ensonhaber.com

Türkiye’nin ve özellikle bilim dünyasının merakla beklediği İlim Yayma Ödülleri, saygın akademik ödülü olma yolundaki yapısını güçlendirerek yoluna devam ediyor.

2017 yılının Mayıs ayından bu yana iki yılda bir verilen İlim Yayma Ödülleri'nin 3'üncüsü için geri sayım başladı.

"Büyük Ödül”, "Sosyal Bilimler" ve "Mühendislik, Doğa ve Sağlık Bilimleri" olmak üzere 3 farklı kategoride ödüller sahiplerini bulacak.

Projeler lansmanda değerlendirildi

Töreninin lansmanı ise İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Necmettin Bilal Erdoğan başkanlığında bugün düzenlendi.

Lansmanda başvuru süreci, aday ve projeleri değerlendirme çalışmalarına ilişkin bilgiler verildi.

Öte yandan lansmana önemli isimler de katıldı.

Bu isimlerden biri de, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Felsefe Tarihi Anabilim Dalı’nda görev yapan Doç. Dr. Hümeyra Özturan.

Özturan, en son düzenlenen törende ödül almıştı. Bu yıl da lansmana katılarak, başarı hikayesini anlattı.

"Çalışmalarımın bir yerlerde karşılık bulduğunu gördüm"

Hümeyra Özturan, şu ifadeleri kullandı:

Babam edebiyat öğretmeni olduğu için hiçbir zaman özel bir yerde bir dershanede ek ders almamızı bile hoş görmedi. O yüzden hep devletin imkanlarıyla bugüne kadar geldim. İlkokulda okurken ilkokul öğretmeni, ortaokulda okurken ortaokul öğretmeni olmak istedim. Üniversiteye geldiğim zaman da 'evet ben burada kalmak istiyorum, ben buradan geri dönemem artık' demiştim. Sonra Allah nasip etti üniversiteyi iktisap ettim. O günden beri herhalde hiç durmadan çalıştım desem yalan olmaz. Hep alanı ileri taşıyacak bir şey yapmak istedim. Alan çalışmamı yaparken de özellikle sonlara geldiğimde çok heyecanlıydım. Değişik bir şey yapmaya çalışıyordum, bunu meslektaşlarıma sunacak olmak beni çok heyecanlandırıyordu. Alana katkı sağlama potansiyelini biliyordum ama bir yandan da bu bir yankı oluşturmaz muhtemelen diyordum.

Felsefe benim alanım, felsefe eseri ne kadar gündem olursa o kadar olur herhalde diye düşünüyordum. Bu ödülü kazanınca yalnız olmadığımı, çalışmalarımın bir yerlerde karşılık bulduğunu gördüm. Bu beni çok motive etti. 3 çocuklu bir anne olarak, ilahiyat kökenli bir felsefeci olarak, hayatı boyunca devlet okullarında okumuş, sadece devletin imkanlarıyla TÜBİTAK kursuyla, YÖK kursuyla, Amerika’da Harvard’da bulunmuş bir hoca olarak gerçekten onore oldum. Evet ben burada bu işleri yapıyorum ama devletim de benim yanımda, yaptıklarım görülüyor. Sizin ziyaretinizden çok onore oldum.

"Ölene kadar devam edeceğim çalışmalarıma"

Fakültedeki kız öğrencilerim, 'Evet hanım hocalar da bir şeyler yapıyorlar ve bu gerçekten karşılığı olan çalışmalar oluyor' dediler en çok da buna sevindim. Aynı zamanda bu çalışmam paralel bir zamanda TÜBA Ödülünü de kazandı. Dolayısıyla takdir edilişi devam etti. Şimdi de yakın zamanda İngilizce olarak yayınlanacak bu eser. İyi bir yayınevinden kabul aldı. Bunlar hakikaten insanı motive eden, mutlu eden, devletine, milletine inancını güvenini artıran şeyler. Dolayısıyla ödülün gayesini bütünüyle yerine getirdiğini düşünüyorum. Uluslararası olduğu zaman da hedeflerine ulaşacağını düşünüyorum.

Bu milletin gariban bir evladı olarak bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz. Sonra birileri 'bu yaptığınız güzel olmuş' diyerek size gelince bunun tadı, duygusu bambaşka. Çünkü bunu yaparken böyle bir şey ummuyorsunuz. Medyayla iş yapan sanatçı şarkıcı değiliz, yaptıklarımız sınırlı bir yere hitap ediyor. Böyle bir karşılığını görmek hakikaten beni çok onurlandırdı, duygulandırdı. Ölene kadar devam edeceğim çalışmalarıma. İvmeyi düşürmeden, kaliteyi düşürmeden çalışmalarımızı yapıp bu dünyaya veda etmeyi Allah bize nasip etsin.

"Çocuk yetiştirmek artı puan sebebi değil"

Salonda alkışlanan açıklamaların ardından Bilal Erdoğan ise şu espri yaparak şu ifadeleri kullandı:

Bizim ödül kriterleri arasında, akademik çalışmaları yaparken çocuk yetiştirmek artı puan sebebi değil onu da söyleyeyim. Ondan dolayı ödülü 3 ile çarpmak lazım herhalde 3 çocuk olduğu için.