Erhan Afyoncu Papalık ve Doğu kitabını anlattı: Papalık Türklere karşı faaliyetlerin hep arkasında durdu

Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, editörlüğünü üstlendiği "Papalık ve Doğu (1204-1571) - Haçlıların Selçuklular ve Osmanlılarla Mücadelesi" adlı eserine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Yeditepe Yayınevi'nden okurla buluşan eseri kaleme alan Kenneth M. Setton'ın tarih ilmindeki yerini, kitabın Türkçeye kazandırılmasının önemini, papalık siyasetinin geçmişini ve bugününü anlattı. 

Setton'ın doktorasını bu alanda yapan iyi bir Haçlı tarihçisi olduğunu ve ABD'deki üniversitelerde yıllarca ders verdiğini vurgulayan Afyoncu, "Türklerle ilgili en önemli kitabı bu eserdir. 1204'ten 1571'e kadar olan tarihi hadiseleri ihtiva eden 4 büyük ciltte, Papalığı, Batı'nın Selçuklularla ve Osmanlılarla mücadelesini anlatmıştır. Setton, eski nesil tarihçi ve çok teferruatlı çalışan bir yazar. Bu kitabı yaklaşık 20 yıl Venedik'te, Vatikan arşivlerinde, Atina'da, birçok kütüphanede çalışarak gün yüzüne çıkarmıştır." ifadelerini kullandı.

Erhan Afyoncu, Setton'ın eserin ilk cildini 1976'da, son cildini ise 1984'te yayınladığını aktararak, Prof. Dr. Halil İnalcık'ın çalışmalarında kitabı kaynak olarak kullandığını ve sohbetlerinde de son derece önemli bir eser olduğunu vurguladığını söyledi. Kenneth M. Setton'ın Almanca, Fransızca, Katalanca, Latince, Yunanca ve İtalyanca eser ve belgeleri kullanabilen önemli bir tarihçi olduğuna dikkati çeken Afyoncu, şunları kaydetti:

PAPALIĞIN TARİHİ

"Hem Papalığın hem Türklerle mücadelenin tarihini anlatıyor. Geçtiğimiz günlerde Papa öldü, yeni Papa seçildi. Setton da özellikle papa seçimlerinden bahsediyor. O dönemde seçimlerin Türklerle de çok önemli ve yakından bir bağı var. Çünkü Avrupa'da 1071'den itibaren bir Türk tehlikesi var. Türkler, durdurulamaz bir şekilde, devamlı Batı'ya doğru ilerliyor. Bu Osmanlılar döneminde zirveye çıkıyor. Bundan dolayı Papa seçimlerinde de Türklere karşı Haçlı seferlerinin başkanlığını yapabilecek birisini seçmeye dikkat ediyorlar. Yani papa seçiminin o dönemdeki en önemli özelliği bu."

Yeditepe Yayınevinin daha önce Johann Wilhelm Zinkeisen ve Nicolae Jorga’nın Osmanlı tarihi üzerine yazdığı 12 ciltlik külliyatı Türkçeye kazandırdığına dikkati çeken Afyoncu,

"TARİH KİTAPLARINDA BİLMEDİĞİMİZ BİLGİLER ÇIKTI"

Batı'da Osmanlı tarihine ilişkin ilk önemli çalışmayı Joseph von Hammer yazmıştır. "Sonra Johann Wilhelm Zinkeisen, ondan sonra da Nicolae Jorga yazmıştır. Bunlar Almanca yazan üç büyük Osmanlı tarihçisidir. Bu üç tarihçinin yazdığı Osmanlı tarihlerinin en önemli tarafı Batı literatüründen yoğun bir şekilde istifade etmeleridir. Bu eserler sayesinde Türk kaynaklarını mukayeseli kullanmak mümkün olmuştur. Ayrıca Türk tarihlerinde anlatılmayan birçok gelişmeyi de biz bu eserlerden öğreniriz. Bu tarihçiler bizimle ilgili birçok Batılı kaynağın bilgisini aktarıyor. Setton da bunları ikmal eden bir yazar. Daha yeni bulunan belgeleri ve araştırmaları kullanıyor. Bu sayede karşımıza daha önceki tarih kitaplarında bilmediğimiz bilgiler çıktı" değerlendirmesinde bulundu.

"AVRUPALILAR HİÇBİR ZAMAN İSTANBUL'UN FETHİNİ UNUTMADI"

Prof. Dr. Afyoncu, tercüme faaliyetlerinin 2010'da başladığı ve tamamlanmasının 15 yıl sürdüğünün altını çizerek, 15 Temmuz Darbe Girişimi, Kovid-19 pandemisi ve Kahramanmaraş merkezli depremler gibi sebeplerle eserin okurla buluşmasını ertelediğini dile getirdi.

Avrupa'ya karşı Türk tehdidinin eserin en önemli konusu olduğunu belirten Afyoncu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunu biz Zinkeisen'da da görmüştük. Adamların Türklerin çok etkin olduğu dönemleri anlatırken bir iç çektiğini açıkça hissediyorsunuz. Zaten bunu açıkça dile getirdikleri, duygularını gizlemeden yazdıkları yerler de çok. Türklerin engelleyemedikleri ilerlemesini gölgelemek için de genelde benzeri bir yola müracaat ediyorlar. Bu da Hristiyan dünyası bölündüğü ve kendi aralarında mücadele ettiği için Türklerin rahat bir şekilde Batı’da ilerledikleri kurgusudur. Bunda kısmen haklılık payı var. Doğrudur; Osmanlı, Batı’daki bölünmeleri hem körüklemiş hem de bundan istifade etmiştir. Ayrıca varlığıyla bölünmelerin artmasında etkili olmuştur. Mesela Avrupa'daki Protestanlığın ortaya çıkışı, durdurulamayan Türk tehdidiyle yakından alakalıydı. Avrupa'da birçok din adamı çıktı, Papa'ya karşı bayrak açtı ama bunlar başarılı olamadı. Martin Luther'in tutunma sebeplerinden birisi o dönemdeki Osmanlı'nın Avrupa'ya yaptığı büyük baskıdır. Osmanlı tehdidini bertaraf etmek için mücadele eden Batılı güçler Luther hareketi ile gerekli şekilde ilgilenememiş, Türklere karşı koyabilmek için Protestan Alman prenslerinin desteğine ihtiyaç duymuşlardır. Türkler, İstanbul’un fethinden itibaren Batı’da tayin edici bir güç olarak ortaya çıkmıştır. Setton'a göre Türk yüzyılının başlamasının kilit noktası İstanbul'un fethidir. Avrupalılar hiçbir zaman İstanbul'un fethini unutmadı. Onlar için bu, kıyamet gibi bir hadisedir. Fetih ile en büyük mabetleri olan Ayasofya, Türklerin eline geçti, cami yapıldı ve burada namaz kılındı. İşte bu mütemadiyen bir ilerlemedir, durdurulamıyor. İşte Setton’ın yayınladığımız altı ciltlik külliyatında Avrupalıların Türklerle mücadelesi ön plandadır. Setton, Papalığı merkeze alarak Selçuklulardan başlayıp 1571'deki İnebahtı Deniz Savaşı'na kadar Avrupa’nın Türklerle mücadele etme hikayesini anlatmaktadır. Aslında bu mücadele bugünkü Avrupa Birliğinin de temelidir. Birlik esasında Türkleri Avrupa'dan atma projesi olarak ortaya çıkmıştır."

Erhan Afyoncu, Osmanlı'nın Avrupa'nın ortalarına kadar ilerleyerek 300 yıl hüküm sürdüğüne ve Avrupalılar için bu durumun büyük bir ıstırap olduğuna vurgu yaparak,

TÜRK YÜZYILI VURGUSU

"16. yüzyıl Türk yüzyılıdır. Setton bunun neden Türk yüzyılı olduğunu, Türklerin nasıl ilerlediğini, nasıl güçlü olduğunu ve Hristiyanlara nasıl korku yarattığını anlatıyor. Avrupa'da ayrı ayrı prenslikler ve krallıklar olduğu için bir araya gelmeleri zor. Çıkar kavgaları vardı. İşte orada Papalık gibi dini bir otorite ön plana çıkıyor. Papalık, Türkler İstanbul'u fethettiği zaman, şehri geri almak için Avrupa'daki devletlerin ve prensliklerin bir kısmını bir araya getiriyor. Türklere karşı Haçlı seferleri düzenlemeye teşebbüs ediyor. Bunda da zaman zaman başarılı oluyor, zaman zaman başarılı olamıyor" şeklinde konuştu.

"PAPALIK TÜRKLERE KARŞI BİRLEŞTİRİCİ KURUM OLDU"

Papalığın tarihte her zaman Türklere karşı bütün faaliyetlerin arkasındaki birleştirici kurum olduğunun altını çizen Afyoncu, bugünkü önemine dair de şunları aktardı:

"Diğer Hristiyan mezheplerin dağınık yapısına rağmen Katoliklerin böyle bir bağlılığı var. İlk defa ABD'li bir papa seçildi. Katolik olmayan bir ülkeden seçildi. Tabii diğer mezhepler de Papa'ya saygı duyuyor. Fakat tarihte de şöyle bir şey var: Haçlı seferleri sırasında sadece Müslümanları öldürmediler, Ortodoks ve Yahudileri de katlettiler. Papa bundan bir süre önce Ortodokslardan özür diledi. Ben de o zaman, 'Asıl Müslümanlardan Kudüs'te yaptığınız katliamlar için özür dileyin.' demiştim."

Afyoncu, Batı'nın din adına savaşmayı İslamiyet'e atfettiğini fakat din adına savaşları ilk başlatanların Hristiyanlar olduğunu vurgulayarak, Papalığın Orta Çağ’daki önemini kaybetse de Hristiyanlar üzerinde son derece etkili bir kurum olduğunu ifade etti.