Zamanın izlerini taşıyorlar: İstanbul’un en eski tarihi camileri

İstanbul’un en eski camileri, Bizans’tan Osmanlı’ya uzanan derin bir zaman yolculuğunu temsil ediyor. Bu yapılar mimari formlarıyla kentin kültürel ve tarihi mirasına sayısız iz bırakıyor.

İstanbul'un her köşesinde tarihe doymak mümkün...

İstanbul’da bulunan en eski cami yapıları, sadece dini değer değil; geçmişin kültürel, toplumsal ve mimarî katmanlarını da yansıtan dünya mirası eserlerdir.

Bizans İmparatorluğu döneminden günümüze ulaşan, Osmanlı’nın ilk cami örneklerine ev sahipliği yapan bu yapılar, kentin kimliğinin sessiz tanıkları olarak dikkat çekiyor.

1. AYASOFYA CAMİİ

İstanbul’un en eski ve simge yapısı olan Ayasofya, ilk kez 360 yılında bir kilise olarak inşa edildi; 537’de İmparator Justinianus döneminde günümüzdeki muazzam kubbeye kavuştu.

1453’te Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülen yapı, 1935–2020 arasında müze olarak hizmet verdi.

2020’den bu yana tekrar ibadete açık bulunuyor. 

2. ESKİ İMARET CAMİİ 

Zeyrek’te konumlanan bu yapı, 11. yüzyılda inşa edilmiş, günümüze ulaşan nadir Bizans kiliselerinden biridir.

Daha sonra camiye çevrilerek, İstanbul’daki en eski ibadet mekanlarından biri olarak kabul edildi. 

3. MAHMUD PAŞA CAMİİ

1464 senesinde Mahmud Paşa tarafından yaptırılan bu cami, Osmanlı’nın ilk özgün camii örneklerinden biridir. Klasik külliye üslubunun erken örneğini temsil ediyor.

Hamam ve han gibi yapılarla çevrilidir; külliyenin hamamının 1466’da tamamlandığı biliniyor.

4. FATİH CAMİİ

1463–1470 döneminde inşa edilen Fatih Camii; Bizans’ın en önemli dini yapılarından biri olan Havariyyun Kilisesi’nin yıkılmasının ardından onun yerine yapıldı.

Osmanlı’nın erken dönem külliye anlayışını simgeleyen bu yapı, kentin mimarî dönüşümünün mihenk taşlarından biridir.

İSTANBUL'UN KİMLİĞİNİN TEMEL TAŞLARI

Bu camiler, yalnızca ibadethane olmaktan öte, yaşanmışlıklarıyla İstanbul’un tarihi kimliğinin temel taşlarındandır.

Ayasofya’nın muhteşem kubbesinden Eski İmaret Camii’nin sessiz Bizans duruşuna; Mahmut Paşa ve Fatih Camii’nin kuruluş ruhuna kadar her biri farklı bir dönemin izlerini sunuyor.