Vakanüvis yazdı! CHP'ye oy istemek ile CHP'yle koalisyon aynı şey mi?
Özel Yazı

“CHP’ye oy istemek” ile “CHP’yle koalisyon” aynı şey mi?

Vakanüvis

Siyasi literatüre önce “6’lı Masa” olarak geçen, sonrasında ise iki BŞB Başkanı ve HDP’nin “aday göstermeme desteği”yle “6 artı 3’lü Masa” haline gelen Millet İttifakı’nda özellikle Saadet Partisi’ne yönelik olarak, “CHP’li adaya oy isteme” eleştirileri getiriliyor. Bu eleştirilerden bunalan SP yönetimi de 1974 CHP-MSP Koalisyonu’nu hatırlatan bir videoyla “Onlar başardı, biz de başaracağız” mesajı verme çabasına girişti.

Erbakan, her seçinde CHP Zihniyeti'ni eleştirdi

Tarihteki CHP-MSP Hükümetine yapılan bu gönderme ne kadar isabetli tartışılır. Zira o koalisyon kuruluncaya kadar –ve elbette sonrasında da- merhum Necmettin Erbakan “CHP zihniyeti”ne en ağır eleştirileri yöneltmişti.

14 Ekim 1973 seçimlerinin ardından hiçbir partinin tek başına iktidar olacak oyu sağlayamamasıyla birlikte koalisyon görüşmeleri başlamıştı. Görüşmelerde Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi koalisyonunun yanı sıra CHP öncülüğünde Demokratik Parti, Cumhuriyetçi Güven Partisi gibi ortaklıklar da gündeme gelmiş ancak bu temaslardan bir sonuç alınamamıştı. Ekim ayında başlayan bu süreç neredeyse 3,5 ay sürmüş, nihayet Cumhuriyet Halk Partisi ile Milli Selamet Partisi görüşmeleri olumlu neticelenerek Bülent Ecevit’in Başbakanlığında hükümet kurulmuştu. MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan da bu hükümette Başbakan Yardımcısı olmuştu.

CHP, örtülü hanımlarla uğraşır

Merhum Necmettin Erbakan, siyasete atılıp bağımsız milletvekili olduğu 1969 yılından itibaren önce bağımsız kimliğiyle, sonrasında Milli Nizam Partisi çatısı altında, o kapatılınca da Milli Selamet Partisi Genel Başkanı olarak devamlı “CHP zihniyeti” üst başlığında topladığı eleştirileri hep dile getirmişti.

Anaya Mahkemesi Kararlar Dergisi’nin 9’uncu sayısında yer alan, “Milli Nizam Partisi’nin Kapatılmasına İlişkin Savcılık İddianamesi”nin pek çok yerinde Erbakan’ın CHP zihniyeti”ne dair eleştirilerinden örnek cümleler yer almaktaydı. Erbakan, Milli Nizam Partisi’nin kuruluş toplantısında, “MNP milletin iman davasını kendisine şiar edinmiştir. Türkiye'de bugün üç yol vardır. Birinci yol, solculuk, sonu komünizm yolu, bu yolda CHP vardır, ikinci yol kozmopolit masonluk yolu, bu yolda AP levhası var. Üçüncü yol ise MNP yoludur, Hak yolu iman yolu. Önümüzdeki seçim sonunda, yani 1973 yılında sizleri Ayasofya Camiinde namaz kılmaya davet ediyorum.” demişti.

Necmettin Erbakan, 1973 seçimlerine gidilen süreçte kapatılan Milli Nizam Partisi’nin yerine Milli Selamet Partisi’nin kurmuş, bu partide de CHP’ye yönelik ağır eleştirilerini sürdürmüştü. Bunlar arasında, “CHP örtülü hanımlarla uğraşır, çarşafları açmaya çalışır”, “CHP devrinde halkın Kur’an’ları çuvallara doldurulup toplatıldı, yakıldı”, “Halk Partisi, batı mukallitliğiyle bizi dinimizden uzaklaştırmak istiyor”, “Bunlar bira fabrikalarının temelini Besmele’yle atarlar, bu da din düşmanlığıdır” gibi ifadeler yer almaktaydı.

"Ülke hükümetsiz bırakılamaz"

Erbakan ve ekibi, seçim öncesinde CHP’nin yakın ve uzak tarihini nazara vererek, bu partinin zihniyetinin ülkede yol açtığı tahribatı detaylarıyla anlatmışlardı. Ancak gerek Necmettin Erbakan, gerekse kurmayları, seçimlerle birlikte ortaya çıkan tabloyu da doğru okumuşlardı.

Dr. İrfan Neziroğlu ile Dr. Tuncer Yılmaz’ın birlikte hazırladıkları “Koalisyon Hükümetleri, Koalisyon Protokolleri, Hükümet Programları ve Genel Kurul Görüşmeleri” isimli çalışmanın ikinci cildinde, bu süreçteki görüş beyanları kapsamlı bir şekilde ele alınmıştı. TBMM yayımları arasında çıkan derlemedeki bilgilere göre, MSP’li Hasan Aksay, “Bir seçim yaşanmış ve hiçbir parti hükümet olacak kadar rey almamışsa, yapacak iş elbette koalisyondur. Koalisyon bir kombinezon bulmak meselesidir; kim kiminle anlaşabilirse o hükümet olur. Ülke hükümetsiz bırakılamaz.” demişti.

MSP pek çok talebini CHP'ye kabul ettirmişti

Öte yandan, koalisyon hükümetinin kurulma sürecinde, Necmettin Erbakan’ın kararlı duruşuyla MSP’nin seçmenine vadettiği birçok husus da hükümet protokolüne girmişti. Erbakan ve arkadaşları; o dönemde kapalı tutulan İmam Hatip Okulları’nın orta kısmının yeniden açılmasını, inşasına başlanıp “dinci okul” olduğu gerekçesiyle el konulup, yapımı durdurulan İHL bina inşaatlarının (cami binaları da dahil) bağışçıların taleplerine uygun biçimde yeniden inşa edilmesini protokolle garanti altına almıştı.

Ahlak dersi mecburi ders haline getirildi

Ayrıca, yine hükümet protokolünde mecburi ahlâk dersleri hükmü de yer almaktaydı. Bu maddede, “Örf ve adetlerimizle, millî hasletlerimize uygun ahlâk kaidelerinin öğretilmesi gayesi ile ilk ve ortaöğretime mecburî ahlâk dersleri konulması ve bu derslerin İlahiyat Fakültesi, Yüksek İslâm Enstitüsü ve İmam - Hatip okulu mezunları ile bu konu ile ilgili diğer ihtisas gruplarından mezun ehliyetli öğretmenler tarafından okutulması milletimizin yıllardan beri hasretini çektiği bir husustur.” denilmişti.

İHL'lilere haksızlığa son- Yarım kalan camilere devlet yardımı

İHL mensuplarının, üniversite sınavlarına girerken -diğer lise mezunları gibi- fark sınavına mecbur bırakılmadan girmelerinin yolu da hükümet protokolüyle garanti altına alınmıştı. Ayrıca, “Çocuk ve gençleri müstehcen yayınlardan koruma maddesi de protokole eklenmişti. CHP-MSP Koalisyon Hükümeti protokolünde bazı köylerde vatandaşın maddi durumunun güçlü olmaması nedeniyle bağışlarla başlanan ancak yarım kalan cami inşaatlarının devlet yardımıyla tamamlanması da karar altına alınmıştı.

Kimi CHP'liler, darbeciler, solcular "Erbakan bütün istediklerini aldı" diyordu

Milli Selamet Partisi’nin başarılı bir müzakere sonucunda elde ettiği bu kazanımlar, CHP’ye yakın darbeci ve sol çevrelerde büyük tepkiye de yol açmıştı. Senato’da 27 Mayıs darbesi kalıntısı bir grup olan MBG kontenjanından senatörler, MSP’nin taleplerinin laiklik karşıtı talepler olduğunu, CHP’nin bu talepleri kabul etmesini ise anlamanın mümkün olmadığını ifade etmişlerdi. Yine aynı dönemde partide faal görevde bulunmayan kimi CHP’liler, bazı köşe yazarları, üniversitelerden akademisyenler, kimi meslek odası temsilcileri de “Erbakan bütün istediklerini aldı” görüşüyle Ecevit’e ağır eleştiriler yöneltmişlerdi.