Ümit Yenişehirliyazdı: Eski çağlardan günümüze ‘değişik’ yılbaşı adetleri

Yeni yıl kutlamalarına saatler kala hazırlıklar devam ederken Ümit Yenişehirli, tarih boyunca toplumların çok farklı yılbaşı ritüellerini kaleme aldı.

Tarih boyunca, genellikle “neşe içinde” kutlanmasıyla bilinen, özellikle de modern zamanlarda insanların buna adeta zorlandığı yılbaşı, kimi toplumların hem geçmişinde hem de bugününde ise çok farklı pratiklere sahne olmuş / oluyor. “Mit”lerden uydurulan dinsel unsurların etkisiyle kimi yılbaşı etkinlikleri, “haydi eller havaya” coşkusundan çok uzak özelliklere sahip. Standart yılbaşı kutlamalarının “eğlence” adı altındaki tuhaflıklarına pek rastlanmayan bu törenlerde, başka tuhaflıklara ise fazlasıyla yer var.

BABİL KRALI YILBAŞINDA BOLCA TOKAT YER, HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLARDI

UNESCO ortaklığında hazırlanan Dünya Tarihi Ansiklopedisi ile İrlanda merkezli Antik Kökenler Araştırma Merkezi’nin alana dair metinlerinde yer alan bilgilere göre, özellikle tarihin derinliklerindeki bazı inanç sistemlerinde yeni yıl; hüzün, arınma acısı, yas veya derin bir melankoliye karşılık gelmekteydi. Bu durum, genellikle “eskiyi öldürüp yeniyi doğurma mitleri” kökenli metaforlara dayanmaktaydı.

Bu tür kutlamalara dair ilk örneklerden birisi, Babil tarihinde yer almaktaydı. Babil toplumunun yılbaşı töreni de olan Ağlayan Kral Festivali, kral açısından fevkalade sıkıntılı bir gün ve gece anlamına geliyordu. Babil dilinde Akitu denilen bu etkinlikte, yeni yıl kutlanmakla birlikte kral açısından derin bir aşağılanma ve gözyaşı söz konusuydu.

Yılbaşı kutlamalarının en önemli günü olan beşinci günde Babil kralı, “tanrı Marduk”un tapınağına giderdi. Burada başrahip, kralın asası ve tâcını elinden alır, bir köşeye oturtur, ona aşağılayıcı hitaplarda bulunurdu.

Başrahip daha sonra kralın kulaklarını çeker, suratına da birkaç esaslı tokat atardı. Bu esnada kralın hüngür hüngür ağlaması beklenir, kral da bu beklentiyi gayet coşkulu bir şekilde karşılardı. Denilene göre, kral böylece kibrinden arınmaktaydı. Ayrıca, kral ne kadar ağlarsa bu, “tanrı Marduk”un kendisinden o kadar razı olduğu anlamına gelirdi. Bir de bol gözyaşı, yeni yılda çok yağmur yağacağına bir işaret sayılmaktaydı.

MISIRLILAR YILBAŞI GECESİ “YA GÜNEŞ BİR DAHA DOĞMAZSA” DİYE KORKARLARDI

Antik Mısır ve Uzak Doğu kültürlerindeki yeni yıl törenleri de bugünün mantalitesiyle pek anlamlandırılamayacak mekânlarda; anıtsal mezar çevreleri ile aile kabristanlarında gerçekleşirdi. Yılbaşı gün ve gecelerinde gösteriler ile havai fişekler olsa da etkinliklerin bir bölümünde de ölülere gidilirdi.

Antik Mısır’da yeni yıl, Nil’in taşması ve Sirius yıldızının doğuşuyla kutlanırdı. Müşrik Mısırlıların inancına göre, “Yeni yıl, tanrı Osiris’in, kardeşi Set tarafından öldürülüp parçalanması, eşi İsis tarafından ise yeniden bir araya getirilmesi”nin tarihiydi.

Bu gecede, Osiris’in ölümü ve diğer ölülerin ruhları için düzenlenen törenlerde Mısırlılar, son derece ciddi ve hüzünlü görünürlerdi. Tapınaklarda paralı okuyucular tarafından ağıtlar seslendirilirdi. Mısırlıların ritüellerinin bu kadar üzüntü ve ciddiyet yüklü olmasının temelinde ise eğer yeterince üzülmezlerse güneşin bir daha doğmayabileceği kaygısı yatmaktaydı.

UZAK DOĞU’DAKİ HÜZÜN YÜKLÜ YILBAŞILAR

Uzak Doğu’da da uzun asırlar boyunca gelen yılı karşılama törenlerinde hüzün ve ölüleri anma ön plana çıkmaktaydı. Atalar dinine sıkı sıkıya bağlı olan Japonlar ve Çinliler, yılbaşlarını ölen atalarını anmak için bir vesile saymaktaydılar.

Japonya’da, halen de devam eden bir dinsel uygulamaya göre, yılbaşı gecesi Budist tapınaklarında tam 108 defa çan çalınmakta. İnanışlarına göre bu sayı, insanı acıya sürükleyen hırs, öfke kıskançlık ve benzeri gibi 108 dünyevi tutkuyu temsil etmekte. Budistler, üzüntülü bir halde çan sesleriyle zaaflarını hatırlayıp, yeni yılda bu olumsuzluklardan uzak durmayı hedeflemekteler.

ÇİNLİLERİN YILBAŞI YEMEĞİ MASASINDA ÖLÜLERE DE YER AYRILIYOR

Antik Çin’deki inanışlarda da yılbaşında, “Atalar Masası” kurma âdeti vardı. Buna göre, yeni yıl yemeğinde, vefat etmiş aile büyükleri için de yer ayrılırdı. Eskiden yer sofralarında gerçekleşen bu ritüel, modern zamanlarda ise masalara taşınmıştı.

Bugün de uyulan bu geleneğe göre, masada boş sandalye ve tabaklar, ölen ataları sanki oradaymışçasına bir düzenlemeyle diziliyor. Aile fertleri yeni yılı sessiz bir yas gösterisi eşliğinde karşılamakta. Aile ayrıca, yılbaşının gündüz saatlerinde mezarlıkları da ziyaret ediyor.

AZTEKLERİN 52 YILDA BİR TÖRENİNİ YAPTIKLARI “YILBAŞI”

Güney Amerika toplumlarından Azteklerde ise her yıl birkaç festivalde mevsim dönümleri kutlanmakla birlikte, “asıl yılbaşı” töreni, 52 yılda bir yapılırdı.

Aztek takvimine göre, her 52 yılda bir gerçekleşen “Yeni Ateş Töreni” (Xiuhmolpilli), kelimenin tam anlamıyla toplumsal bir panik haliydi. Putperest Aztekler, yeni döngüde güneşin bir daha doğmayacağı ve dünyanın sonunun geleceğine inanırlardı.

“Kıyametin beklendiği bu gecede”; evlerdeki ateşler söndürülür, eşyalar kırılır, hamile kadınlar koruma altına alınır ve halk tepelere çıkarak karanlıkta beklerdi. İnsanlar hüzün ve korkuyla ağlar, gün doğumuna kadar gökyüzünü izlerdi.

Bu gecede çocuklar da dahil herkes, günahlarından arınmak ve tanrıları güneşin tekrar doğmasına ikna etmek için vücutlarını kaktüs dikenleriyle kanatarak kefaret öderlerdi. Güneşin doğmasına yakın da “kıyametin kopmadığı, dünyanın bir kez daha kurtulduğu” anlaşılır ve yeni bir ateş yakılırdı.

İNKALAR YILBAŞINDA ENGELLİLERİ ŞEHİR DIŞINA KOVALARDI

Aynı bölge toplumlarından olan İnkalar ise yılbaşı yaklaşırken, “kötü enerji” yaymamaları için aralarındaki engelli ve hastalar ile yabancıları şehir dışına kovalarlardı. Böylece kötü şansın kendilerinden uzak olacağına inanılırdı. İnkalar ayrıca, yılbaşı gecesi sokaklarda, önlerinde kötü ruhlar varmışçasına boşluğa bağırıp koşarak, “kötü ruhları kovarlardı.”

ŞİLİ TALCA ŞEHİR MEZARLIĞINDAKİ YENİ YIL KUTLAMASI

Şili’de oldukça yakın tarihte başlayan bir geleneğe göre de yılbaşı, mezarlıklarda değişik bir atmosferde karşılanmakta. Şili’nin Talca şehrinde 1980’li yıllarda görülmeye başlayan bu “kutlama”ya göre, şehir halkı 31 Aralık gecesi saat 23:00’te kentin mezarlığının kapılarında toplanmaktaydı. Belediye bandosu eşliğinde mezarlığa giren halk, ölen yakınlarının mezarlarını mumlarla süsleyip, başucunda klasik müzik dinleyerek yeni yıla onlarla birlikte girmekteydi. Bu tören, Talca şehrinde, halen her yılbaşı yapılmaya devam ediyor.