Türk demokrasisinde bir kilometre taşı: 23 NİSAN 1920

Türk demokrasisinde bir kilometre taşı: 23 NİSAN 1920

Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 94. yıl dönümünü kutluyoruz.

Modern dönemin belki de en önemli yeniliği yönetime “katılım” ve yönetimde “halk iradesinin temsiliyetidir”

Osmanlı ve onun yönetici sınıfı Türkler bu katılım konusunda birçok Avrupa ülkesinden geri kalsalar da süratle adapte olmuşlar ve daha 1860'larda belirgin siyasi tercihlerini oluşturmuşlardır. Öyle ki yüzyıldan fazla bir zaman önce belirlenen bu temel akımların temsilcileri hala Meclisimizde yer almaktadır.

Osmanlı halkları ilk anayasa ile (Kânûn-i Esâsî) 23 Aralık 1876'da tanışmış, ilk seçimini aynı yıl gerçekleştirmiş ve ilk meclisine ise 19 Mart 1877'de kavuşmuştur.

Çok partili ilk seçimini 1908 yılında gerçekleştirmiştir. Bu tarihten sonra çok canlı bir siyasi ortam süregelmiş ve çeşitli kısa kesintilere ve darbe dönemlerine rağmen Türk halkı siyaseti de, demokrasiyi de, seçimleri de çok sevmiş ve her zaman ciddiye almıştır. Herşeyi sıfırlamaya ve Türk halkının bilincine “format atmaya” hevesli her darbeci, darebesinden sonraki ilk seçimde tepetakla gitmiş ve halk kendi temsilcilerini yeniden meclise göndermiştir. Son yerel seçimlerde %90'lara varan katılım bunun göstergesidir ve muhtemelen dünyanın en yüksek katılım oranlarından biridir. Hem de hiçbir zorlama olmadan.

Amacımız tarih dersi vermek değil elbet.

Söylemek istediğimiz, 23 Nisan 1920'de kurulan meclisin, bu halkın seçtiği ilk meclis olmadığıdır. Ama göreceksiniz, 23 Nisan kutlamalarında öyle bir hava estirilecektir ki sanki parlamenter sistemi 1920'de biz icat ettik, dünyaya da biz öğrettik.

Üstelik 1920'de açılan meclisin büyük bir kısmı da Osmanlı mebuslarından oluşmaktadır.

Osmanlı meclisinde Lazından, Ermenisine, Arapından, Rumundan Kürtüne bütün halkların temsilcileri bulunmaktadır.

Ama yarın Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışını, şurada bir 10-15 yıl önce Kürtlerin temsilcilerini enselerinden tutup meclisten atan, polis otolarına bindirip götürenler de kutlayacaklardır, türbanlı diye halkın seçtiği bir milletvekilini meclisten atarak haddini bildirenler de…

Meclise her on yılda bir kilit vuran, milletvekillerini dağıtan, süren ve hatta asanlar da kutlayacaklardır. Hem de en ön saflarda, hem de hiç utanmadan!

Kendilerini en ilerici en demokrat en Atatürkçü ilan edeceklerdir. Cumhuriyet döneminin meclislerini kapatanların hepsi gibi… Oysa tarihte Atatürk'ün kapattığı hiçbir meclis yoktur.

Tek parti döneminin CHP'si halkımıza demokrasiyi “bağışlamakla” öğünür. Çok partili sisteme geçmemize “izin” vermeyi büyük lütuf sayar. Ama pişmandır da, çünkü biz nankörler hala onlara oy vermez gider muhalefete oy veririz. Oysa klişe tabiriyle “bu millet demokrasiyi sizden öğrenmedi”, gerçek hiçbir seçimde de size oy vermedi.

Şimdi Ağustos'ta Cumhurbaşkanını seçecek ve sizin bir adayınız bile yok.

İsterseniz 23 Nisan bayramını kutlarken arada birkaç dakika da bunu düşünün: “Biz nerede hata yaptık”…