Kapalı Maraş: Zamanın durdurulduğu şehir
Kapalı Maraş, altın çağından ani biçimde kapatıldığı döneme ve günümüzdeki kontrollü durumuna kadar uzanan hikayesiyle, bir şehrin nasıl durdurulduğunu somut örneklerle anlatıyor.
Kapalı Maraş, kapıları kilitlenmiş ama hikayesi hiç susmamış bir şehir. Gezilip geçilen bir duraktan çok, yarım bırakılmış bir hayatın mekana dönüşmüş hali. Bugün belirli sınırlar içinde yürüyebildiğiniz bu şehirde görmek serbest, dokunmak hala yasak.
Sahilinde ayak izleri silinmiş, balkonlarında yazlık sandalyeler duruyor. Hayat bir noktada durdurulmuş, şehir olduğu yerde bırakılmış. Kapalı Maraş, yarım asrı aşkın süredir Akdeniz’in ortasında mühürlenmiş bir alan olarak yalnızca terk edilmişliği değil, çözülememiş bir meselenin izlerini taşıyor.
Burası zamanın geçmediği bir yer değil. Burası, siyasi bir kararla zamanın durdurulduğu bir şehir.
MARAŞ'IN ALTIN ÇAĞI
1960’lar ve 70’lerde Maraş, Doğu Akdeniz’in en canlı turizm merkezlerinden biriydi. Ancak onu benzerlerinden ayıran yalnızca sahili ya da otelleri değildi. Maraş, Kıbrıs ekonomisinin turizm üzerinden dünyaya açılan vitriniydi. Gazimağusa’nın bu bölgesi, adanın en yüksek yatak kapasitesine sahip alanlarından biri olarak planlanmış, uluslararası otel zincirleri ve büyük turizm acenteleri burada yoğunlaşmıştı.
Şehirde yalnızca tatil yapılmıyordu. Sinemalar, restoranlar, mağazalar ve sahil boyunca uzanan sosyal alanlar, Maraş’ta yıl boyunca süren bir yaşam oluşturuyordu. Hollywood yıldızlarının burada konaklaması bir efsane değil, dönemin turizm kayıtlarında ve basın haberlerinde yer alan bir gerçekti. Yaz aylarında Maraş’ta oteller aylar öncesinden doluyor, sahil bandı gece geç saatlere kadar yaşayan bir kent görüntüsü sunuyordu. Maraş, Kıbrıs’ın modern yüzüydü ve bu düzen uzun vadeli görülüyordu.
MARAŞ'IN KAPATILMASI
1974 yazı, Kapalı Maraş’ın kaderini belirleyen kırılma noktası oldu. Temmuz ayında Yunanistan destekli darbenin ardından adada güvenlik dengesi hızla çöktü. Bu gelişme, Türkiye’nin askeri müdahalesinin de doğrudan gerekçesini oluşturdu.
Çatışmalar Gazimağusa çevresine yaklaştığında, Maraş’ta yaşayan Rum halkı evlerini terk etti. Bu bir panik kaçışıydı, kimse kalıcı olacağını düşünmüyordu. İnsanlar kapılarını kitledi, eşyalarını toplamadı, iş yerlerini olduğu gibi bıraktı. Gidişin birkaç gün süreceği varsayılmıştı ancak beklenen dönüş hiç gerçekleşmedi.
1974’te ilerleyen günlerde başlayan Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında bölge Türk kontrolüne geçti. Maraş, doğrudan bir çatışma alanı olmamasına rağmen, stratejik konumu ve taşıdığı sembolik anlam nedeniyle boş haliyle askeri bölge ilan edildi. Şehir ne yağmalandı ne de yeniden yerleştirildi. Bilinçli bir tercihle dokunulmadan bırakıldı.
Bu tercihle Maraş, savaşın yıktığı bir şehir değil, savaşın durdurduğu bir şehir olarak tarihe geçti.
KAPANMASININ ARDINDAKİ KİLİT
Kapalı Maraş’ın kapalı kalmasının temel nedeni askeri değil, hukuki ve diplomatik süreçlerdi. Bölge, Kıbrıs meselesine dair yürütülen uluslararası müzakerelerde yıllar boyunca bir pazarlık alanı olarak değerlendirildi. Birleşmiş Milletler kararları, bölgenin yalnızca eski sakinlerine iade edilmesini öngörüyordu. Bu durum, şehrin yeni yerleşime açılmasını uluslararası hukuk açısından mümkün kılmıyordu.
Aynı zamanda kapsamlı bir siyasi çözüm olmadan Rum halkın geri dönüşü de gerçekleşemedi. Türk yerleşimine açılması hukuki risk doğururken, eski sakinlerin dönüşü müzakere sürecine bağlandı. Bu iki durum birleştiğinde Maraş tamamen kilitlendi; ne yeni bir hayat kurulabildi ne de eski hayat geri döndü.
Yani kapatılmasının nedeni yıkım değil; açılmasının doğuracağı siyasi sonuçlardı. Bu belirsizlik, Maraş’ı onlarca yıl boyunca donmuş bir zaman kapsülüne dönüştürdü.
HAYALET ŞEHİR ALGISININ KAYNAĞI
Kapalı Maraş, uzun yıllar boyunca yalnızca askeri personelin erişimine açık kaldı. Sivil halk için tel örgüler, uyarı levhaları ve mutlak yasaklar uygulandı. Şehir, gündelik hayatın tamamen dışına itildi. Bir zamanlar on binlerce kişinin yaşadığı bir alanda bugün gündelik hayata dair tek bir iz bulunmuyor.
Büyük otel blokları, yılların aşındırdığı cepheler, paslanmış metal aksamlar ve doğanın geri almaya başladığı alanlar dikkat çekiyor. Bazı binalar neredeyse tamamen bitki örtüsüyle çevrilmiş durumda. Bu durum, Maraş'ı dünya kamuoyunda “hayalet şehir” olarak anılan ender örneklerden biri haline getirdi.
Ancak buradaki hayaletlik, terk edilmişlikten değil, geri dönüleceği düşünülerek bırakılmış bir hayatın askıda kalmasından kaynaklanıyor. Kapalı Maraş, kaderine terk edilmiş bir yerden çok çözülememiş bir meselenin mekana yansımış hali olarak duruyor.
KAPALI MARAŞ'TA BUGÜN
2020’den itibaren Kapalı Maraş’ın yalnızca sınırlı bir bölümü ziyarete açıldı. Şehir hala yerleşime kapalı durumda, ancak kontrollü güzergahlarda yürüyerek gezilebiliyor ve bu sınırların dışına çıkılmasına izin verilmiyor. Yapıların içine girilmesi yasak, araç trafiği bulunmuyor. Güvenlik görevlileri ve polis, belirli noktalarda görev yapmayı sürdürüyor. Açık alanlar, sahil bandının bir kısmı ve belirli ana yollarla sınırlı tutuluyor.
Bu kontrollü alanın giriş bölümünde ziyaretçilere yönelik sınırlı düzenlemeler dikkat çekiyor. Yürüyüş hattının başlangıcında kafe ve restoranlar yer alıyor; sahil bandı ve ana yollar golf arabası, bisiklet ve scooter ile gezilebiliyor, yollar ziyaretçi akışına göre düzenlenmiş durumda.
Bölge içinde bulunan yaklaşık 200 yıllık Bilâl Ağa Mescidi restore edilerek yeniden ibadete açılmış; mescidin giriş cephesinde konumlanan küçük kafe, bugün Maraş’ta kontrollü alan içinde hizmet veren nadir sosyal noktalar arasında yer alıyor.
Tüm bu yapı ve düzenlemeler, Maraş’ın bir yaşam alanı olarak değil, planlı ve denetimli bir gözlem sahası olarak ele alındığını açık biçimde ortaya koyuyor.