Ümit Yenişehirli: ‘Mezarda içki’ Pagan geleneğiydi

Bir grup CHP’linin, eski milletvekilleri Kamer Genç’in mezarı başında rakı içip, geri kalanını da kabre dökmeleri, kamuoyunda tepkiye yol açtı. Ümit Yenişehirli, bu uygulamanın tarihte yeri olup olmadığına dair yaptığı araştırmayı Ensonhaber okurlarıyla paylaştı.

Aralarında genel başkalarının da bulunduğu bir grup CHP’linin, eski milletvekilleri Kamer Genç’in mezarı başında rakı içip, geri kalanını da kabre dökmelerine ilişkin, birkaç yıl öncesine ait görüntülerin ortaya çıkması, bolca şaşkınlık ve yoğun tartışmalara yol açtı. “Bu tarz bir anma”, bu topraklarda - antik çağlar dışında - bilinen bir şey değil elbette. Şaşkınlık ve tartışmalar da bundan kaynaklanıyor.

SADECE İÇKİ DEĞİL, ÖLENİN KARISI, KÖLESİ, ATI DA CANLI CANLI MEZARA KONURDU

“Bu tarz”ın sıkça görüldüğü dönemler antik çağlar, bunu motive eden inanç ise putperest itikattı. Yazılı tarihin olmadığı dönemlerin bitip, en azından taş, kil tablet ve benzeri zeminler üzerine yapılan kayıtlar ile sonrasında da inançlara dair hemen her türlü yazılı eserde, mezarlıklardaki tuhaf âdetlere dair bolca bilgi vardı. Encyclopedia of Death and Dying (Ölüm ve Ölme Ansiklopedisi) ile TDV İslam Ansiklopedisi’nin ilgili maddelerinde yer alan bilgilere göre, eski inanışların birçoğunda ölülerin de tıpkı diriler gibi, günlük hayattaki alışkanlıklarına devam ettiği düşüncesi hâkimdi. Bu amaçla biri, hele de yönetici ya da varlıklı kesimden biri öldüğünde, “gerekli olan” ile sevdiği şeyler de mezarının içine konulurdu. Bunlar arasında zaman zaman - hepsi de canlı - karısı, hizmetçileri, köleleri, atları da yer alabiliyordu. Yine, sevdiği giysiler, yiyecekler ve içecekler de toprağın altına yerleştirilirdi.  

BİR YÖNETİM USULÜ VE DİNÎ BOYUT OLARAK İÇKİ

Antik çağda tapınaklar ile yönetim merkezleri, içkiye özel bir önem vermekteydi. Rahipler, tapınakları için önemli bir gelir kaynağı olan arpa ekimi ve buna bağlı olarak bira – benzer şekilde üzüm bağları ve şarap - üretimine kimi aşkın, yer yer ezoterik yorumlarla “manevi” bir boyut katmaya çalışırdı. Pek çok putperest inançta içkiden, “yaşam iksiri” diye bahsedilmesi bu nedenleydi. 

Devlet yöneticileri de yaygın içki tüketimini, halkı kontrol etmede kullanıyordu. Kamu otoritesi tarafından sık sık festivaller düzenlenir, devlet buralara ücretsiz içki ve yemek yığar, yine paraları hazineden ya da tapınaklardan ödenen şarkıcı ve oyuncular konser verir, gösteriler sunardı. Kimi festivallerde cinsellik de en uç ve kitlesel haliyle yaşanırdı. Buralarda, uyuşturucu ve afrodizyak otların kullanımı tavan yapardı. Bütün bu atraksiyonlar ise halkı ciddi sorunlardan uzak tutup, manipüle etmede işe yarardı.  

ÖLÜNÜN ARKASINDAN LİBASYON VE ZİYAFET BİR GELENEKTİ

İşte, içkiyle böylesi bir bağı olan antik toplumlarda, mezarlıkta içki tüketimi de sıklıkla görülürdü. Bu tüketim, libasyon (sıvı sunusu) ve ziyafet (ölülerle yemek yeme) şeklinde gerçekleşirdi. Antik Yunan ve Roma’da libasyon, mezarların üzerinde açılan küçük delikler aracılığıyla yapılırdı. Akrabalar; şarap, bira, bal veya sütü doğrudan toprağa, “ölünün ağzına denk gelecek” şekilde dökerler, onun bunları tükettiğine inanırlardı. Romalı ölü yakınları; ferahlama anlamına gelen “refrigerium” adını verdikleri bu törenlerle, yeraltında susadığı ve acıktığını düşündükleri ölüler için mezar başında içkili ziyafetler düzenlerdi. Mezarlıkta toplananlar, bir yandan normal bir ziyafette olduğu gibi neşeli saatler geçirir, diğer yandan da deliklerden mezara gönderdikleri yiyecek ve içeceklerle ölünün huzura erdiğine inanırlardı.

BİRACI MISIRLILARIN MEZARLIK TÖRENLERİ

Tam bir bira toplumu olan-piramitlerin inşasında çalışan bazı grupların ücretini bira olarak ödemek de dahil- antik Mısır’da bu özellik mezarlıklardaki törenlerde de kendisini gösterirdi. Mısırlıların dünyasında şarap ama en çok da bira, adeta “hayatın kaynağı” gibi görülmekteydi. Firavunlarla baş rahipler, sık sık bira festivalleri düzenlerdi. Bu şenliklerin aileler açısından önemli bir boyutu da mezarlık ziyaretleriydi. Tıpkı günümüzün dini bayramlarında aile kabristanlarının ziyaret edilmesine benzer biçimde, Mısırlılar da güzelce giyinir, topluca yakınlarının mezarlarına giderlerdi. Burada içkiler içilir, müzikler çalınır, danslar edilirdi. Töreni düzenleyenler varlıklı bir aileyse mezarlıktaki bira ve yiyeceğin haddi hesabı olmazdı. Mısır toplumunun fakirleri, bu ziyaretleri kollar, o gün doya doya içki içip, yemek yerlerdi. Ayrıca törenin başlangıcında “hüzün havası” oluşturmak için parayla tutulan “yasçılar” da ağlama performansları sergilerdi.

İSKANDİNAV PAGANLARININ “ÖLÜ AŞLARI”

Roma coğrafyasında Hristiyanlığın kabulünün ardından yönetim; en fazla, katı putperest inançlara sahip ve bunları taassupla koruyan İskandinav ve Cermen kabileleriyle uğraşmak zorunda kalmıştı. Tarihe “Galyalı direnişi” olarak geçen bu çatışmalarda Kuzey toplumları, pagan inançlarının muhafazası için büyük bir direnç göstermişti. Mezkûr inançlar arasında, özellikle Vikinglerde, “ölü aşları” ritüeli vardı. Bir liderin, toplumda önde gelen birinin veya aile ferdinin ölümü üzerine, içerisinde “aşırılıklar” da barındıran içkili törenler düzenlenirdi. Adı, “miras birası” olan bu âdetin icrasında fıçılarca bira tüketilirdi. Evlerde başlayan tören, mezarlıklardaki içki ve yemek seansıyla devam eder, nihayet mezarların bira dökülerek ıslatılmasıyla sona ererdi. 

İSLAM’DAKİ MEZARLIK ADABI 

Putperest inançlar ile tahrif olmuş yaygın dinlerdeki bu tür mezarlık törenlerine karşılık, İslam inancında ise ilk devirlerden itibaren makul ve mutedil içerikte bir “mezarlık adabı” var olmuştu. Bu davranış bütünü; ölümü hatırlamak, ibret almak ve vefat edenlere dua etmek üzerine kuruluydu. Mezarlıkta bir şeyler yiyip içmek mekruhtu, edebe aykırıydı. 

Mezarlıklar, İslam geleneğinde “ahiret kapısı” ve dünyanın geçiciliğini hatırlatan yerler olarak görülmekte, bu nedenle de orada bulunmanın temel amacı tefekkür olmaktaydı. İslam âlimleri, Kur’an ve Hadis hükümlerinden çıkarttıkları kurallarla mezarlıklarda, dünya telaşından uzak, sessiz ve vakur bir halde durulmasının gerekliliğini vurgulamışlardı. Mevtaya saygı da mezarlıklarda aşırılıkların olmasını önleyen bir hasletti. Mezarlıklar piknik alanı veya sosyal bir toplanma yeri değil, ibret, hüzün ve dua yeriydi. İslam âlimleri ayrıca, “başka dinlere benzememe” ilkesi doğrultuşunda da mezarlıklarda bir şeyler yiyip içmeyi yasaklamışlardı. 

GÜNÜMÜZDEKİ ÖRNEKLERİ…

Günümüzün yaygın dinleri nezdinde, bu tür pratikler genellikle batıl inanç olarak görülse de pagan kökenlerin halk inançlarıyla harmanlandığı kimi bölgelerde ise bu gelenekler yaşamakta. Günümüzde Meksika’da “día de los muertos” (ölüler günü) adı verilen mezar etkinliğinde, aileler ölen kişinin en sevdiği içkiyi, genellikle tekilayı mezarının üzerine döküyorlar. Özellikle Ortodoks Hıristiyanlığın halk inançlarıyla iç içe geçtiği yerlerden olan Sırbistan, Gürcistan ve Ermenistan gibi bölgelerde, mezar başında şarap içmek ve kadehin son damlasını toprağa dökmek hâlâ yaygın bir ritüel olarak biliniyor. Ayrıca, birçok Batılı ülkede kendilerine “modern paganlar” adını veren kimi gruplar, antik bayramlar vesilesiyle mezarlıklarda veya ritüel alanlarında “boynuz kadehi”nden içki içme geleneğini sürdürüyorlar.