Elaheh Kheirandish'ın tarihi romanı olan Bilim Çağında İki Şehrin Manzarası, Bağdat ve Isfahan'ı ele alıyor
ensonhaber.com

Bağdat ve Isfahan... İslam medeniyetinin farklı dönemlerde binbir gece hikâyesinin yazıldığı iki önemli şehir. Elaheh Kheirandish’in kaleme aldığı ve “Bir Bilim Çağında İki Şehrin Münazarası alt başlığını taşıyan Bağdat ve Isfahan, Ketebe Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı.

Odaklandığı farklı karakter ve anlatılarla oldukça büyülü bir roman olarak tanımlanabilecek kitap, aynı zamanda bir biçimde gerçeğe tekabül etmeyen hiçbir satırının bulunmayışıyla da son derece ayakları yere basan bir tarih anlatısı olarak karşımızda duruyor. Farklı bir okuma deneyimi sunan kitap, özünde İslâmi bilim çağının iki önemli merkezi olan Bağdat ve Isfahan şehirlerinin bilim serencamına odaklanıyor.

Tarihi roman

Harvard Üniversitesi’nde öğretim görevlisi ve bir bilim tarihi araştırmacısı olan Elaheh Kheirandish’in kaleme aldığı “Bağdat ve Isfahan”, İslam medeniyetinin iki önemli şehrini aynı kitapta ve sıra dışı bir kurguyla birbiriyle konuşturan çalışmayı yazar bir tarihî roman olarak sunuyor

Eldeki bir kitap veya ekrandaki bir sayfa olsun fark etmez; bu kitaptan maksat bir roman okumasıdır.

Tarihî yazının yeni bir biçimi olarak roman, salt anlatı türü olarak değil ve okuma, kaynaklara götüren eleyici bir rehber olarak, salt metin okuması olarak değil.

Sayfa: 432

Avrupa'ya yayılmanın hikayesi

Sünni-Şii, Abbasi hilafeti ve Safevi hanedanlığı gibi karşıtlıkların gölgesinde Bağdat ve Isfahan’ın birbirini nasıl beslediğini ama aynı zamanda birbiriyle nasıl yarıştığını, Bağdat’ın bilim merkezi olarak yükselirken Isfahan’ın nasıl çöktüğünü gözler önüne seriyor.

Kheirandish, romanda yalnızca Bağdat ve Isfahan şehirlerinin bilime olan katkısını anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda İslam topraklarında bilginin üretilip dönüştürülmesini ve buradan Avrupa’ya yayılmasının hikâyesini de anlatıyor.

Elaheh Kheirandish

Kitaptan bir bölümü sizlerle paylaşıyoruz...

Övünülen bir manzara

“Uzun zamandır bilginin peşinde diyar diyar dolanıp duruyordu. Bağdat’ı ve Isfahan’ı diğer bütün şehirlerden üstün bulduysa da hangisini tercih etmesi gerektiğini bilememişti. Derken bir arkadaşı yardımına koşarak onu kafa karışıklığından kurtarıp eline bu iki mağrur şehrin birbirlerine karşı sırayla şan, şeref, ayrıcalık ve cazibesiyle övündüğü bir münazara verdi...”