral ol, ardından krallık gelecektir. Siz kendinizi öyle konumlandırırsanız bir şekilde yolculuğunuzda oraya doğru gidiyorsunuz zaten. Öyle olunca da ben şu anda aslında bu markanın en iyi şekilde ilerlemesi için elimden geleni yapıyorum.

- Peki siz tam olarak bu işin neresindesiniz?

Ben işin her tarafında varım. Bunu da tek şemsiye olarak şöyle değerlendiriyorum: Bakış açısı! Bakış açısı bir markayı var ediyor aslında. Vereceğiniz kararlar, gerçekten markanın oluşumunda çok çok etkili. O yüzden ben işin sinema filminin yapımından da, tekniğinden de, yazımından da, çiziminden de anlıyorum. Ben aslında ortak şemsiyeyi oluşturan kişiyim burada. Belki yurt dışında insanların hepsinin ayrı branşları vardır, sen sadece modellemede yetkinsindir, diğeri sadece karakterde yetkindir. Ama ben işin her yönünü bilmek durumundayım. Çünkü animasyon dediğimiz aslında çok maliyetli bir iş. Bizim şu anki filmin kalitesi yurt dışında çok paralara mal olabilir. Ama biz burada optimum davranmak durumundayız. Burada benim tekniği ve nasıl optimum uygulanacağını çok iyi bilmem gerekiyor. Ve ben gerçekten biliyorum. Çok değişik teknikleri bu sinema filminde uyguladık ve bizzat müdahale ettim.

- Aslında başarının sırrında ekibin rolü büyük, değil mi?

Tabii yine ekip giriyor devreye. Benim bir müdahaleme yüz adımla geliyorlar. 99’dan beri gelen bizimle kalan ekipte artık benim elim kolum olan bir ekip oluşmuş durumda. O yüzden ben Kral Şakir’in şu anda ortaya çıkma başarısını aslında tabii ki doğru ekibin doğru şekilde yol almasına bağlıyorum. Umarım bu iş çok çok daha büyür. Bunu ileriye götürmek her zaman bizim elimizde.

Varol Yaşaroğlu ile Mor Bir Fil Gördüm Sanki 7 üzerine söyleşi

KRAL ŞAKİR’İN HAMURUNDA SEVGİ VAR

- Kral Şakir’e en yakın gördüğünüz animasyon hangisi ülkemizde ya da yurt dışında?

Türkiye’de bir örneği yok. Bu tür mizahi ve güzel bir öyküye sahip, böylesine stilize olmuş karakterlerle bir yapım ben görmedim gerçekten. Bir örneğimizin olduğunu düşünmüyorum. Yurt dışında da bunu karşılaştırmak çok zor tabii. Mesela yurt dışındaki animasyonlarda çok fazla mizah kullanılmıyor. Son dönemde biraz trend olmaya başlamış. Onlar daha çok dramatik kurgulara önem veriyorlar. Ama mesela Zootropolis filminde gerçekten ciddi bir şekilde bizim mizahımıza yakın şeyler gördüm. Yine de çok sınırlıydı; ama beni çok güldüren sahneleri oldu. Mesela tembel hayvan sahnesi çok komikti. Aslında bizim de anlayışımız o yani. O mizah doğrultusunda şeyler yapmaya çalışıyoruz.

- Yurt dışında tanınma konusunda yeni adımlar var mı?

Kral Şakir aslında şahsına münhasır bir animasyon mizahıyla, tekniğiyle. Şu anda Mena’da yayınlanıyor, Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da; ama buna Avrupa ve Amerika da eklenebilir. Şu anda hiçbir tanıtımımız yok oralarda, tanıtılırsak belki de çok farklı tepkiler alarak ilerleyebiliriz.

- Peki kültür farkımız nasıl göze çarpar böyle bir durumda?

Orada güncellemeler yapılır. Aslında bizim mizah anlayışımız ile onlarınki arasında çok belirgin farklar yok; nüans farkları var. Mesela biz daha absürt espriler yapalım modundayız. Absürt espri sonuçta dünyada evrensel bir şey. Sadece çok çok bize ait, gönderme yapılan esprilerin güncellenmesi gerekir. Belki Adana Dürüm, ki Adana Dürümü bile güncelleyip Donat yapmak durumunda kalmayabiliriz. Bizim geleneksel yiyeceklerimiz de artık her yerde tanınıyor. Yani kelime ya da cümle yapılarında oynamak gerekebilir; yoksa konularımızda sorun yok bence.

- Sizin en önemli özelliğiniz ne?

Bizim filmlerimizde de konularımız evrensel. Dizide de Türk Ailesi; ama sürekli paralel evrenlere, farklı diyarlara gidiyorlar. Bilimsel araştırmalar var. Bunlar dünyanın her yerinde başka konular değil. Bizim bence en önemli özelliğimiz şu, Türk aile yapısının özündeki sevgi! Gerçekten bunu çok önemsiyorum. Kral Şakir’in hamurunda sevgi var. Sevgi de evrensel bir şey! Yurt dışında şimdi birçok yerde yabancılaşma var. Bizde de özellikle büyük şehirlerde yaşanıyor. Bence bunun önüne geçecek en önemli şey, sevgi. O sevginin kaybolmaması. Zaten yurt dışındaki insanlar da artık bir ruhani arayış içindeler, bu da açıkça görülüyor. Her şey bilimsel teknolojilerle ilerleyip, hırs, güç, para ile yürümüyor. O anlamda bence buna ihtiyaç var zaten. Belki onlara da ilaç olabilir bizim çizgi filmimiz. Böyle bir farkındalık yaratabiliriz diye düşünüyorum.

- Eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Kral Şakir’i çok seviyorum. Kendimi de çok seviyorum. Her insanın da kendini sevmesi gerektiğini düşünüyorum. Her şey önce kendini sevmekle başlıyor. Hani o klasiktir ya, kendini sevmezsen diğer insanları sevmek de zorlaşıyor. O yüzden önemli bir şey yani.

: Teşekkür ederim.

Varol Yaşaroğlu: Teşekkür ederim.

Varol Yaşaroğlu ile Mor Bir Fil Gördüm Sanki 7 üzerine söyleşi

Mor Bir Fil Gördüm Sanki 7

Varol Yaşaroğlu

Eksik Parça Yay.

S.: 208

Kitabı satın almak için tıklayınız: D&R

*

Instagram: biyografivekitap