Fikirci Bey: ALGI OPERASYONUNA KARŞI TROLLEME
ensonhaber.com

Fikirci Bey: ALGI OPERASYONUNA KARŞI TROLLEME

ALGI OPERASYONUNA KARŞI TROLLEME

“Türkiye’nin en eski ve en tutarlı muhalif gazetesi Cumhuriyet çalışanlarından bazıları  evlerinden alınarak “teröre yardım” suçlamasıyla gözaltına alındı; diğer beş gazeteci için de yakalama emri bulunuyor.”

Evet, İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden Financial Times, haberi böyle veriyor. Diğer gazeteler de bundan pek farklı değil. Tabi arka plan bilgisi olarak da “Türkiye, Temmuz ayında yaşanan başarısız darbe girişiminden bu yana 160 medya kanalını kapattı ve yaklaşık 100 gazeteciyi tutukladı.” Bilgisi veriliyor.

Şimdi biz biliyoruz değil mi Can Dündar’ın gazeteci falan olmadığını, FETÖ’nün Cumhuriyet’e de ayar verip onu Zaman ve Özgür Gündem ile senkronize ederek “hükümeti devirme” cephesi içerisinde terör örgütünün borazanı yaptığını? Tarihinde, Dersim olayını “Tunceli Şakileri İmha Ediliyor” diye veren ve yıllarca giydirilen solculuk kisvesine rağmen ırkçı ve milliyetçi kalan Cumhuriyet’in birden bire PKK’dan “Yerlere sigara izmariti atmayan bir çevreci örgüt” olarak bahsetmesindeki garipliği biz görüyoruz da yabancı basın görmüyor mu?

Ha, bütün bunları görmeyen bir “saftirik” Cumhuriyet mensubu var, o kesin. Cumhuriyet gazetesinde yapılan gözaltılar için “kendimi bir karikatürün içinde hissediyorum” demiş.

Evet ya, tabi ki bir karikatürün içindesin. Çünkü senin yıllardır gazete sandığın şey sonunda FETÖ operasyonu ile tüm içeriği boşaltılıp bir karikatür haline geldi ve sen de orada bir çizgi kahramansın.

Cumhuriyet’in geçmişi de demokratlık açısından pek parlak olmamakla beraber, son bir yıl içerisinde artık tamamen teröristlerin borazanı haline geldiğinden bizzat kendi milliyetçi tabanı bile rahatsız.

Bunları biz biliyoruz da yabancı basın bilmiyor mu? Türkiye’de “sol basın” diye bir şey olmadığını, bu ad altında Batı basınının borazanlığını üstlenmiş bir grup olduğunu ve artık tamamen deşifre olduğunu? Biliyor tabi. Ama elinde kalan tek “elemana” da sahip çıkıyor.

Artık Batı’nın son 5 yıl içinde Türkiye’ye karşı çok ciddi bir “algı operasyonu” düzenlediğini fark etmeyen yok sanırım. O derece ki, geçenlerde bir BBC çalışanı, bir Türk gazeteciyi “siz orada istediğinizi yazamıyorsunuz, neden gelip buraya sığınmıyorsunuz” soruları ile sıkıştırıp yine bir hükümete hakaret programı yapmak isterken yılların hükümet karşıtı Türk yazar bile isyan edip sunucuya istediğini vermedi. Nitekim hükümeti ve Türkiye’yi ağır bir şekilde eleştirmekle meşhur anlı şanlı bir Türk yazarı da bir röportajında  bir nevi isyan edip, “"Bu noktada hükümeti hiçbir konuda suçlayamam. Türkiye'nin mültecilere yaklaşımı her türlü övgüyü hak ediyor" dedi ve Avrupa’yı ikiyüzlü davranmakla ve savunduğunu iddia ettiği değerleri aşındırmakla suçladı.

Yani saldırının, algı operasyonunun bu kadarı bazı Batısever Türkleri bile rahatsız etti.

Bu algı operasyonu konusunda Batıseverlerden çok şey beklemiyoruz tamam da, peki gerçeği görenler ne yapıyor?

Gelin haberi yine Financial Times’dan verelim:

“Aktroller, gazetecileri internet üzerinden taciz etme kampanyalarını yoğunlaştırdılar. Gazetecilerin sosyal medya hesaplarını ele geçiriyorlar, fiziksel ve cinsel istismar tehditleri yağdırıyorlar ve muhalifleri susturmak için hükümet yanlısı kampanyalar yürütüyorlar. Trollerin yüzlerce hesap kullanarak "ahlaksız" ve "fahişe" olarak adlandırdığı kadın gazeteciler bundan en çok zarar görüyor.” Haberin buraya aktaramayacağım kısmında kadın gazetecilere “sizi iyice bir …. medikleri için böyle yazıyorsunuz” cümlesinin sansürsüz hali de var.

Böyle diyor Financial Times. Bu da algı operasyonunun bir parçası ve gazetecilerin “hayati tehlike” içerisinde olduğu izlenimini pekiştiriyor. Oysa çok iyi biliyoruz ki yüz yıldır bu ülkede derin devlet dışında kimse gazeteci öldürmüş değil. Ama korku atmosferi körükleniyor.

Peki, haber yalan mı? Yani haberde yazılanlar yapılmıyor mu?

Yapıldığına kesinlikle inanıyorum. Kaldı ki pek çok ülkede böyle fanatikler hep vardır ve atıp savururlar. Bunu da anlıyorum.

Benim sorum şu; bizim bütün tepkimiz bu mudur yani? Trollemek mi?

Bütün bu “algı operasyonları” karşısında resmi tepkimiz nedir?

Bu konuda kimin ne yapması gerekir?

Dışişlerimiz, basın müşavirlerimiz, kamu diplomasisi çalışanlarımız ne yapar?

Bizim neden bunlar karşısında, yurt dışında da muteber düşünce kuruluşlarımız (Think Tank) yoktur?

Neden bütün dünyanın “burada yayınlanıyorsa doğrudur” diyebilecekleri televizyon kanallarımız yoktur?

Hiç bana TRT, AA demeyin.

Her ikisinin de kesinlikle en az dünyanın sayılı medya kuruluşları kadar iyi ve dürüst çalıştıklarından eminim. Çok kaliteli işler çıkardıklarının da birinci dereceden şahidiyim.

Ama o iş öyle yürümüyor. Arkasında “devlet” olduğu anlaşıldığı anda kurum Batı’da tüm güvenilirliğini kaybediyor ve “hükümetin borazanı” olarak görülüyor. Dünyanın en objektif işini çıkarsa bile hemen “devlet haber ajansı”, “devlet haber kanalı” tanımlamasıyla her söylediği maalesef çöpe atılıyor…

Öyle ise bizim şimdiden başlayıp zaman içerisinde güvenilirliğini, rüştünü ispat edecek devletten bağımsız, özerk medya kuruluşlarına ihtiyacımız var.

Yoksa devletin Batı’ya “Ben sizin yalanlarınızla baş edemedim, bu bana dert olsun. Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun ” deme lüksü yok herhalde.

twitter:@kalemciler