İki kadın, iki hikaye: Bir Hanımefendinin Ölümü

Peride Celal, bize modern dünyanın taşlaşmış insanlarını tanıma fırsatı veriyor.

Giriş:
Özel İçerik

Celal, edebiyatımızın görünmez yıldızlarındandı. Pek çok sayıda roman ve öykü kitabı olan, üretken bir yazardı. Ancak hakkında kültür-sanat programlarında, internette, hatta edebiyat dergilerinde bile fazla konuşulmadı.  Duru, sade bir dil ile her karakteri özel bir anlayışla kaleme aldı. O, hikâyelerini yaratırken, kadın olmanın eşsiz ruhunu ve derin duygularını ince ince ve özenle işledi. “Gerçeğe çok yaklaştığım öykülerimden” dediği “Bir Hanımefendinin Ölümü” iki uzun öykü ile iki mutsuz kadının ruh halini bütün çıplaklığı ile okuyucuya sundu.

BİR HANIMEFENDİNİN ÖLÜMÜ

İlk öyküde, İstanbullu bir hanımefendi’nin ölümü ardından çevresindekilerin bu ölüme nasıl tepki verdiğini, yazar ustalıkla işledi. Başkarakterin adı “Hanımefendi” olarak geçiyordu. Aynı şekilde Hanımefendi’nin ailesinin de isimleri kullanılmadan, onun yerine Büyük Oğul, Küçük Oğul, Küçük Oğlunun karısı olan Gelin, Kızı, Paşa Babası, Kocası ve Dayısı diye adlandırıldı. Hanımefendi varlıklı olmasına rağmen yalnız ve mutsuzdu. Etrafındaki herkes, hatta çocukları bile ona çıkarları için yaklaşıyordu. Celal bu öyküsü ile aslında Namık Kemal’lerin, Ahmet Mithat’ların yaptığını yapıyordu. Modern dünya ve onun getirdiği salt gösterişin aslında ne kadar boş ve anlamsız olduğunu okuyucuya düşündürtmeyi hedefleyen bir kalemle yazdı. Öykü, ölen Hanımefendi’nin ardından miras kavgasına tutuşmuş, akbabalaşan hizmetçilerinin ve ailesinin düştüğü acı durumu gözler önüne serdi. Her insanın muhakkak kendinden bir parça bulabileceği bu öykü, günümüz insanlarına betimler nitelikte.

Ayrıca Peride Celal’in bu hikâyesi için söylediği şöyle bir açıklaması da var:

"Bir Hanımefendinin Ölümü gerçeğe çok yaklaştığım öykülerimden biri. Öykü kişilerini yakından tanıdım diyebilirim. Kitabın başkişisi Hanımefendi, kendisi de onlardan biri olmakla birlikte, acımasız burjuva zenginlerinin son kurbanlarından. Hanımefendi’nin dramı, aile bireylerinin gerçek yüzlerini ölürken görebilmesinden. Okuyunca göreceksiniz, öykünün sonu yok. Birçok öykü ve romanda olduğu gibi. Bana kalırsa, romanlarda, öykülerde, tıpkı yaşamda olduğu gibi bir son aramamak gerek."


ADA

“Özgür kadın oluşunu mutsuzluğuyla ödeyen” bir kadının öyküsü olan “Ada”, aynı zamanda sinemaya uyarlandı. Hikâye, boşandığı kocasıyla çocukları hakkında konuşmak için adaya giden bir kadının, adadaki bir gününe şahitlik ettiriyordu. Kadın, bütün iç geçirmeleriyle, acılarıyla ve pişmanlıklarıyla “Keşke hiç yaşanmasaydı bu evlilik” dercesine yaptığı hatayı düşünüyordu. Geçmişin verdiği pişmanlık içinde bir gün bile olsa kaybolmak acı bir durumdu. Öyküde kadının içindeki yalnızlık baş döndürecek kadar etkiliydi.

Öykü hakkında kitabın tanıtım bülteninde şöyle bir açıklama da var:

“Ada, insanları ıssızlığına davet eden saklanılacak cennet. Her şeyin yenilgisinin beraberinde getirildiği vaha: Kocaman bir boşluk ve bir iki kuş küçüldükleri enginlikte umut olmaktan başka rolleri olmayan. Yenilgisini görmemek için paletine bakıp duran bir ressamın tuvallerine sığmayan yalnızlığının mekânı. “Pes etmedim, direniyorum,” haykırışı yankılanır durur kafasında.”


Bir Hanımefendinin Ölümü

Peride Celal

H2o Yay.

S.: 144

Kitabı satın almak için tıklayınız: İdefix

*

Sonay Karaman

Instagram: biyografivekitap

Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Ensonhaber'i Google News'te takip edin.
Abone Ol
Copyright © 2024 Ensonhaber Medya AŞ. Tüm Hakları Saklıdır.