
Son 2 gündür bana çok sayıda insan bu fotoğrafı soruyor…
Evet, 28 Nisan 2007 tarihinde yaptığımız 27 Nisan e-muhtırasını kınama eyleminde en ön saftayım burada.
28 Nisan 2007’de Taksim’de bir gençlik eyleminin direniş kortejinin başındayım.
O zaman 26 yaşına bile basmamıştım.
Eylem kortejinin en önüne geçtim ve o 28 Nisan 2007 sabahı ortalığı inlettim. TV’lere de röportaj vermiştim. Arşivlerde bulunabilir.
Daha dün 27 Nisan 2007 askeri darbe teşebbüsü yaşanmıştı. Genelkurmay muhtırası tüm ekranlarda bangır bangır okundu. Sabaha kadar uyuyamamıştım.
Tüm gece arkadaşlarımla yazıştık. Sabah kesinlikle darbeye karşı eylem yapma kararı aldık. Ne olursa olsun bu sefer darbeci Genelkurmay’a direnecektik.
Yeni bir 27 Mayıs’a, 12 Mart’a, 12 Eylül’e, 28 Şubat’a tahammülümüz yoktu 2007 gençliği olarak.
Bugün Tayyip Erdoğan’ın emrinde olan NTV ve CNN Türk, o zaman darbeci generallerin emrindeydi.
Her iki kanal da e-muhtırayı destekleyen çizgideydi. Sabah-akşam emekli askerler ekrana çıkıp, sivil siyaset kurumunu aşağılıyordu o günlerde.
Emekli generaller, 2007 Türkiye’sinde ekranlarda Başbakan Erdoğan’a ve özellikle başörtülü olduğu için Emine Erdoğan’a hakaret etmeyi asker olmanın şanından sayıyorlardı.
27 Nisan gecesi emekli askerler tamamen coştular. “Artık Tayyip dönemi bitti. Tarihin tozlu raflarına atıldı Tayyip” diyordu bir tanesi NTV’de, hiç unutmuyorum.
NTV ve CNN Türk ekranlarında “TSK, gerekirse müdahale yapabilir. Atatürkçülüğün biz Türk subaylarına emri budur” diye konuşan çok sayıda emekli asker vardı. O dönem TSK’nın gayriresmi sözcülüğünü General Armağan Kuloğlu üstleniyordu.
İşte böyle bir ortamda bu fotoğrafta gördüğünüz pankartı yaptırdım. 2007’nin Asker-Medya iş birliğinin deşifresiydi adeta bu pankart.
Arkadaşlarım hem cesaretimi takdir ediyor hem de doğrudan TSK’ya taarruz ettiğim için tutuklanmamdan ya da 2.5 ay önce öldürülmüş Hrant Dink gibi sokak ortasında katledilmemden korkuyorlardı.
Çok samimi söylüyorum, ben ise hiç korkmuyordum. Ölüm ihtimali de beni korkutmuyordu. Serde delikanlılık vardı.
Bilakis, 1960’dan beri süren militarist vesayet rejimiyle savaşmak bana büyük bir dinçlik veriyordu, enerji veriyordu. Ölüm ise ölüm, hapis ise hapis. Her şeyi göze almıştım. Adeta damarlarımda akan deli kanı hissediyordum.
2007’nin devrimci gençliği olarak bizim çok kuvvetli bir siyasal bilincimiz vardı. Bilinç ile beraber giden de bir cesaretimiz vardı. Darbeci generaller geri püskürtülmeliydi. Bütün odak noktamız buydu.
Hatta bana Taraf gazetesinde köşe yazarlığı teklifi yapan Ahmet Altan’a köşe başlığı olarak “consciousness” kelimesini önermiştim. Bu kelime hem bilinç hem cesaret anlamına gelen muhteşem bir terkipti.
Ahmet Altan da dalga geçmişti benimle. NY Times da yazarsan bu başlığı kullanırsın diye.
Köşemin başlığını “Özgürlüğün Çarpıntısı” olarak belirledim sonra. Aslında “Bilinç ve Cesaret” de olabilirmiş.
Siyasi şuur olmadan medeni cesaret hiç işe yaramazdı. Medeni cesaret olmadan da siyasi şuur ancak eyyam yapmaya yarardı.
Mevcut siyasal rejim sebebiyle 2007’nin militarizme onurlu direnişlerini asla küçümsemeyin sevgili genç muhalifler.
Ayrıca 2007’nin Atatürkçü generallerinin bugünkü Türk siyasal rejiminin ortağı olduğunu da unutmayın.
O gün 27 Nisan 2007 muhtırasını hararetle destekleyip, bugün AK Parti milletvekili olanlar da var. Köprünün altından çok sular aktı.
2007 senesinde ROK, 25-26 yaşında genç bir devrimciydi. 2025 koşullarında, 18 sene sonra mevcut rejimi tahlil etmek ve muhalefete çözüm yolu önermek de 43-44 yaşındaki ROK’un mesuliyetidir.
Bugünkü rejim şartlarında bilinçli muhalefet edebilmek için bence tek yol vardır:
Israrla ve ısrarla, asla taviz vermeden cesaretle parlamentarizmi savunmak, parlamentarizmi savunmak, parlamentarizmi savunmak…
Bu çaba başarılı olur olmaz, o ayrı mesele. Sabır, metanet ve sebat gerekiyor bu mücadele için.
Fakat CHP için Başbakanlık hükümet modelini ısrarla savunmak ve Tayyip Erdoğan’ı ikna etmek için gayret etmek tek yol bence.
Çoookkk uzun uzun düşünerek vardığım gerçekçi çözüm yolu bu muhalefet için.
Özgür Özel, ısrarla normalleşme ve yumuşama sürecini zorlayacak. Israrla yeniden ve yeniden Tayyip Erdoğan’dan randevu isteyecek.
Evet, ısrarla ve durmadan Özgür Özel parlamentarizmi savunacak, savunacak, savunacak.
Hatta büyük bir siyasi zeka ve cesaretle 2028-35 dönemi için Tayyip Erdoğan’a yetkisiz ama sembolik gücü olan Süleyman Demirel tarzı parlamenter Cumhurbaşkanlığı makamını da son kez önerecek Özgür Özel.
Parlamentarizme geçiş ve genel af reformu ardından Haziran 2028 genel seçimlerinden önce TBMM’de 7 seneliğine Cumhurbaşkanı olarak son kez Erdoğan seçilecek ve ardından genel seçime gidilecek. Özgür Özel, kendi tabanına liderlik edip onları başka yol olmadığına ikna edecek.
Haziran 2028 seçimleriyle beraber oluşan TBMM aritmetiği çerçevesinde yeni hükümet kurulacak.
Bugünkü siyaset sosyolojisi parametreleri çerçevesinde muhtemelen CHP-AK Parti koalisyon hükümeti olacaktır. Özgür Özel, kendi kitlesini buna da ikna edecek. Başbakan Özgür Özel ya da eğer o büyük fedakarlığı yaparsa Başbakan Ekrem İmamoğlu’nun kurduğu yeni bakanlar kurulu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayıyla hükümet etmeye başlayacak.
Evet, bu yazdığım ihtimaller size imkansız fanteziler gibi geliyor, farkındayım. Fakat CHP ve muhalefet güçleri için başka çıkış yok.
Özgür Özel’in sırtında tarihi bir sorumluluk var.
Tayyip Erdoğan’ı ikna etmeden evvel, şu an hapiste olan ve “3-4 ay sonra çıkıp Cumhurbaşkanı olacağım” diye kendini inandırmış adeta kendini aldatan bir Ekrem İmamoğlu gerçeği var.
Özgür Özel’in önce Ekrem İmamoğlu’na siyasi şuur kazandırması ve gerçekçi zemine çekmesi gerekiyor.
Gerçek demokratik muhalefetin önünde uzun ve ince bir yol var.
Sabır, metanet ve sebat yolu…