Fikirci Bey: PKK DIŞARI, DEMOKRASİ İÇERİ
Özel Yazı

Fikirci Bey: PKK DIŞARI, DEMOKRASİ İÇERİ

PKK DIŞARI, DEMOKRASİ İÇERİ

Önceki yazımda söylemiştim, seçimin istediği gibi sonuçlanmaması “üst akılı” üzer ama üst akıl takılmaz fazla, yeni akıllar icat eder.

Bu arada, biz medya mensupları “üst akıl”ın ne olduğunu diğer mesleklerden çok daha çabuk ve birinci elden görürüz. Birçoklarına göre soyut bir kavram olan üst akılı anlamak için yabancı basını şöyle bir taramanız yeterlidir. FETÖ denilen haydutlar çetesi üst akılın uygulayıcılarıdır. Kendi akılları yoktur.

CHP kendi iç kavgaları ile uğraşadursun, üst akıl seçim şokunu çoktan atlattı. Muhalefeti YSK’nın kapısına dikme, kaos yaratıp sokağa dökme planları yürümeyince, yeni plan “AK Parti – MHP ittifakı yürümez” algısı yaratmaktı.

Bugün, olayları Ankara’dan izleyen Financial Times yazarı bir adım daha ileri gidiyor. “AK Parti zaten ‘İslamcıydı’, şimdi yanına bir de ‘milliyetçileri’ aldı, İslamcı-milliyetçi oldu. Artık Avrupa ile arası düzelmez, Kürt sorunun çözümü de daha zorlaşır” diyor

Siz okurlar için “İslamcı” ve “milliyetçi” olmak olumlu anlamlar taşıyabilir. (“İslamcı” diye bir sözcük yoktur, bu, laik faşistlerin bir uydurmasıdır lakin bizler de kullanır olduk)  Ama Batı terminolojisinde bunların anlamı “intihar bombacısı” ve “faşist, nazi” karışımı demektir. Yani yazar diyor ki; Türkiye’de iktidar artık hem radikal İslamcı hem de faşist olmuştur.

(Batının anlam haritalarına bir örnek vermek için hafta sonu izlediğim bir filmden söz edeyim. “Yakalandın” filminin bir yerinde kahramanlardan birisi bir ara ne kadar kötü günler yaşadığını anlatıyor; alkolde yüzmüş, esrar, eroin kullanmış, hatta o derece dibe vurmuş ki, kısa bir süre Müslüman bile olmuş. Düşünün! O derece düşmüş yani!.. Bu net bir nefret suçudur aslında)

Financial Times yazarı daha da ileri gidiyor ve diyor ki “Seçim kampanyaları sırasında sadece üç miting yapan MHP’nin nasıl bu kadar oy aldığı konusunda anketçiler de şaşkın”

Buna bir de bizdeki yandaşlarının “MHP’nin oyları Güneydoğuda neden arttı?” sorularını da eklerseniz anlamanız biraz daha kolaylaşır. İma ediliyor ki, MHP o oyları almadı, HDP muhasara altına alındı, hile yapıldı. Zaten içinden İP diye bir muhalif parti çıkaran MHP’nin oylarının artması değil, azalması gerekiyordu, hele hele güneydoğuda…

Tabi burada bazı ön kabuller var:

Çok miting yapan çok oy alır.

Kürtler MHP’ye oy vermez,

İP’nin oyları MHP tabanından gelmiştir.

Hendek terörü ve TSK’nin Afrin operasyonundan sonra HDP’nin oylarının artması gerekir.

Devlet güvenlikçi politikalara dönmüşken MHP’nin oylarının azalması gerekir.

Evet, devlet, çözüm sürecine kıyasla bugün güvenlikçi politikalara daha fazla yönelmiştir.

Ve açıktır ki Kürtler, gerek çözüm sürecinin baltalanmasının gerekse hendek terörünün faturasını PKK ile arasına mesafe koyamayan HDP’ye kesmiştir. Sadece Kürtlerin oylarına kalsa HDP barajı bile geçemeyecektir. HDP’ye barajı geçirten CHP oyları olmuştur.

Önceki seçime göre Kürtler için en önemli değişkenin PKK teröristlerinin yurt dışına çıkarılması olduğu düşünülürse, Kürt halkı da PKK teröründen kurtulmaktan memnundur. Kürt oyları özgürleşmiştir. Muhtemelen giderek daha da özgürleşecektir ve HDP’nin bölgedeki “tek parti diktasından” kurtulacaktır.

Öte yandan İyi Parti’ye MHP tabanından dikkate değer bir oy kayması da olmamıştır.

Bu arkadaşların kabul etmek istemediği şey, PKK’nin bu ülkeden kovulmasına Kürtlerin de en az Türkler kadar seviniyor olabileceğidir.

Üst akıl bunu aklına iyice soksa kendisi için de iyi olur.

Burada bir de sosyal medyada yaratılan “şizofren muhalif kitle” imajına bir kez daha değinmek istiyorum.

Evet, muhalif seçmenin paranoyalara itildiği, 70 senede hiç olmayan oylarının çalındığına inandığı doğrudur.

Ama genel bir “şizofren CHP seçmeni” kavramı bir safsatadır. Böyle bir CHP kitlesi yoktur. Bu bir sosyal medya uydurmasıdır, hayatta karşılığı yoktur. Sosyal medyada köpürtülerek var edilmeye çalışılmaktadır.

Bir adım daha ileri gideyim. Türkiye üst aklın bize inandırmaya çalıştığı gibi siyasi olarak “ortadan bıçakla ikiye bölünmüş bir ülke” değildir.

Bu seçimin yapısı (özellikle ittifaklar ve genel seçimin aynı anda olması) Türk halkının siyasi çok renkliliğini göstermek için iyi bir deney olmuştur. Cumhurbaşkanını bir uçtan, meclisi öteki uçtan seçen pek çok kişi olduğu gibi, parti tabanları arasında hiçbir klişeye uymayan dikkate değer miktarda kaymalar da gerçekleşmiştir. Bu da Türk halkının hiçbir şeyi siyah beyaz görmediğini, ikiye falan da bölünmeyip çok karmaşık düşündüğünü kanıtlamaktadır.

Bölünme, bizi iç savaşa sürüklemeye çalışan üst aklın hayal dünyasındadır.