Vakanüvis Hicaz Demiryolu'nu yazdı
Özel İçerik

Vakanüvis

Tahta çıkmasıyla birlikte eğitim, teknolojik gelişme, haberleşme, ulaşım ve imar faaliyetlerine özel bir önem veren Sultan II. Abdülhamid, Osmanlı İmparatorluğu'nu mamur hale getirmek için büyük bir çaba içerisindeydi. Onun ilk önemli projelerinden birisi, ülkeyi bir uçtan bir uca ağ gibi ören telgraf sistemini kurmasıydı. Abdülhamid’in bir büyük hülyası ise demir yollarıydı. Rumeli, Hicaz ve Anadolu-Bağdat Demiryolları üzerine çalışmalar yapıyordu. İngiltere’de ik trenin çalıştığı 1825 yılından sadece 25 sene sonra, Osmanlı’da demir yolu çalışmaları başlamış, 1876’da tahta çıkan II. Abdülhamid ise bu çalışmalara bir “çılgın proje” ile büyük ivme kazandırmıştı.

Vakanüvis Hicaz Demiryolu'nu yazdı

HİCAZ DEMİRYOLLARI’NIN ARKASINDAKİ SİYASİ AKIL

Sultan Abdülhamid, Hicaz Demiryolları’na kafa yorarken; böyle bir projenin savunma, iktisadi ve moral değerler boyutunu birlikte düşünmüştü. Dönem, her an bir Dünya Savaşı’nın patlamasına müsait bir dönemdi. Muhtemel bir savaşta, imparatorluğu boydan boya kâtedecek bir demir yolu hattı hayati öneme sahip olacaktı. Yine, o zor şartlara rağmen Osmanlı bir ekonomik kalkınma hamlesi de yürütüyordu. Tren yolu, ekonomik canlanmanın ana damarlarından birisi olacaktı. Aynı zamanda dünya Müslümanlarının halifesi olan II. Abdülhamid Han, böyle bir demir yolunu ümmete hizmet olarak görüyor, bu manevi motivasyonla da projeye büyük önem veriyordu. Hicaz Demiryolları, Müslümanların büyük bir bölümünün, Hac farizasını yerine getirmek için develerle 60 °C’ye varan sıcaklık altında, sağlık ve emniyet şartlarından uzak yolculuk şartlarını ortadan kaldıracaktı. Sultan Abdülhamid Han, hatıratında, “Çok eskiden beri hayâl ettiğim Hicaz Demiryolu nihayet hakikât oluyor. Bu yol Osmanlı Devleti için sadece iktisadi bakımdan büyük fayda getirmekle kalmayacak, aynı zamanda oradaki kuvvetimizi sağlamlaştırmaya da yarayacağından, askeri bakımdan da çok ehemmiyetli olacaktır.” diye yazmıştı.

Vakanüvis Hicaz Demiryolu'nu yazdı

DÜNYA MÜSLÜMANLARI BAĞIŞ İÇİN SEFERBER OLMUŞTU

1 Mayıs 1900’de iradesi çıkarılan proje için bağış kampanyası başlatılmış, Abdülhamid Han, 2.5 milyon altınla bu kampanyaya katılmış, sivil ve askeri memurlar da aylıklarının yüzde 10’unu projeye destek için vermişlerdi. Yine, halktan kurban derisi toplanmış, ayrıca posta pulları, damga kâğıtları, ilmühaberler ve madalyalar bastırılmıştı. Dünya Müslümanları da projeye heyecanla destek vermişler, Mısır Hidivi, İran Şahı, Haydarabat Nizamı, Okyanus adalarındaki Müslümanlar, özellikle bugünkü Pakistan’ı oluşturan Hint Müslümanları, Afganistan, Fas, Muskat, Kırım ve daha pek çok bölgeden Müslümanlar, Hicaz Demiryolları için bağış kampanyaları düzenlemişlerdi. Projenin üçte birinin bağışla karşılanması Batılı kafalarda şaşkınlığa yol açacak, Avusturya Büyükelçisi Pallavicini, Başbakan Aetrenthal’e yazdığı raporunda bu durumu, “modern iktisat tarihinde yeni bir finansman bulma yöntemi” açısından müstesna bir örnek olarak nitelendirecekti.

Vakanüvis Hicaz Demiryolu'nu yazdı

HAT, ÇOK ZOR ŞARTLARDA İNŞA EDİLDİ

Türkan İrgin Uzun ve Mahmoud Zein El Abidin’in, Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi dergisi Megaron’un Cilt 12, Sayı 4’de kaleme aldıkları “Hicâz Demiryolu” başlıklı makaledeki bilgilere göre, inşaatına 1903 yılı Ekim’inde başlanan proje, beş yılda tamamlandı. Toplam uzunluğu 1464 km olan yolun 1300 km’lik Şam-Medine arasına öncelik tanındı. Projenin başlangıcında Fransız, Alman, İtalyan ve Rum mühendisler de görev almış, ancak Kutsal Topraklar’a yaklaşıldıkça mezkur grubun çalışmalarına son verilmişti. Bu bölgedeki çalışan mühendis ve işçiler, yalnızca Müslümanlardan seçilmişti. Ayrıca ray ve benzeri malzemeler İstanbul tersanelerinde üretilmiş, traversler ise Toros ve Amanos dağlarındaki ağaç kütüklerinden sağlanmıştı. Issız, çorak, susuz ve kumlu çöllerde, hat boyundaki er ve subaylarımız, demir yolu yapılmasına karşı çıkan ve engellemeye çalışan eşkıya ile mücadele uğruna çok sayıda da şehit vermişlerdi. Sıcak çölde güneş çarpmasından dolayı hayatını kaybedenler de oluyordu. Bütün bu insanüstü çabalar, trenin göreceği vazife ve varacağı hedefin kudsiyetinin büyüklüğünden kaynaklanıyordu. Nitekim, II. Abdülhamid Han da, demir yolu hattı mukaddes belde Medine’ye ulaşınca, Resulullah’ın ruhaniyetine saygıyla rayların altına keçe döşenmesini istemiş, bununla da yetinmeyerek 5-6 km’lik bir güzergahta mümkün olduğunca sessiz lokomotifler çalıştırılmasını emretmişti. Hicaz Demiryolları, 27 Ağustos 1908 tarihinde ilk trenin Şamdan hareketiyle açılmıştı. Özel olarak hazırlanan bu trende; devlet erkânı, davetliler, yerli-yabancı gazeteciler bulunuyordu. Trenin hızı, o döneme göre mükemmel sayılan 40-60 km/s arasındaydı.

Vakanüvis Hicaz Demiryolu'nu yazdı

“ÇILGIN PROJE”YE KARŞI ÇIKANLAR

Hicaz Demiryolları;, plan, proje, yapım ve işletme safhalarında sürekli saldırılara maruz kalmıştı. İngiliz ve Fransız devletleri, Orta Doğu’ya yönelik planlarına darbe indireceği için projeye karşı çıkıyorlardı. Doç. Dr. Said Öztürk, konuyla ilgili araştırmasında, muhalif kesimlerin karşı çıkışlarını detaylı olarak anlatıyor. II. Abdulhamid’in muhalifleri de, yabancı ülkelerin dümen suyunda, Hicaz Demiryolları aleyhine tezviratta bulunuyorlardı. Eleştiriler inşa dönemi ve sonrasında da devam etmişti. Genelde şu görüş dile getiriliyordu: “Abdülhamid, Osmanlı donanmasını görmezden gelmiş,  Batılı devletler donanmada güçlü ve üstünken o buraya yatırım yapmamış ve demiryollarına yönelmiştir. Hem ülkenin bunca borcu varken bu büyük yatırımlara ne gerek var? Bizim teknik donanımımız bu projeyi bitirmeye yetmez.” Proje bitip, hizmete başladığında Genelkurmay yarbaylarından M. Süreyya Bey 1921 yılında kaleme aldığı, “Donanma mı? Şimendifer mi?” adlı kitabında, bu eleştirilere cevap vermişti: “Mevcut hatta ilaveten bir şimendifer ana hattı daha inşa edilse Kürdistan, Irak Suriye, Anadolu hep birbirine bağlanmış olmaz mı? Bu iyi olmaz mı? Medine’den San’a’ya (Yemen), Suriye’den Mısır’a acaba şimendifer hatları inşa edilemez mi? Hicaz Şimendifer hattına itiraz edenler, gülenler, hattın şimdi varidat (gelir) bile elde etmesini görmüyorlar mı?”

Vakanüvis Hicaz Demiryolu'nu yazdı

İNGİLİZ HÜKÜMETİ, DEMİRYOLUNU TAHRİP EDENE ÖDÜL VERİYORDU

Proje sadece fikir bazında değil, fiili saldırılara da maruz kalmıştı. Yapım sırasında İngiliz casusların örgütlediği yerli halktan kimi gruplar ile “yerli halk kılığındaki provokatörler”, şantiyelere saldırılar düzenliyordu. İngilizler, bölge halkını, “tren yolunun eski anane ve adetleri bozacağını, Araplar’ın hayatlarının bir parçası olan develerin işlevsiz kalacağını, Mukaddes Beldeler’e hürmeten bölgedeki insanlara Osmanlı Hazinesi’nden yapılan yardımların, artık Türkler’in kolayca buralara ulaşacağı için kesileciği” gibi yalanlarla kışkırtıyorlardı. Hat işletemeye açıldığında da bu saldırılar durmamıştı. Açılıştan 8 yıl sonra, 1916’da bölgedeki cinsi sapık İngiliz casusu Thomas Edward Lawrance’in örgütlediği gruplar Maan-Medine arasındaki 680 km’lik kısmı bombalarla tahrip etmişti. I. Dünya Savaşı sırasında da İngiliz hükümet temsilcileri, Hicaz Demiryolları’na yönelik saldırılardan getirilen ray ve traversler için para ödülü vermeye başlamıştı. Bu pis plan, organize saldırılar dışında, ödüle göz diken kimilerinin ferdi saldırılarını da tetiklemişti. Bütün bu süreçte çok sayıda Müslüman mühendis, işçi ve demir yolu çalışanı şehit olmuştu.

Vakanüvis Hicaz Demiryolu'nu yazdı

HİCAZ DEMİRYOLLARI’NA OLAN İLGİMİZ HALEN SÜRÜYOR

Türkiye, 2016 yılında, Hicaz Demiryolları güzergâhında bulunan köprü, tünel ve istasyonların bazılarını restore etmek için harekete geçti. TİKA’nın başlattığı 3 milyon euroluk restorasyon çalışması halen devam ediyor. Hükümet ayrıca, demir yolunun Suudi Arabistan içerisinde yarım kalan bölümlerinin inşası için girişimlerde de bulunuyor ancak Suudi yetkililerin olumsuz tutumları nedeniyle bu konuda istenen ilerleme sağlanamıyor.