Ümit Yenişehirli: İlk çağlardan bu yana zulmün tarihine İsrail katkısı
Ümit Yenişehirli, ilk çağlardan bu yana zulmün tarihindeki İsrail'in yerini örnekleriyle gözler önüne serdi.
İsrail’in Filistin’deki soykırımı, 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana tam 610 gündür devam ediyor. Saldırılarda 55 bine yakın Gazzeli şehit oldu, yaralı sayısının da 125 bini aştığı tahmin ediliyor. Bombardımanlarla yerle bir olan bölgede, enkaz altındaki durum bilinemediği için gerçek can kaybı sayısının ne olduğu da aslında tam olarak belli değil.
Kan dökme konusunda, geçmiş İsrail yönetimleri de karanlık bir sicile sahip olsa da Netanyahu Hükümeti, upuzun dünya tarihindeki büyük katliamlar sıralamasındaki yeriyle seleflerini epeyce geride bırakmış durumda.
İnsanlık; en eski çağlarda başlayıp sözel anlatılara giren, yazılı tarihle de devam eden çok sayıda kitlesel katliamı hafızasında taşıyor. İsrail de son bir buçuk yıldaki “performansıyla” tarihteki büyük kıyımların aktörleriyle aynı kategoride.
ATİNA’DA NEREDEYSE BAŞ ÜSTÜNDE BAŞ KALMAMIŞTI
Dünya tarihindeki katliamlar; bunları yapanlar, bu kişilerin yol açtığı insan ölüm ve yaralanmalarının yaklaşık sayısı, meydana getirdikleri terörün neden olduğu göçler, evsiz kalmalar, yıkılan şehir ve kasabalar, kıtlık uygulamaları ve açlık gibi parametrelerle ortaya konulmaya çalışılıyor.
Antik çağın kayda geçen ilk katliamlarından biri, MÖ 431’de başlayıp 404’te biten Peloponez Savaşları’ydı. Antik Yunan’ın merkezi Atina’daki yönetimin, çevredeki şehir devletleri sömürüsünün artmasıyla çıkan savaşta, yaklaşık 50 bin kişi hayatını kaybetmişti. Yunanistan’ın önde gelen iki şehir devleti olan Atina ile Sparta arasında yapılan savaş, son evresinde Atina’nın büyük tahribat yaşayıp, adeta kan gölüne dönmesine yol açmıştı. Savaş sırasında ortaya çıkan veba salgını ise durumu daha da kötüleştirmişti. Tarihî kaynaklara göre, Atina’daki pandemide ölenlerin sayısı 75 bini bulmuştu. Salgında, Atina’nın hâkimi Perikles de hayatını kaybetmişti.
MELOS ADASI'NDAKİ YUNAN MEZALİMİ
Uzun yıllara yayılan bu savaşta zaman zaman Atina tarafı da üstünlükler yakalamıştı. Bunların birinde, Atina güçleri savaşta tarafsız kalan Melos Adası halkına, antik çağın soykırımlarından birini reva görmüşlerdi. Yunanlar, 10 bine yaklaşan nüfusu ve 3 bin civarındaki askeri gücü direnmekten vazgeçirebilmek için adayı aylarca kuşatmışlardı. Adadakilerin büyük bir bölümü açlıktan hayatını kaybetmişti. Sonunda Meloslular teslim olmuş, adaya ayak basan Atina kuvvetleri ise bütün erkekleri idam etmiş, kadınları köleleştirmiş, çocukları da köle olarak yetiştirilmek üzere değişik ailelere dağıtmışlardı.
BÜYÜK İSKENDER’İN BÜYÜK KATLİAMLARI
Makedonya Kralı Büyük İskender de Pers İmparatorluğu’na karşı çok sert saldırılar düzenlemiş, imparatorluğu adeta yerle bir etmişti. İskender, bütün bu taarruzlarında büyük katliamlara da imza atmıştı. İskender; Afganistan, Hindistan, Filistin Gazze, Mısır Teb, Anadolu Tire gibi yerleşim yerlerinde tam bir kıyım sergilemiş, teslim olmalarına rağmen yüz binlerce sivili kılıçtan geçirtmişti.
İskender, seferlerinden Makedonya’ya dönüp, idare merkezleri olan Aigai ve Pella sokaklarında zafer kutlamaları yaptığında ise hemen her defasında ortalama 5 bin civarında esiri de törenler için katlederdi. Öldürülenlerin rahatça taşınabilmesi için ceset torbaları üretilir, bu torbaların sayımı sonucunda da öldürülenlerin net sayısı belirlenerek, “kahraman fatih”in zafer bilançosu açıklanırdı.
KARTACA YIKILIRKEN 150 BİN KİŞİ KATLEDİLDİ
Bu tür insanlık dramlarının en eskilerinden bir diğeri ise Kartaca Kuşatması’ydı. Yaklaşık üç yıl süren Kartaca ve Roma arasındaki Üçüncü Pön Savaşı, bugünkü Tunus’un kuzeydoğusundaki başkent Kartaca’nın yıkımıyla sonuçlanmıştı. Milattan önce 146’da sona eren bu savaşlar dizisi, antik dünyanın en büyük çatışmalarından birisiydi. O dönemde Kartaca’nın nüfusunun 200 bin civarında olduğu tahmin edilirken, savaş sonrası Roma kuvvetleri şehirde sadece 50 bine yakın Kartacalı teslim almıştı. Bu trajik düşüş, bir yıldan biraz fazla süren katliamın boyutlarını ortaya koymaktaydı.
HAÇLILAR İSTANBUL’DA 15 BİN EVİ YAKIP, AYASOFYA’YI YAĞMALADILAR
Papalık ve ona bağlı Avrupalı krallıklar; Hıristiyanlık taassubu ve organizasyonuyla doğudaki Müslüman coğrafyasına 1096 ile 1291 yılları arasında tam dokuz Haçlı Seferi düzenlemişti. Katolik Haçlı ordularının gözü o kadar dönüktü ki, sırf farklı mezhepteler diye İstanbul’daki Ortodoks Hristiyanları bile katletmişlerdi. Bu kıyımların en büyüklerinden biri olan 12 Nisan 1204 tarihindeki saldırıda, binlerce Bizanslı Ortodoks kılıçtan geçirilmiş, 15 bin civarında ev de yakılmıştı. Bizans İmparatorluğu'nun son düklerinden biri olan Lukas Notaras, o ünlü, “Konstantinopolis’te Latin külahı görmektense Müslüman Türk sarığı görmeyi yeğlerim." sözünü, bu katliamlar nedeniyle söylemişti.
BİR GÜNDE TAM 2 BİN 700 MÜSLÜMAN TÜRK İDAM EDİLDİ
Bir başka Haçlı Seferi’nde ise Kral Richard, Selahaddin Eyyübî’ye verdiği sözleri tutmamış, 16 Ağustos 1191 tarihinde, tek bir günde, elindeki tam 2 bin 700 Müslüman Türk esiri Kudüs’ün 150 kilometre uzağındaki Akka’da idam ettirmişti. Bütün haçlı Seferleri boyunca katledilen Müslüman sayısının ise en iyimser tahminle 90 bin olduğu belirtilirken, bazı kaynaklarda bu sayı 1,5 hatta 2 milyon olarak yer almıştı.
KAZIKLI VOYVODA’NIN KAZIKLI KATLİAMLARI
Osmanlı Padişahı II. Murat zamanında, Edirne’deki Osmanlı sarayında “esir çocuk” olarak şefkâtle, kıymetli hocalarca büyütülen, geleceğin Fatih’i Sultan Mehmet ile arkadaş olan Vlad, büyüyüp Eflak Prensi III. Vlad (Dracula) olduğunda ise tam bir nankörlükle Müslüman Türk düşmanı kesilmişti.
Osmanlı’ya karşı sık sık isyan eden Eflak - Boğdan Voyvodası Vlad, kaçarken terk ettiği topraklardaki kuyuları zehirliyor, ekinleri yakıp, hayvanları da öldürüyordu. Hapishanelerdeki vebalı ve cüzzamlı mahkûmları serbest bırakıp, Osmanlıların arasına yollayan da yine oydu. Vlad’ı asıl tarihe geçiren zalimliği ise Müslüman Türk köylülerini kazıklara oturtmasıydı. Bir keresinde, 20 bin civarında Osmanlı köylüsünü birkaç gün içerisinde bu şekilde öldürmüştü. Fatih Sultan Mehmet’in III. Vlad’ı kıstırmasının ardından, Mihaloğlu Ali Bey bu kan içici prensin kellesini almıştı.
GAZZE’NİN NÜFUSU 7 EKİM’DEN BU YANA 160 BİN AZALDI
İsrail Devleti’nin, Başbakan Benjamin Netanyahu ve kadrosu eliyle gerçekleştirdiği katliam ve soykırımın Gazze’nin nüfusuna oranla ortaya çıkardığı ölüm ve yaralanma ile yerinden edilme sayıları, vahşetin boyutunu ortaya koymakta. Filistin Merkezi İstatistik Bürosu’nun Ocak 2025 tarihli verilerine göre, Gazze nüfusu, 7 Ekim 2023’ten bu yana yaklaşık 160.000 azalarak 2,1 milyona düşmüş durumda. Bu veriler de Gazze’deki kıyımın, - Antik çağlar ya da modern zamanlar olarak fark etmeksizin - diğerlerine benzerlikleriyle günümüz insanın gerçekten tarihî bir kıyıma şahit olduğunu ortaya koymakta.
NETANYAHU’NUN MODERN DÖNEM AKIL HOCALARI
Bu çerçevede, Komünist Rusya’da, 1900’lü yıllarında, toplamda yaklaşık 50 yıla yaklaşan bir sürede, politik önderler Vladimir Ilyic Lenin ve Josef Stalin; toplama kampları, kıtlık, idam, yargısız infaz ve diğer kıyım yöntemleriyle 15 milyonu aşkın insanı yok etmişti.
Bir başka komünist diktatör Çin devlet başkanı Mao da 1945 yılından, öldüğü 1976 yılına kadarki 30 yıl içinde; zulüm, “hapishane işçiliği”, toplu infaz ve kıtlık yoluyla 50 milyonu aşkın insanın ölümüne yol açmıştı. Kamboçya’nın komünist diktatörü Pol-Pot ise 1975 ile 1979 yılları arasında, büyük bölümü sistematik bir kıtlık politikası ile kurşuna dizmelerin de yaygın olduğu bir uygulamayla 1,5 milyon civarında Kamboçyalıyı öldürmüştü.
BOSNA HERSEK’TEKİ SOYKIRIM
1992 yılında Sırpların saldırılarıyla başlayan soykırımda, Müslüman Bosna Hersekli Müslümanlar, dört yılın sonunda yaklaşık 200 bin şehit vermişti. Özellikle Sırp siyasi elebaşı Radovan Karadziç ile ordu komutanı Ratko Miladiç’in, Srebrenitsa ve Jepa’da gerçekleştirdikleri soykırımda ise sadece birkaç gün içinde 8 bin civarında Bosna Hersekli hayatını kaybetmişti.