Vakanüvis yazdı: Japonya ile iki kez savaştık
ensonhaber.com

Japonya ile iki kez “savaştık”

Vakanüvis

Japonya’nın, PKK’yı “terör örgütleri listesi”nden çıkartmasının tartışması ve bir parça da şaşkınlığı devam ediyor. Zira, ana akım görüşe göre, “Türk – Japon dostluğu” köklü ve güçlü. Gerçekten de iki ülkenin en çok da zor zamanlarda kesişen bir tarihi var. Ertuğrul faciasında kazazede denizcilerimize Japonların gösterdikleri ilgi, İran-Irak savaşında Japon rehineleri dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın kurtarması, Marmara depreminde Japonların, Kobe depreminde halkımızın büyük dayanışma göstermesi bu dostluğun kilometre taşlarından… Öte yandan, yakın tarihin sayfalarında Türkiye ve Japonya’nın “savaş hali” de yer alıyor, hem de iki kez. Bu savaşlara ilaveten, Türkiye tarafından Japonya’ya verilmiş çok sert bir “nota” da var.

İlk savaşta Türkleri “Kamikaze”yle yenmişlerdi

Türklerle ortak kökten gelen Orta Asya halklarının Japonların ilk ataları olan topluluklarla karşılaşmaları, milattan önce 10 binlere kadar uzanıyor. Türk kökenli Moğollar ile Japonlar arasındaki ilk savaş ise Cengiz Han’ın torunu Kubilay Han döneminde, 13. yüzyılda yaşanmıştı. Savaş, beklenenin aksine Japonların zaferiyle sonuçlanmıştı. Sayıca az olan Japonlar umutsuzken, hiç ummadıkları bir anda çıkan çok güçlü bir tayfun sayesinde Moğol donanmasının paramparça oluşunu seyretmişler, olağanüstü gördükleri bu olaya da “kami” (ilahi) “kaze” (rüzgâr) adını vermişlerdi. Savaşın ardından artık efsane bir kavram haline gelen “kamikaze”, asırlar sonra, II. Dünya Savaşı’nda, Japonlar tarafından patlayıcı yüklü uçaklarla yapılan intihar dalışlarına da isim olacaktı.

Ertuğrul Fırkateyni dostluk için gitmişti ama…

Osmanlı döneminde ise Japonya ile ilişkiler, karşılıklı ziyaretler yapılacak kadar dostaneydi. II. Abdülhamid, 1887 yılında Japonya İmparatoru Meiji’nin akrabası Prens Komatsu Akihito’nun bir savaş gemisiyle İstanbul'u ziyaret etmesine karşılık, Ertuğrul Fırkateyni ile Japonya’ya bir dostluk heyet göndermişti. Japonya’da candan bir ilgiyle ağırlanan resmi heyet ve denizci askerler, 15 Eylül 1890’da dönüş yoluna çıkmıştı. Gemi, fırtına ikazına rağmen yola koyulmuş, 18 Eylül 1890’da da kayalara çarparak batmıştı. Gemideki 609 kişiden sadece 69’u kurtulabilmişti. Japon halkı ve devlet yetkilileri, kazazedelerle çok yakından ilgilenmişlerdi.

Almanya savaşınca biz de savaşmış sayıldık

Bu dostluk gösterilerine rağmen, Türk-Japon ilişkileri I. Dünya Savaşı’nda kötüleşecekti. Osmanlı İmparatorluğu savaşta, “İttifak Devletleri” arasında yer almıştı. “İtilaf Cephesi”ndeki Japonya ise 23 Ağustos 1914’te Almanya’ya savaş ilan etmişti. Almanya ile Japonya değişik bölgelerde çatışma haline girmişti. Bütün bu gelişmeler sonucunda Osmanlı Devleti de uluslararası hukuk uyarınca savaşta taraf olmuştu. İki ülke, karşıt bloklarda yer alıp, resmî temaslarını savaş halindeki iki taraf şeklinde yürütmüşlerdi. Ancak ülkeler arasındaki mesafenin uzaklığından dolayı herhangi bir fiili çatışma yaşanmamıştı. Japonya sadece, o yıllarda Osmanlı hâkimiyetinde olan Orta Doğu’daki kimi bölgeler ile Akdeniz’deki İngiliz donanmasına yardım etmek için küçük bir kuvvet göndermişti. Japonya, savaş sonrası Lozan Konferansı’na katılan galip devletler arasında da yer almış, görüşmelerde Türk heyetine dayatılan konularda İngiltere’ye sürekli destek vermişti. Japon heyet başkanı Baron Hayashi bir oturumda, kapitülasyonların kaldırılmasına karşı çıkarak, “Biz, kapitülasyonları kaldırabilmek için 30 sene geceli gündüzlü çalıştık. Türkiye de aynısını yapsın.” demişti.

Japonya’yla Mançurya için de bozuştuk

Japonya, 1900’lerin ilk çeyreğini siyasi, ekonomik ve sosyal çalkantılarla geçirmişti. Özellikle ekonomide yaşanan sorunlar karşısında toplumun önemli bir kesimi ise yayılmacı politikalarla bu darboğazın aşılabileceğine inanmıştı. Ordudaki kurmay heyet de bu aşırılıkları kaşıyordu. Nihayet, Japon askerî kuvvetlerinin bir kısmı, sivil hükûmete haber vermeden, 1931 yılında Çin’e bağlı olan zengin doğal kaynaklara sahip Mançurya’yı işgal etme girişiminde bulunmuştu. Sivil yönetim de bir süre sonra bu emrivakiye destek verince, uluslararası bir sorun ortaya çıkmıştı. Batılı devletler ve Türkiye, Çin’in yanında yer alarak, Japonya’ya, işgale derhal son vermesini bildiren sert içerikli bir nota vermişlerdi. Çin hükümeti, tutumundan dolayı Türkiye’ye teşekkür etmişti. Mançurya, II. Dünya Savaşı sonrasında Çin ve Rusya arasında bölüşülmüştü. Bu arada Japonya, daha önce kısa süreliğine Kore’yi de ilhak etmişti.

Beş ay boyunca Japonya ile savaş halindeydik

II. Dünya Savaşı’nın Müttefiklerin zaferiyle sonuçlanacağının belli olması üzerine 4-11 Şubat 1945 tarihlerinde toplanan Yalta Konferansı’nda yeni dünya sistemine ilişkin önemli kararlar alınmıştı. Yalta’da bir araya gelen ABD Başkanı Franklin Roosevelt, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Josef Stalin ve İngiltere Başbakanı Winston Churchill, birçok düzenlemenin yanı sıra Nisan ayında San Fransisco’da toplanacak olan Birleşmiş Milletler Konferansı’na, sadece 1 Mart 1945 tarihine kadar Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etmiş olan devletlerin kurucu üye olarak davet edilmesini de kararlaştırmışlardı. Türkiye bunun üzerine, apar topar (23 Şubat 1945) Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etmişti. Böylece Türkiye, Japonya’nın teslim olma belgelerini imzaladığı 2 Eylül 1945 tarihine kadar bu iki ülkeyle de “savaş hali”nde olmuştu. Ancak savaşın son aylarında ne Almanya’nın ne de Japonya’nın yeni cephe açacak bir hali kalmadığı için Türkiye ile bu ülkeler arasında herhangi bir sıcak çatışma söz konusu olmamıştı.

Kaynaklar:

- Dr. Mustafa Özyürek, “Cumhuriyet Dönemi Türkiye - Japonya İlişkileri” Atatürk Üniversitesi Dergisi, Sayı 5, 2016

- Doç. Dr. Ufuk Erdem, “Türk Diplomatik Belgeleri Işığında Japonya’nın Mançurya’yı İşgali”, Belleten, Ağustos 2023