Erdemliler Cemiyeti Hılfü’l-Fudûl kitabıyla gerçek ve mitler
ensonhaber.com

Arabistan’da, İslam öncesi dönemde kurulan Hılfü’l-Fudûl Teşkilatı, hem ticari hem de dini bir merkez olan Mekke’ye gelen yabancıların uğradıkları haksızlıkların bertaraf edilmesi ve Arap kabileleri arasında haksızlıkları ve zulmü önlemek amacıyla kurulmuş bir pakt, bir sözleşme idi.

Anadolu İrfan bilgeliğini derinden etkileyen hatta Batı’daki Şövalye teşkilatlarının, birtakım ezoterik geleneklerin ilham aldığı bu Arapça kavrama “fazilet sahiplerinin antlaşması” diyebiliriz ya da Erdemliler Cemiyeti...

Hz. Muhammed’in de henüz gençken iştirak ettiği bu sözleşmeyle başlayan hikâye günümüzde yaşanan bir macerayla birleşerek okurları alışılmadık öykülerle tanıştırıyor. Gerçekle gerçeküstünün ustalıkla kaynaştığı bu öyküde yerel kültürden evrensele açılan ve yine eve dönen baş döndürücü bir gezi okuru bekliyor.

Tuhaf bir alemin hikayesi

Hılfü’l-Fudûl, gerçekle kurmacanın birbirine karıştığı tuhaf bir alemin hikayesi... Burada göz işitiyor, kulak okuyor, dil görüyor, insanın dimağı fırın olup burunda tütüyor. 7. yüzyılın başlarında çölde başlayan bu yerel hikâye günümüz İstanbul’una Kemal’le Sofya’nın aşkına değerek evrensele erişiyor ve tekrar çöle dönüyor.

Bu çölde Hermes’in kitabı, Platon’un mağarası, Büyük İskender’in muamması, Nur Dağı, Zülfekâr, Sufiler, sanat, din, felsefe, bilim, mistik öğretiler ve aşk hikâyeleri incelikle dokunarak, zamansız olan Erdemliler Cemiyeti Hılfü’l-Fudûl’a hizmet ediyor.

Sayfa: 152

Kitaptan...

“Acılar zamana değil, sonsuzluğa bırakıldığında geçiyordu ve bu sonsuz uçuruma atlayış, ancak olgunlaşmış bir ruhun aşkıyla mümkündü. Karşısındakini hesapsızca terk ederken bile güzelliğini koruyan bir aşk beni adam edebilirdi. Böyle bir aşk, veda busesini hidayete dönüştürebilir, yeni bir başlangıç inşa edebilirdi gönlümde... Anlayacağın, çatırdamalıydım, kırılmalı, darbeler yemeliydim, kabuk tutmuş her yerim yeniden açılmalı, beni benden çıkaracak gizli kapıyı ve o kapının ardında beni sarsacak olanı bulmalıydım. O beni ikiye ayıracak, bana beni hatırlatacaktı...”