Hıdırellez dinimizde var mı? Hıdırellez kutlamak caiz mi?
Hıdırellez her yıl 5-6 Mayıs tarihinde kutlanıyor. Baharın gelişinin kutlandığı bu önemli gün ile ilgili akıllarda soru işaretleri oluyor. En çok merak edilen konulardan biri ise Hıdırellez'in dinimizdeki yeri. Peki Hıdırellez dinimizde var mı? Hıdırellez kutlamak caiz mi? İşte merak edilenler...
Hıdırellez kökeni, İslam öncesi Orta Asya, Ortadoğu ve Anadolu’ya dayanıyor. Kış mevsiminin sıcak yaz günlerinin başlaması kutlanıyor.
Baharı müjdeleyen Hıdırellez’de çeşitli ritüeller yapılıyor. Dilek dilenmiş kağıtlar ağaçlara asılıyor, ateş üzerinden atlanıyor…
Sağlık, bolluk, bereket ve şans getirileceğine inanılan bu önemli günde her yöreden farklı ritüeller görülebiliyor.
Hıdırellez her yıl 5-6 Mayıs tarihlerinde kutlanıyor. Bu önemli günün yaklaşmasıyla vatandaşların aklında çeşitli sorular oluşuyor.
Hıdırellez ile ilgili en çok merak edilen konulardan biri de İslam’daki yeri oldu. Vatandaşlar, Hıdırellez’in dinimizdeki yerini ve caiz olup olmadığını araştırıyor.
Hıdırellez kutlamak caiz mi?
Öncelikle batıl olan hiçbir uygulamayı dinimiz kabul etmez. Hıdırellez kutlamalarını batıl ve hurafelerle doldurmak doğru değildir.
Yani Hıdırellez gecesi sulara nur yağacağı düşünülerek suya girmenin şifa getireceği, yiyecek ve içeceklerin ağzının açık bırakılması, bir kağıda dilek yazıp ağaca bağlanması, ateş üzerinden atlanması gibi ritüellerin dinimizde yeri yoktur. Bu gibi şeyler halk geleneğidir.
Dinimizde Hıdırellez
Hıdırellez’in dinimizdeki yeri ile ilgili Fetva.net’te yer alan bilgi şu şekilde:
Hıdırellez halk arasında ölümsüzlük sırrına erdiklerine ve biri karada, diğeri denizde darda kalanlara yardım ettiklerine inanılan Hızır ve İlyas peygamberlerin yılda bir defa bir araya geldikleri gün olarak kabul edilir.
6 Mayıs, Türkler’in Anadolu’ya yahut daha genel bir ifadeyle Ortadoğu’ya geldikten sonra tanıdıkları bir tarihtir. Zira Doğu Hristiyanlığının Aziz Yorgi ya da Yeşil Yorgi kültü bu tarihte kutlanmaktaydı. Doğu Hristiyanlığında da çok önemli bir yeri olan bu kült, zaman içinde Hızır-İlyas kültü ile birleşerek özdeşleşmiş ve bu suretle 6 Mayıs tarihi Ortadoğu ve Balkanlar’da Hıristiyan-Müslüman kültür etkileşimi sonucunda hem Aziz Yorgi hem de Hızır-İlyas kültünün iç içe girmesinin bir sonucu olarak kutlanmaya başlanmıştır.