BARAJ YAPIMINI ÖNLERSENİZ, BARAJA YİNE TAKILIRSINIZ

Fikirci Bey son yazısı ile karşınızda: BARAJ YAPIMINI ÖNLERSENİZ, SEÇİM BARAJINA YİNE TAKILIRSINIZ

BARAJ YAPIMINI ÖNLERSENİZ, BARAJA YİNE TAKILIRSINIZ

BARAJ YAPIMINI ÖNLERSENİZ, SEÇİM BARAJINA YİNE TAKILIRSINIZ

Herkes barajı aşmanın Kürt temsilcileri daha ılımlı, daha barış yanlısı yapacağını, HDP’yi Kürt partisi olmaktan çıkarıp, Türkiye partisi yapacağını umuyordu. Bir kısım kullanışlı ebleh de  Selahattin Demirtaş’ı Törkiş  Çipras,  hatta Törkiş Obama olarak görecek kadar kendini kaybetmişti. “Bağzı Türkler” kendilerinin de muzdarip olduğu aşırı milliyetçiliğin nasıl derin bir hastalık olduğunu, Kürtleri ne hale getireceğini önceden kestiremediler.

Barajı aşmak Kürtlerde tam tersi bir etki yaptı,  Kürt milliyetçilere çok farklı bir cesaret verdi. Türkiye partisi olmak yerine, tam da tersine ne kadar da Kürt partisi oldukları, Kürtler üzerinde ne kadar da çok meşruiyetleri olduğu kanısını uyandırdı. Daha seçimin ertesi günü ödünç oy falan almadıklarını, oyların kendi oyları olduğunu söylediler.

Şimdi ise oy aldıkları yerlerin “Kürdistan” olarak tescil edildiğini sanıyorlar ve burada Türkiye Devletinin tasarrufları olamayacağına inanıyorlar. Bölgede yüz binlerce kişiye istihdam sağlayacak projeleri kendi varlıklarına tehdit olarak görüyorlar. Çok iyi biliyorlar ki siyasi ortamın bu kadar karışık olduğu ve kullanışlı eblehlerin kafaya alındığı bir seçim ortamı bir daha yaşanmayabilir ve oylar asıl hak edenlere dönebilir.

Türkiye sırf Kürtleri öldürmek için baraj, yol ve havaalanı yapıyormuş.

PKK-KCK haydutlarının yol, baraj ve havalimanlarını savaş amaçlı görmelerinin ciddiye alınacak bir tarafı yok. Bu fikri onlara zamanında Nuray Mert vermişti, zaten AKP iktidarının “duble yolları” ile Dersim katliamı öncesi imar politikası arasında paralellikler kurmak kadar yaratıcı bir fikir ancak bir doçentten gelebilirdi. Malum cehaletin bu kadar bağnazı ancak çok eğitimle mümkün olabiliyor.

Tabi KCK daha iyi süslüyor bu parlak fikri:

KCK yaptığı açıklamada "Türk devleti ateşkes koşullarını demokratik siyasal çözüm için değil kültürel bir soykırım için onlarca karakol, askerî amaçlı yol ve barajlar yaparak, yeni bir savaş için ciddi bir hazırlık yapmak ve meydana gelecek savaşta avantajlı konuma gelmek için kullanmıştır." deniyor.

Oysa Kürtleri öldürmek için yeni yol, baraj, hava alanına ihtiyaç olmadığını en iyi onların bilmesi gerekiyordu.“Zilan deresini lebaleb escad ile dolduran” CHP hükümeti bunu 1930’larda hiç de yeni havaalanına ihtiyaç duymadan yapmıştı. Şimdi adına havaalanı yapılan Sabiha Gökçen’in bombardıman uçağı o günlerde hiç de fazladan bir havaalanını aramamıştı.

Türkiye ateşkes süresince savaşa hazırlanmış. Sanki daha önce yenilmiş de bu ateşkes sırasında kendini toplamış, “daha avantajlı hale gelmeye çalışmış” deniyor. İnsan merak ediyor, 90’larda 10 binden fazla Kürt’ü faili meçhullerde kaybedenler ne kadar dezavantajlı idi ki, şimdi devlet daha avantajlı hale gelmeye çalışsın?

Burada “meydana gelecek savaşta” lafı da KCK’nın barış sürecine ne kadar inandığının bir göstergesi. Oysa devletle müzakerede olduğunu sandığımız böyle örgütler “meydana çıkacak savaştan” değil, “meydana çıkacak barıştan” medet umarlar.  Bunun için mücadele ederler. Çünkü aklı başında herkes de bilir ki savaşın tüm nedeni barış içinde siyasi mücadele veremiyor olmaktır. Oysa bugün Kürtlerin herhangi bir siyasi parti kurup meclise girmeleri önündeki tek engel seçim barajıdır. Yani yıkılacak baraj metaforik seçim barajıdır, bölgede tarımı kalkındıracak barajlar değil.

Açıklamanın en densiz tarafı da “kültürel bir soykırımdan” söz etmesi.

Daha önce bu verileri vermiştim, bir kez daha hatırlatayım: Ak Parti farklı grupların dini özgürlük ve toplumsal yaşama dair taleplerine çok sayıda demokratikleşme reformuyla cevap vermekteydi. Bu bağlamda bu güne kadar 1014 adet vakıf arazisi cemaatlere iade edildi, mesela Mor Gabriel Vakfına ait 244 dönümlük arazi Süryani cemaatine iade edildi. Öte yandan farklı inanç grupları tarafından kullanılmakta olan ibadethanelerin restorasyonuna hız verildi, Trabzon Sümela Manastırı ve Van Akdamar Kilisesinin yüz yıl sonra ayine açılması herkesin bildiği örnekler.

Kürtler için yapılanları saymaya gerek yok. Dağda kart-kurt yürürken, şimdi bizzat devlet eliyle kurulmuş televizyonları var ve kendi özel televizyonlarını kurmaları da serbest. Kürtçe siyasi propaganda, mahkemelerde Kürtçe savunma hakkı gibi kamuda çok iyi bilinenler yanında en önemli açılım bizzat Recep Tayyip Erdoğan’ın “barış için baldıran zehiri içerim” sözüdür.

Tabi KCK açıklamalarının içine serpiştirilmiş “kültürel soykırım”, “demokratik siyasal çözüm” lafları, yabancı tribünlere yapılan şovdan başka bir şey değil. KCK, emir aldığı çevrelerin halk tabanının nelere hassas olduğunu çok iyi biliyor ve kullanıyor. Oysa devletin azınlıklara son on yılda tanıdığı hakları göz ardı edip kültürel soykırım geveleyen KCK avenesi asıl kültürel soykırımı bizzat kendi halkı içinde yaptı; 2014’de 6-8 Ekim arası iki gün içinde kendisi gibi düşünmeyen 52 Kürt’ü anavatanlarında öldürdü ve suçu Türk devletine atmaya çalıştı. Orada Türk devletinin bir zaafı varsa o da bu olayları öngörüp provokatörleri durduramamasıydı. Sanırım Kürtlerin kendi insanlarına bu barış döneminde bu kadar zalimce davranabileceği devletin bile ihtimal vermeyeceği bir vahşetti.  Bu vahşet, bir KCK bazlı “özerk” yönetimin bölgedeki mütedeyyin insanlara neler yapabileceğinin de ipuçlarını verdi. Allah Kürtleri kendi temsilcilerinden korusun.

KCK-PKK, Kürtleri kendileri ile barışmış bir devletle savaştırmaya çalışıyor.

Bir eken seçim bu çabalarının Kürtler arasında ne kadar cevap bulduğunu ortaya koyabilir, tabi bölgedeki sandıklar PKK süngüsünün gölgesinden kurtarılabilirse. Eğer devlet demokrasi için bir adım daha atacaksa, o da bölge seçmenlerini bu haydutların tehdidinden kurtarmak olacaktır.