Afrin harekatı hakkında bilinmesi gerekenler

Türkiye'nin Afrin'e yönelik başlattığı Zeytin Dalı Harekatı dördüncü gününe girildi. TSK ve ÖSO mensupları bölgede etkin bir püskürtme faaliyeti göstererek, çetin çatışmalar ile YPG'li teröristleri Afrin'den temizliyor. Afrin Türkiye için El Bab ve Cerablus'tan sonra en büyük tehdit olarak görüldü. Bunun sebebini de haberimizde yaptığımız kapsamlı analizde bulabileceksiniz. SÜRECİN İLK ADIMI: YPG'DEN SDG'YE GEÇİŞ Uzun zamandır hazırlıkları yapılan Afrin operasyonu, cumartesi günü itibariyle resmen başlatıldı. Karadan ve havadan yürütülen etkin faaliyet, bölgeyi terörden arındırmak için atılan en önemli adımlardan biri. Afrin bölgesi, Türkiye'nin ve bölgenin güvenliği açısından oldukça önemli bir konuma sahip. DEAŞ ile mücadele kapsamında ABD tarafından oluşturulan SDG güçleri, YPG'nin yeniden yapılandırılması ve yeni kimlikler verilmesi ile ortaya çıkartıldı. Buradaki terörize birlikler YPG'den ayrılarak SDG'nin altında toplandı ve terör birlikleri farklı bir isim alarak yoluna devam etti. Buradaki tek amaç, YPG'nin PKK ile birlikte götürdüğü olumsuz imajı yok ederek DEAŞ karşısındaki "zorlama" zafere gölge düşmesi ve Türkiye'nin ABD'den uzaklaşmasını önlemekti. Bunu oluşturmaya çalışan ABD, her ne kadar SDG'yi bir kahraman ordu gibi göstermeye çalıştıysa da Türkiye bu durumu kabul etmedi ve SDG'nin de tıpkı PYD, YPG, PKK gibi bir terör örgütü olduğunu her fırsatta dile getirdi, bu örgüt ile bağın kesilmesi için ABD defalarca uyarıldı. RAKKA'DAN SONRAKİ HEDEF: AFRİN DEAŞ'a karşı etkin bir mücadele veren Türkiye'nin de katkıları ile terör örgütü, Suriye'de adeta yok edildi. Rakka'da son kurşunu sıkan YPG ve ABD birlikleri bu başarıyı kendilerine ait sayarak bölgede bir hegemonya oluşturmaya çalıştılar. Rakka merkezli bir yapı oluşturan teröristler, Münbiç ile Afrin'i de birbirine bağlamaya kalkınca bölgedeki ipler gerildi. Gerek Rusya ve İran'ın tepkileri, gerek Türkiye'nin sert açıklamaları başından beri bölgede bir terör devletinin kurulmasına müsaade edilmeyeceği yönünde oldu; ancak ne ABD bunu taktı, ne de beraberindeki koalisyon devletleri. YPG'yi pışpışlayıp büyüterek bir canavar oluşturmaya çalışan devletler bölgenin kimyasını bozdu, çatışmalar büyüdü, gerilim ortamı daha da arttı. ABD'NİN YARDIMLARI VE SINIR GÜÇLERİ PLANI Geçtiğimiz ay içerisinde ABD ve Arap basını, Suriye'nin Kuzey bölgesinde bir YPG yapılanmasının ABD hükümetince çıkartılacağı ve bölgeye yerleştirileceğini yazmıştı. Her ne kadar bu iddia inandırıcı gelmese de çok geçmeden Pentagon bu durumun gerçekliğini ortaya koydu. 30 bin kişilik bir sınır birliği oluşturup Türkiye - Suriye sınırında kontrol noktası oluşturacağını açıklayan ABD, bu da yetmezmiş gibi terör ordusunu kendilerinin eğitip donatacağını, kontrolünün de yine kendilerinin tarafından sağlanacağını belirtti. Bu durum da bardağı taşıran son damla oldu. ZEYTİN DALI: AFRİN'E GİRİŞ DEAŞ tehlikesini Güney bölgelerinde barındıran Suriye'de Kuzey bölgesi tamamen Türkiye Cumhuriyeti topraklarıyla çevrili. Türkiye ile Suriye arasında yaşanan krizlere rağmen sadece teröristler nedeniyle operasyonlar gerçekleştiren Türkiye için böyle bir "önlem" alınması, gelecekte Türkiye'yi bekleyen bir işgal girişiminin habercisi oldu. Bu durumun önüne geçmek için koordineli olarak hareket eden Türkiye Cumhuriyeti, bölge devletlerine bilgilendirmeler yaparak 19 Ocak'ı 20'sine bağlayan gece Türkiye Afrin'e girdi. Zeytin Dalı adı verilen harekatı başlatan hükümet ve TSK, bölgede açtığı 4 kol ile etkin ve kararlı bir operasyon yürütüyor. AFRİN'İN NEDENİ VE ÖNEMİ Harekatın başlaması ile yurt içinde tehlikeyi fark eden gruplar "vatan millet" diyerek hükümete ve askerine kenetlendi, bu operasyona destek verdi. Ancak bu durumu halen göremeyen bazı "akıllar","Afrin'de ne işimiz var?" sorusunu sormaya devam ediyor. Afrin, Münbiç ve Rakka'nın alınmasıyla teröristler için büyük bir harekat alanı oldu. Türkiye sınırını çevrelemek isteyen teröristler burada oluşturacağı düzenli ordu ile Türkiye'ye yönelik taciz girişimlerini kontra atağa dönüştürecek, Doğu bölgelerinde bir işgal girişimine başlayacaktı. Bir başka değişle Kilis'e atılan havan topu ve mermiler, yerine kalleş terör örgütlerinin paçavralarına bırakabilecek, Türkiye'yi bir felaket senaryosuna sürüklemek isteyeceklerdi. İlk olarak bu hedefin önüne geçmeye çalışan Türkiye, Fırat Nehri'nin batısında PKK varlığını ve kapasitesini yok ederek kontrolü altında tuttuğu bölgelerden çekilmesini sağlamayı hedefliyor. TERÖRİZMİN SONU: AFRİN TEMİZLİĞİ PKK'nın Türkiye'ye gerçekleştirdiği roketli, havanlı saldırılar ve Amanoslar'da yaşanan çatışmalar, buradan gelen teröristler ve mühimmatlarla gerçekleştiriliyordu. Bu nedenle, Afrin harekatının Türkiye'nin terörle mücadelesi açısından stratejik olarak büyük bir önemi var. Bölgedeki Afrin-Amanos bağlantısı, PKK'nın Akdeniz bölgesine yönelik yaptığı saldırılar açısından büyük önem arz ediyordu. Hatay'ın Hassa İlçesi'nden Amanoslar'a terörist sevk eden PKK burada örgütün hem ideolojik hem de silahlı eğitimi için büyük bir yapılanma gerçekleştirmişti. Özellikle bu bölgede bulunan kamplarda teröristler, silah ve patlayıcı eğitimi aldıktan sonra Türkiye'ye yönelik saldırılarda kullanılıyordu. PKK ve ismi ne olursa olsun amacı sadece Türkiye'ye zarar vermek olan terör unsurları için de Afrin bölgesi bu yönüyle bir liman hatta kampüs konumuna gelmişti. ZEYTİN DALI'NIN AMACI Her ne kadar Afrin'deki zeytin ağaçlarından yola çıkılarak bu isim verilse de Zeytin Dalı, barışın ve esenliğin sembolü. Bu yönüyle operasyonun ismi de aslında hedefin ne olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bölgede, belirttiğimiz terör faaliyetlerini gerçekleştiren kalleş unsurları devreden çıkartmayı hedefleyen TSK, bununla birlikte hem Türkiye'ye hem de bölge refahına büyük bir katkı sağlamış olacak. Bu yüzden bölgede gerçekleştirilen bu harekatın yalnızca amacı YPG'nin temizlenmesi değil, bölgede yer alan tüm terör birliklerinin sonunun gelmesi, kökünün kurutulması hatta global ölçekte radikalizmin sonunun gelmesi durumudur. ULUSLARARASI ARENA'DA ZEYTİN DALI Zeytin Dalı Harekatı'nın kutsal misyonu, bölge refahıyla kalmayıp dünyanın huzuruna da büyük katkı sağlayacak. Böylesine yararlı bir operasyonel faaliyet normal şartlarda herkesin işine gelir, ancak bölge dengelerini etkileyecek, çıkarların kökünü kazacak olan bazı unsurlar yavaş yavaş ses çıkartmaya, "müttefiklerimizi vurmayın" demeye getiriyor. ABD başından beri YPG ile birlikte Suriye sahnesinde kendini gösteriyor. "onlar PKK değil, terörist değil, terörist ama DEAŞ'a karşı, DEAŞ'tan sonra dağılacaklar" diyerek tek ayak üstünde binlerce yalan söyleyen ABD, şimdi düzenli ordu kurmaya çalıştığı YPG'nin yok edilmesi ile yüz yüze. Türkiye'nin kararlı ve sistemli operasyonlarına karşı yalnızca "itidalli davranın, kaygılıyız" çağrısında bulunabilen ABD yönetimi, şimdilik "müttefiklerine" destek olamıyor. Avrupa'da bölgede yeni bir gerilim oluşmaması için "itidal" bekliyor ancak itidal hali çoktan geride kaldı. Zira besleyip büyütülen bu terör yılanı artık coğrafyasına sığmayıp Türkiye'ye saldırmaya başladı. Fransa'nın önderliğinde BM'ye taşınan Afrin konusu, burada da "istenen değeri" görmedi. Güvenlik Kurulu'nda tartışılan konu için Fransa, geri çekilme, yaptırım gibi talepler sunmadı ancak en azından bir gözdağı verilmesini bekledi, fakat beklentileri boşa çıktı. BMGK'da alınan tek karar "Türkiye'nin kaygılarını anlıyoruz, bölgede sükunet istiyoruz." oldu. Bu karar ile bir vurgun daha yiyen YPG sahadan kaçmaya, Afrin'in iç kesimlerine sığınmaya başladı. İslam aleminin büyük bir kesimi "itidal" çağrısında bulunsa da, Türkiye'nin operasyonunun haklı bulunduğunu beyan ediyor. Ancak Körfez'deki "bazı eski dostlar" bu durumu kabullenemiyor. Fahrettin Paşa konusu ile gündeme gelen BAE, bu sefer de Afrin konusunu tartışıyor. Türkiye'nin "sivil katliamı" yaptığını savunan BAE'li yetkililer, bölgede yapılan Türk operasyonuna karşı geliyor. Bu da yetmezmiş gibi, yaptırım uygulanmasını istiyor. Operasyona karşı gelen diğer ülkeler Almanya, Mısır oldu. Rusya bu operasyona verdiği desteği, bölgedeki askerlerini çekerek harekat alanı açmasıyla gösterirken, Suriye her ne kadar hükümet iliyle operasyona karşı çıktığını belirtse de Afrin'de YPG varlığının bitirilmesine hayır demeyecek. Zira YPG'yi "satılmış köpekler" olarak niteleyen Esad yönetimi, topraklarından bir hastalığın atılmasına olumsuz bakamayacak. AFRİN'İN MÜLTECİ SORUNUNA ETKİSİ Afrin operasyonun bir diğer etki alanı da mülteci meselesi olacak. Suriye'nin güneydoğusunda işgal ettikleri Tel Rıfat ilçesi ve çevresinden kaçan sivillerin evlerine geri dönmesine imkan sağlayacak olan Afrin'in alınması bölgede yaşanan mülteci dramlarının da önüne geçecek. Örgütün Tel Rıfat'ı işgali sırasında yaklaşık 50 bin Arap, Türkiye sınırında muhaliflerin kontrolündeki Azez ilçesine sığınmış, Azez'deki çadır kamplarda yaşam mücadelesi vermek zorunda kaldılar. Afrin'in alınmasıyla açılacak olan yeni hatlar ile Türkiye, hep istediği güvenli bölge hattını oluşturma imkanına sahip olacak, yeniden yapılanma ve imar ile Türkiye'de misafir bulunan ve evlerine dönmek isteyen mülteciler, yeniden vatan topraklarına dönebilecek.

Afrin harekatı hakkında bilinmesi gerekenler

Türkiye'nin, terör örgütü YPG'nin işgalindeki Suriye'nin Afrin bölgesine yönelik harekatına neden olan süreç ve harekattan beklentiler bu haberde.

İlginizi Çekebilir