Ümit Yenişehirli yazdı: Bitmeyen imam hatip düşmanlığı
Ümit Yenişehirli, yeni yazısında imam hatip liselerinin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan tarihini, Cumhuriyet dönemindeki devlet baskılarını, kapatılma ve eğitim engellemelerini, darbeciler ve laik kesimlerin uzun soluklu tepkilerini ele aldı.
Liseler Geçiş Sınavı (LGS) sonuçları üzerinden imam hatip liselerine yönelik başlatılan saldırılar hız kesmiyor. Malum çevreler; yalanlarla, çarpıttıkları argümanlarla sırf İmam Hatipliler diye, başarılı çocuklara en sevinçli olacakları günlerde kâbus yaşatıyor. Günümüzün İmam Hatiplileri bu konuda yalnız da değil. İHL’ler; Cumhuriyet tarihinin dörtte üçlük kısmında devletin şüpheyle bakıp, aleyhine tutum takındığı; belli bir toplumsal kesimin ise tam bir asırdır sürekli negatif bakış açısı sergilediği okullar oldu.
İHL’LERİN TEMELİ ‘MEDRESETÜ'L VAİZİN’LE ATILMIŞTI
İmam Hatip Okullarının kökeni, Osmanlı devletinin son dönemine uzanmaktaydı. İlk olarak 1912 yılında, nizamnamesinde yer alan ifadeyle “İslam tebliğcileri” yetiştirmek üzere Medresetü’l-Vaizin okulları açılmıştı. Takip eden yılda ise Medresetü’l-Eimme ve’l-Huteba kurumları öğretime başlamıştı.
ASTRONOMİ, GEOMETRİ, HUKUK VE FELSEFE DE OKUYORLARDI
Medresetü’l-Vaizin’in ders içeriğinde İslamî ilimler ağırlık taşımakla beraber; edebiyat, tarih, coğrafya, matematik, geometri, hukuk, sağlık, felsefe, astronomi, sosyoloji ve iktisat gibi dersler de yer almaktaydı. Bu okulların mezunları, camilerde görevlendirilmelerinin yanı sıra imam ve vaizlik yapmak üzere askerî birliklerde de istihdam ediliyorlardı. Medresetü’l Vaizin ile Medresetü’l-Eimme ve’l-Huteba, sonrasında Medresetü’l-İrşad adı altında birleştirilmiş, medreselerin kapatılış tarihi olan 1924 tarihine kadar da açık kalmışlardı.
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NIN “BEN YÖNETECEĞİM” KANDIRMACASI
Cumhuriyetin kurulmasından kısa bir süre sonra “laik kanun yapma” furyasıyla pek çok yasal düzenleme gerçekleştirilmişti. Bu çerçevede, Hilafet’i de ilga eden 3 Mart 1924 tarihli Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu ile tüm medreseler Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştı.
Kanun kamuoyuna tanıtılır ve Meclis’e sunulurken, eğitim ve öğretim kurumlarını kapatmaya yönelik değil, yönetim ve denetimin tek elde toplanmasına yönelik bir düzenleme olduğu ileri sürülmüştü. Kanunun çıkmasının ardından ise Maarif Vekili Vasıf, başka bir kategoride tanımlanan medreseleri sadece beş gün içerisinde kapatmıştı. Darü’l Hlilafe Medreseleri isimli okul grubu ise İmam Hatip Mekteplerine dönüştürülmüştü. Kimi kaynaklarda, o günlerde ülke çapında 29 İmam Hatip Mektebi olduğu bilgisi yer almıştı.
İLK GÜNDEN İTİBAREN “SAKINCALI” GÖRÜLMÜŞLERDİ
Cumhuriyetin kuruluş döneminde, yöneticilerin adeta gönülsüzce faaliyetine izin verdiği - zaten kısa bir süre sonra da kapatmışlardı - ilk İHL’lerden itibaren bu okullar uzunca bir süre devlet nezdinde ve bir kesimin gözünde her zaman “sakıncalı” sayılmıştı. Bu okullar uzun yıllar, devlet yöneticileri tarafından “rejim karşıtı, laiklik ilkesini zedeleyici ve gerici unsurlar yetiştiren kurumlar” olarak değerlendirilmişti.
İMAM HATİP’E BULUNAMAYAN PARA OPERA BALEYE BULUNUYORDU
CHP hükümeti, İmam Hatipleri şeklen açmış ancak işlevsiz hale gelmeleri için de ne lazımsa yapmaktan geri durmamıştı. Bu çerçevede, Milli Eğitim Bakanlığı daha açılışlarından itibaren “tasarruf tedbirleri” adı altında – diğer mekteplere değil – yalnızca İmam Hatip Mekteplerine tahsisat ayırmamıştı. Yine, mektepler açılmış fakat mezunlarına istikbal vaat edilmemiş, devlet bu okulu bitirenlere resmî ve maaşlı görev vermemişti. Ayrıca, temelsiz bahanelerle hocalar görevlerinden alınmıştı.
İmam Hatiplere “para yok” denilirken, Cumhuriyetin kuruluşunun daha ilk aylarında ise çeşitli alanlarda eğitim almak üzere çok sayıda öğrenci yurt dışına gönderilmişti. Bu öğrenciler içerisinde resim, heykel ve Batı müziği ile opera bale eğitimi alan öğrenciler de vardı. Hükümet, birkaç yıl sonra da “Ecnebî Memleketlere Tahsil İçin Gönderilecek Talebe ve Muallimler” başlıklı bir kanun hazırlayarak, yurtdışına öğrenci gönderme çalışmalarına hız vermişti. Bu arada, 1924 yılı rakamlarıyla tam 1 milyon lira ödenek ayrılarak, eğitim vermek üzere yabancı müzik öğretmenleri Türkiye’ye davet edilmişti.
Bu furyada, aralarında Cemal Reşit Rey, Ekrem Zeki Ün, Ulvi Cemal Erkin, Cevad Memduh Altar, Adnan Saygun, Bayan Afife gibi isimlerin de yer aldığı çok sayıda kişi müzik eğitimi almak amacıyla yurt dışına gönderilmişti.
HALKIN YOĞUN İLGİSİNE RAĞMEN “TALEP YOK” DENİLEREK KAPATILDI
CHP idaresinin bütün baltalama çabalarına rağmen, millet İmam Hatiplere yine de yoğun ilgi göstermekteydi. Öyle ki, birçok İmam Hatip Mektebi, kapasitesinin üzerinde öğrenci kabul etmek durumunda kalıyordu. Tek parti iktidarı, bütün çabalarına rağmen milletin İmam Hatip sevgisini geriletemeyince de Eylül 1930 tarihinde İmam Hatip Mekteplerinin tamamını kapatma kararı almıştı.
FIKIH ÖĞRETMENİN YASAK OLDUĞU ‘İMAM HATİP YETİŞTİRME KURSLARI’
İmam Hatip Mekteplerinin kapatılması ile diğer sert laiklik uygulamaları neticesinde millet, yaklaşık yirmi yıl, dinî bilgi verecek ehil insan bulmakta zorlanmıştı. Bu arada, Batı ülkelerin dayatmasıyla çok partili hayata geçiş gündeme gelmiş, halk da bu kısmi ferahlamayla İmam Hatip Okulu talebinde bulunmaya başlamıştı. Vatandaş, “Cenazelerimizi yıkatacak imam bulamıyoruz.” demekteydi. Yeni kurulan Demokrat Parti de İHO vaadini sıklıkla seslendirmekteydi.
CHP hükümeti bunun üzerine, yaklaşan 1946 seçimlerini de hesap ederek, İmam Hatiplerle ilgili ılımlı bir dil kullanmaya başlamıştı. Tek parti idaresi, 1 Mayıs 1948 tarihinde de ülke genelinde, eğitim süresi on ay olacak on tane İmam Hatip Yetiştirme Kursu açmıştı. Ancak kurslarda coğrafya dersi bile bulunmasına rağmen fıkıh eğitimi yasaklanmıştı. Yönetim, daha önce yaptığı gibi kurslar için de mezunları için istihdam politikası geliştirmemişti. Yine hükümet, kurs hocalarına dönemin en düşük öğretmen maaşını layık görüyordu.
MERHUM CELAL ÖKTEN HOCA ÇOK ÇABALAMIŞTI AMA…
Bugün, dinî eğitime karşı çıkan çevrelerin diline doladığı, birçok İmam Hatip Lisesi’nde adı yaşayan merhum Mahmut Celaleddin Ökten (Celal Hoca) ise İmam Hatip Yetiştirme Kurslarının kuruluşu için çağrılınca, yaşı yetmişe yaklaşmasına ve emekli olmasına rağmen heyecanla bu görevi kabul etmişti.
Darülfünun Edebiyat Şubesi mezunu olan, Arapça, Farsça ve Fransızca bilen Celal Hoca, CHP iktidarının gönülsüzce açma kararı verdiği kursların, olabilecek en iyi noktaya getirilebilmesi için büyük çaba göstermiş ancak siyasi iradenin tutumundan dolayı istediği eğitim kurumu modelini oluşturamamıştı.
KURSLAR KAPANMASIN DİYE İNŞAAT İŞÇİLERİ ÖĞRENCİ YAPILDI
Hoca, yetkililere, “On ayda din hocası yetişmez.” demesine rağmen süreyi uzattıramamış, yine yasal düzenlemede, öğrenci sayısının 20’nin altına düşmesi halinde kursun kapatılacağı hükmünü de iptal ettirememişti. Mahmut Celalaleddin Ökten, bu durum karşısında inşaatlara giderek, işçilere, “Ne yevmiye alıyorsanız, gelin kursta oturun, yevmiyenizi ben vereyim. Yeter ki, müfettiş geldiğinde kurs kapanmasın.” diyerek bir çözüm bulmaya çalışmıştı.
Kurslar, 1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte kapatılmış, ilk etapta da yedi İmam Hatip Okulu açılmıştı. Mahmut Celaleddin Ökten, bu süreçte de büyük mesai harcamıştı. Hoca, İstanbul İmam Hatip Okulu’nun (Bugünkü Recep Tayyip Erdoğan Anadolu İmam Hatip Lisesi) 3 Kasım 1951’de kurucu müdürü olmuştu.
DARBECİLERLE BASININ ‘İMAM HATİP ALERJİSİ’
İmam Hatip Okulları, çok partili hayata geçişten sonra CHP dönemindeki olumsuz şartlardan nispeten kurtulmuş olsa da yıllar boyunca, bürokratik vesayet odakları, özellikle de ordu memurları nezdinde sakıncalı görülmüştü. 27 Mayıs 1960’ın kanlı darbecileri, tek parti dönemindeki gibi İmam Hatip Mekteplerini baskılamıştı.
Darbecilerin “İHL alerjisi”, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbelerinde de devam etmişti. Refah Partisi Genel Başkanı merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın 1997 yılında Başbakanlığına son veren 28 Şubat cuntası ise başörtüsü yasağını İHL’lere de taşımış, yasağa tepki gösteren on üç, on dört yaşındaki kız öğrencileri coplatmış, 8 yıllık kesintisiz eğitim yasasıyla İHL’lerin orta kısımlarını kapatmış, katsayı uygulamasıyla da bu okul mezunlarının üniversiteye girişini zorlaştırmıştı. Bu arada; Cumhuriyet tarihi boyunca, basının ezici çoğunluğu ile edebiyat, sinema ve tiyatro dünyasındaki İslam’a ve dindarlara yönelik hasmane tutum İmam Hatip camiasına da yansıtılmıştı.
- Türkiye İmam Hatipliler Vakfı, Tarihçe
- Doç. Dr. Erhan Alpaslan - Tülay Gökdemir, “Cumhuriyetin İlk Yıllarında Müzik Alanında Yurt Dışına Gönderilen Öğrenciler”, Kilis 7 Aralık Üniversitesi Asia Minor Studies, Ağustos 2019